Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Kanser ilaçları bir endüstriye mi dönüştü?

        Sorel DAĞISTANLI / HT GAZETE

        Kanser hastalığının tedavisi, günümüzde uzun ve maliyetli bir süreci kapsıyor. İngiliz bilim adamı Dr. Richard Smith, kanserin ‘iyi bir ölüm biçimi’ olduğunu savundu ve ‘Onu yenmek için milyarlar harcamaktan vazgeçin. Kanseri yenseniz de, kendinizi korkunç ölümlere mahkûm edersiniz” dedi. Biz de hem Dr. Smith’in açıklamalarını hem de tedavi ilaçlarıyla birlikte ortaya çıkan ‘kanser endüstrisini’ uzmanlarına sorduk. Tedavi sürecinde, özellikle de ilaç sektörü bu işi bir endüstriye mi dönüştürdü? Uzmanların bazıları bir kanser endüstrisinin oluştuğu görüşünde. Kimileri ise geçmiş ve bugünün ‘hayatta kalma’ oranlarına bakıldığında, özellikle kemoterapinin tartışılamayacağını söyledi.

        EN BÜYÜK NEDEN 'ŞANSSIZLIK'

        ABD’de yapılan bir araştırma, birçok kanser türüne, sağlıksız yaşam tarzı ya da genetik etkenler değil, sadece “şanssızlık” nedeniyle yakalanıldığını ortaya koydu. ABD’nin Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yaptığı araştırmaya göre, kanser vakalarının üçte ikisinde tümör, bedenin herhangi bir yerinde sıradan hücre bölünmesi sırasında beklenmedik mutasyondan oluşuyor. Araştırmacılar, vücuttaki 31 farklı dokudaki kök hücrelerin hayat boyu bölünme sıklığına bakarak bu dokulardaki kanser olasılığını karşılaştırdı. Uzmanlar kanser türlerinin üçte ikisinin bölünen kök hücrelerin şans eseri mutasyona uğramasıyla önlenemez nitelikte olduğu sonucuna vardı. Bu türler, beyin kanseri, incebağırsak ve pankreas gibi kanserleri de kapsıyor.

        ‘Teşhisten ölüme kadar harcama 350 bin dolar’

        Kardiyolog ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Gülümser HEPER :

        Öldürücü bir hastalığa yakalanan insanın tek amacı hayatta kalabilmeye dönüşür. Ölüm korkusu, yaşama amacıyla birleştiğinde insanın kanser endüstrisinin eline düşmesi kaçınılmaz. Kanserli bir hastanın teşhisten ölüme kadar geçen sürede ortalama harcaması 350 bin dolar. Bazen 1 milyon dolara çıkabiliyor. Kanser endüstrisi bazı kanser türlerinin tedavisinde ufak da olsa bir başarı yakalanmasına, hem araştırmalar hem de tedaviler için milyarlarca dolar harcanmasına rağmen son yüzyılda çoğu kanser türlerinin tedavisinde hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Klasik kanser endüstrisinin kansere yaklaşımı ‘Ara ve yok et’ şeklinde olup bu süreçte cerrahi, toksik ilaçlar ve hatta kanser anlamına gelen radyasyon kullanılmakta. Bu yöntemlerin hepsi de ütopik. Bir diğer sorun ise birçok kemoterapi ilaçlarının bizzat kendisinin kanser etkeni olmasıdır. Amerikan Kanser Enstitüsü dahi basit yaşam değişiklikleri ile yüzde 62 kanserin engellenebileceğini belirtmekte. Kanserle mücadeleyi, insanları kanser etmemek üzere bir mücadeleye dönüştürmek zorundayız.

        ‘Korku kampanyaları yaratılıyor’

        Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA:

        İlaç, zaten bir endüstri. Parayla alınıp satılıyor. Bunların pazarlama bölümü var. Tamamen ticarileşmiş durumda. İlaç üretenin, şampuan üretenden farkı yok. Hepsinin amacı kâr. Bir hastalığın ilaçsız tedavisi ilaç üreticileri için kabul edilemez. Onlar, en basit şikâyetin bile hastalık olarak hastaya sunulmasını ve ömür boyu ilaç kullanılmasını isterler. Basit bir şikâyette hastayı, ‘İlaç kullanmazsan ölürsün’ diye korkuturlar. Korku kampanyaları düzenleniyor. Sanki hastalık herkeste varmış gibi gösterilir. Check-up denen şey, ilaç satmak için çıkarılmış, ticari pazar oyunlarından başka bir şey değil.

        ‘Kanserde ilaç firmalarının kârı büyük’

        Tabipler Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir AKTAN:

        Maalesef şöyle bir yere geldik: İlaç firmaları çok güçlendi. Klinik araştırma artık çok pahalı. Bir ilacın gelişmesi, ilaç firmalarının milyon dolarlık bütçeleri ile oluyor. Bir üniversite ya da profesörler bunu yapamıyor. Böyle olunca da ilaç firmaları güçleniyor ve eğer bir ilacın yararsız olduğu ortaya çıkarsa kimse bunu yayınlamıyor. İlaç firmaları da kâr elde etmek istiyor. Artık sıtma için, tüberküloz için kimse çalışmıyor. Çünkü kârlı değil. Daha yaygın ve ucuza tedavi edilecek hastalıklar tedavi edilemiyor. En büyük sorun, ilaç firmalarının araştırmaları kendilerinin yapması. Ticari bakıyorlar işe. Dünyada hâlâ enfeksiyondan ölen çok insan var. Ama kimse buna karşı ilaç üretmiyor. Çünkü kâr yok. Ama kanserde kâr büyük. Böyle olunca da firmalar buna yöneliyor.

        ‘Kemoterapinin başarısı tartışılmaz’

        Dünya Kanser Kontrol Örgütü Başkanı Prof. Dr. Tezer KUTLUK:

        Kanser tedavisinde temel yöntemleri cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi oluşturuyor. Kemoterapi, yakın zamana kadar moleküler yöntemlerle ileri bir noktaya geldi. Radyoterapi 1800’lerden beri biliniyor. Kemoterapi 2. Dünya Savaşı’ndan sonra çıktı. 60’ların sonunda ve 70’lerin başında modern kemoterapi başladı. Örneğin; çocuk kanserleri. 1960’larda çocuk kanserlerinde yaşam oranları yüzde 10-20 iken bugün yüzde 85’lerde. Bu oranda cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve destekleyici tıp, yani kan ihtiyacının karşılanması, hastanedeki bakım gibi tıbbın her alandaki ilerlemesi etkili. Burada kemoterapi başarısı tartışılmaz. 1960’larda, lösemiden, her 10 çocuktan sadece 1’i yaşayabilirken, artık her 10 çocuktan 9’u yaşıyor. Erişkin kanserde ise iyileşme sürmekte, hâlâ yol var. Kemoterapinin rolü tartışılmaz, bilinen ve ispatlanmış bir tedavi yöntemi bu. Tartışma, maliyetten kaynaklanmakta. İlacın ortaya çıkması, 10 yılı aşan maliyeti yüksek bir süreç. Bu nedenle tartışılıyor ama dünya önümüzdeki yıllarda ilaç maliyetlerini tartışmak, insanların modern tedavi yöntemlerine erişimini kolaylaştırmak durumunda.

        ‘Hastalığı anlama konusunda çalışma yok’

        Onkolog Prof. Dr. Yavuz DIZDAR:

        20 yıl içinde bir endüstriye dönüştü. 20 yıl önce çok ilaç yoktu. Aradan geçen sürede, hastalığın artması ve şekil değiştirmesi hem ilaç hem de diğer tedavilerde endüstrileşmiş bir süreç ortaya çıkardı. Hem de yılda trilyon dolarlık bir endüstri. Bence ilaçların pahalanma nedeni de Ar-Ge değil, hastalığın seyrinin bizim algımızda kötü olması nedeniyle, umutsuzluğun kötüye kullanılması. Hastalığın nedenini önlemeye yönelik bir çalışmayı ilerletmek gibi bir çaba ne yazık ki yok. Bu işin içinde, meslektaşlarımız, onkologlar da var. Sadece teşhis koymak ve tedavi konuşuluyor. Aylık tedavi masrafları 5000 TL’den 10 bin dolara kadar çıkmakta. Hastalığı anlamak konusunda hiçbir çalışmamız yok, net söyleyeyim. Bazen de, ‘genetik’ denerek algı oprerasyonu yapılıyor. Genetik değil bu. Herhangi bir dış etken nedeniyle uyarılmakta ve hastalık artmakta.

        ‘Bilim endüstriyi şart koşuyor’

        Tıbbi Onkoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sevil BAVBEK:

        Herhangi bir ilacın, bir endüstri kapsamı içinde satılmamasına imkânı yok. İlaç oluşturulmasının, araştırma- geliştirme safhası var ve bu oldukça uzun bir süreç. 10-20 yıl arasında ve masraflı. Bu masrafın kaynağı da kalite. Kalite, her sektörde maliyeti yükseltiyor. Klinik araştırmada inanılmaz bir maliyet var. Ürün çıkıyor ve pazarlanıyor, bu doğal. İlaç endüstrisinin kötüye kullanıldığı iddiası var, bu doğru değil. Araştırmalar, ilaç endüstrisine kontrolsüzce barakılırsa olmaz. İlaç sanayii bir miktar yönlendirecektir. Ama hastanın kötülüğüne bir şeye imza asla atmazlar. Bu iş ne ak ne kara. Bağımsız olarak denetlenmiş çalışmalara ihtiyaç var. Bilim bir miktar endüstriyi şart koşuyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ