Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Kuzey Güney’i Küçük Sırlar’ın fettan Ayşegül’ü Merve Boluğur kurtaramaz

        Memet GÜLER - GAZETE HABERTÜRK

        Dizinin yapımcısı birçok kalburüstü diziye imza atan Ay Yapım olunca, beklenti çıtam da iyice yukarılara fırladı. Ancak gelinen noktada görüyorum ki, dizi her hafta biraz daha kan kaybediyor. Diziyi benim gibi merakla bekleyen onlarca seveni, özellikle de son bölümlere bakıp Kuzey Güney’i terk ediyor. Peki, Kuzey Güney’de yanlış olan ne? İyi başlayan ancak sonlara doğru yavanlaşan ve seyirciyi diziden soğutan, uzaklaştıran ne? Gördüklerimizi sıralayalım...

        En başında dizi çarşamba akşamı Muhteşem Yüzyıl gibi geçen seneden lider gelen ve yeni sezona bomba gibi giren bir yapımın karşısında başladı maça. Bana sorarsanız ağlarına giren ilk golü, aynı gece ekranda olan bu güçlü rakibinden aldı. Zaman içinde seyirci kendilerine nasılsa dönecek diye beklediler ama bunun da gereklerini yerine getiremediler. Kuzey ve Güney arasındaki aşk eksenini devam ettiremediler. İki kardeş de aynı kıza âşıktı ama Öykü Karayel’in rolün hakkını veremediği eleştirilerine göğüs geremediler. Diziye, dizinin temel mantığını bozan ve seyredeni yoran lüzumsuz yan hikâyeler eklediler.

        Bir bölümde bir baktık Güney bir anda yıllardır âşık olduğu kızdan vazgeçmiş, sosyetik güzel Banu’yu seçmiş. Üstelik de hemen muhabbet kuşları haline gelmiş bu ikili. Bir başka bölümde baktık ki Kuzey, her ne kadar kandırılmış da olsa, gidip Simay’la dünya evine girmiş. Cemre’nin boşluğunu yan hikâyelerle doldurmayı deneyen senaryo ekibi, gördük ki işi iyice arapsaçına çevirmiş. İçinde Kıvanç Tatlıtuğ’un bulunduğu sezonun en iddalı projelerinden biri, Merve Boluğur’un da ekibe dahil olmasıyla adeta rotayı bildiğimiz gençlik dizilerine çevirmiş. İki kardeşin âşık olduğu aynı kızın etrafında kurulan Kuzey Güney ve Cemre üçgeni gitmiş, yerine bambaşka, tanımı zor, tatsız bir geometrik şekil gelmiş.

        Üstelik bütün bu gel-gitler, tüm bu zikzaklar sadece 12 bölümde gerçekleşmiş. ‘Tekrarı yok’ sloganıyla ekrana gelen dizinin tekrar bölümlerinin verilmesiyse işe iyice tüy dikmiş. Bakın sonuçlar ortada, Kuzey Güney bu hafta, haftalık reyting listemizde artık iyice alt sıralarda. Elbette dizilere gerektiği yerde seyirciyi heyecanlandıracak, onları diziye derinden bağlayacak unsurlar eklenmelidir. Ama bu, mutlaka seyirciyi ikna edecek şekilde olmalı ve elinizin bozulduğu hissettirilmeden yapılmalıdır. İşte bence en büyük hatayı burada yaptı Kuzey Güney. Umarım toparlarlar. Hepinize iyi haftalar... Kuzey Güney Kuzey Güney

        “Ya riske gireceksin ya da küçük hayatına devam edeceksin...”

        GEÇTİĞİMİZ hafta ilk defa bir dizinin belgeseli geldi ekrana. Show TV’deki belgeselin ikinci bölümü de yarın akşam huzurlarınızda. Muhteşem Yüzyıl, dizi sektöründe birçok ilke imza attı ve ilk defa belgeseli yapılan bir dizi olarak ismini ekran tarihine altın harflerle yazdırdı. İşin başında bu yapıma emek veren herkesin ağzında aynı cümle vardı: “Korkuyoruz, yapmayalım Timur” diyorlardı. Oysa Muhteşem Yüzyıl’ın yapımcısı Timur Savcı’nın zihninde, rahmetli babasından duyduğu bir cümle yankılanmaktaydı: “Riske girmeden hiçbir şey başarılmaz. Ya bunu denemek zorundasın ya da güvenli ama küçük hayatına devam etmek durumundasın!” Gerisini belgesele konuşan Timur Savcı’dan dinleyelim: “Denemezsek, yapmazsak hayatımızın kalanında hiç mutlu olamazdık. Şimdiye kadar yapılmış işler maalesef ihtişamsızdı. Bu durum, Meral (Okay) ve bende çok büyük bir yaraydı. Yaptığım gençlik dizilerinde aslında bu proje için para biriktirmiştim. Ve sonunda Meral Abla’ya, ‘Hadi şimdi hazırım’ dedim.” Hani inanmak, başarmanın yarısıdır derler ya, Timur Savcı işte bunu başarmış bir yapımcıdır. Eğer siz de bir başarı öyküsüne tanık olmak isterseniz, yarın gece Muhteşem Yüzıl ekibi saat 23.00’te ekranda olacaktır. Özellikle de diziyi takip edenler kaçırmayın... “Ya riske gireceksin ya da küçük hayatına devam edeceksin...”

        Bana tiyatro yapma!

        Kanal D’nin merakla beklenen dizisi Keşanlı Ali Destanı cumartesi akşamı perdesini açtı. Tüm kişilerde üçüncü, AB Grubu’nda ise birinci sırada yer aldı. Belli ki üzerinde çok çalışılmış, kaliteli bir iş Keşanlı Ali. Nejat İşler ve Belçim Bilgin’in performansları da ortalamının üstünde, gayet iyi. Fakat dizi çok fazla tiyatro havası taşıyor. Umarım seyiciyle aralarındaki bağı koparmaz, üzerlerindeki teatral havayı dağıtmayı başarırlar ve reyting çarklarına kurban olmazlar. İşin bu kısmına özellikle dikkat etmeli, seyirciyle aralarında daha sıcak daha samimi bir iletişim yolu bulmalı, kanalı açmalılar. Yoksa zor işleri; çünkü seyircinin hiç alışık olmadığı bir şey ortaya getirdikleri. Ben şimdiden uyarımı yapıyorum... Kanal D’nin merakla beklenen dizisi Keşanlı Ali Destanı cumartesi akşamı perdesini açtı. Tüm kişilerde üçüncü, AB Grubu’nda ise birinci sırada yer aldı. Belli ki üzerinde çok çalışılmış, kaliteli bir iş Keşanlı Ali. Nejat İşler ve Belçim Bilgin’in performansları da ortalamının üstünde, gayet iyi. Fakat dizi çok fazla tiyatro havası taşıyor. Umarım seyiciyle aralarındaki bağı koparmaz, üzerlerindeki teatral havayı dağıtmayı başarırlar ve reyting çarklarına kurban olmazlar. İşin bu kısmına özellikle dikkat etmeli, seyirciyle aralarında daha sıcak daha samimi bir iletişim yolu bulmalı, kanalı açmalılar. Yoksa zor işleri; çünkü seyircinin hiç alışık olmadığı bir şey ortaya getirdikleri.

        Ben şimdiden uyarımı yapıyorum...

        SEYİRCİ NE İSTİYOR?

        Artık ne yazık ki Star izlemiyorum

        SAYIN Güler, ben obezite hastası olan bir kadınım. 10 yaşındaki oğlumu geçen gün okulundan aldıktan sonra yaşları 14-15 yaşındaki iki çocuk arkamdan, “Biggest Loser” diye laf atarak gülüştüler. İngilizce bilmesem de “loser” kelimesinin anlamını bilen oğlumun neler hissetmiş olabileceğimi tahmin edebilirsiniz.

        “The Biggest Loser”, Star TV’nin yeni başlayacak yarışmasının adı. Şu aralar tanıtımları dönüyor ekranda. Şişmanlara “loser” diyen bu programı ben orijinalinden biliyorum. Formata göre iki grup şişman, üç buçuk aylığına bir eve kapatılıyorlar ve en çok kilo veren grup yarışmayı kazanıyor. Bununla birlikte her hafta bir gruptan en az kilo veren yarışmacı diğerleri tarafından eleniyor. Yani en az kilo veren obezite hastası yarışmadan elenerek toplum nazarında bir de iradesiz insan haline getiriliyor.

        Bu projenin bir gün Türkiye’de yayınlanabileceğini tahmin etmezdim. Bu olay benim başıma gelebiliyorsa, program yayına başladıktan sonra obezite hastalarının yeni adı “loser” olacaktır. İnternette Star TV’den bir yetkili isim ararken, Star’ın Genel Müdürü Cem Aydın’ın bir röportajına rastladım. Aydın, “Bir yıl sonra yeni bir Star göreceksiniz. İzleyicinin ruhuna zarar veren, duygu sömürüsü yapan, insanları aşağılayan programlar asla olmayacak yeni Star’da” diyordu.

        Obezite hastalarının BBG’sini yapmak, bir de onlara “loser” demek insanları aşağılamıyor demek ki... Artık oğlum ve ben bu konuyu birbirimizle hiç konuşmasak da zaplarken Star’ı hızlıca geçiriyoruz. Gizli bir gerçeği biliyor olmanın verdiği kırgınlık ve kızgınlıkla...

        Saygılarımla.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ