Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Şahan Gökbakar ile Murat Şeker polemiğe girmişti - Magazin haberleri

        Malum, geçtiğimiz hafta film sektöründe önemli bir gelişme yaşandı.

        Disney Plus, orijinal içerikli Türk filmlerini ve dizilerini platformdan kaldırdı.

        Şok etkisi yaratan bu kararın, son dört yıldır izleyici kaybına uğrayan sinema salonlarına etksinin ne ölçüde olacağı merak ediliyor.

        Disney Plus için film çekmeyi planlayanlar başka dijital platformlara yönelir mi?

        Elbette yönelenler olacaktır.

        Filmlerini sinema salonları için çekmek isteyenler de olacaktır.

        Bunun oranı, eylülde başlayacak olan yeni sinema sezonunda ortaya çıkacaktır.

        Bu keskin kararın sinema salonlarına etkisinin ne olabileceğini yapımcı - senarist - yönetmen Murat Şeker ve senarist - yönetmen Ali Tanrıverdi ile konuştuk. Şeker'in Şahan Gökbakar ile girdiği polemik üzerine de konuştuk.

        • Sinema sektöründeki yeni gelişmelere geçmeden önce yeni filminiz 'Aşk Mevsimi'nden söz edelim...

        Murat Şeker... Evet, geçen yıl tam da bu zamanda Kos’ta Yunanistan’daydık. Sen de oradaydın ama orada yaşadıklarımızı bir daha anlatmak lazım. Çünkü biz Kos'ta film çekerken o sıralarda Türkiye ile Yunanistan arasında gerilim vardı. İki ülke arasında gerilim yaşanırken orada “Biz dostuz” diye film çekmeye çalışıyorduk. Güzel günlerdi... Bizi biliyorsun mevsimlik işçi gibi olduğumuz için yine yaz geldi ve film setine çıkmak üzereyiz.

        "ÇÜNKÜ ÖZLEMİŞTİK"

        • ‘Aşk Mevsimi’nin senaryosunu Ali Tanrıverdi yazdı, sen yöneteceksin. Kadroda; Dilan Çiçek Deniz, Duygu Sarışın ve Cem Yiğit Üzümoğlu var. Uzun zamandır aşk filmi çekmemiştin. Aşk filmlerinin yönetmenliğine dönüş mü söz konusu?

        Murat Şeker... ‘Aşk Mevsimi’, uzun yıllardır konuştuğumuz ve "yapalım" dediğimiz projelerden biri. Geçen yıl Ali ile oturduk ve senaryoyu yeniden revize ettik. Bu yıl da çekmeye karar verdik. Çünkü özlemiştik. 2008; ‘Aşk Tutulması’, 2009 ise ‘Aşk Geliyorum Demez’... O dönemki psikolojimle “Genç yaşta aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni olmak istemiyorum” diyerek çılgın komedi ‘Çakallarla Dans’a girdik. Bir daha da çıkamadık... Aşk filmlerinden epeyce uzak kaldım. Hatta o filmleri unutan bazıları, “Sen nasıl aşk filmi çekeceksin?” diyor. Ben de onlara “Benim de duygularım var. Ben de insanım” diyorum. Bir de sen daha iyi biliyorsun, 2008’de ortada romantik - komedi gibi bir film türü yokken biz yaptık. ‘Aşk Mevsimi’, özlediğimiz duygu dolu filmler arasında özel bir yere oturacak. Çünkü içimizde kalan sızıların, yarım kalan bazı duyguların, denk gelemeyişlerin hikâyesi...

        Bozcaada’da çekeceğiz. Setin başlamasına daha 3 hafta var. Son hazırlıklar, artık son düzlüğe çıktık. Heyecanla set gününü bekliyoruz.

        "DİREKT BİZİ BAĞLAMIYOR"

        • Sinema sektöründeki şok niteliğindeki yeni gelişmeye gelelim. Disney Plus, orijinal Türk içerikli film ve dizileri platformdan kaldırdı. Bunun size yansıması nasıl olacak?

        Murat Şeker... Biz platformlara birebir içerik üreten bir şirket olmadığımız için direkt bizi bağlayan bir şey yok ama tabii ki yaptığımız filmleri sinema salonlarında gösterimden çıktıktan sonra dijital platformlara veriyorduk. Yani vizyon sonrası gösterim için dijital platformlar bizim için bir gelir kaynağıydı ama burada yayın hayatı aksayacakmış gibi gözüken Disney Plus. Disney Plus, dijital platformlardaki tek marka ya da tek platform değil, diğerleri de var; Netflix, Amazon Prime, BluTV. BeIN, HBO var. Bize nasıl yansır? Aldığını geri vererek yansır ama biz daha önce de bu konuyu konuşmuştuk. Şiddetle karşı çıktığımız bir durum vardı. Dijital platformlar sinemanın ikâmesi değil, onun yerine konulabilir bir şey değil. Belki televizyonun olabilir. Çünkü evde tüketilen izleme biçiminin yerine konulabilir ama sinema doğası gereği toplu halde yapılan sosyal bir aktivite.

        Ali Tanrıverdi... Sinemanın olayı farklı.

        Murat Şeker... Dolayısıyla biz yine aynı noktadan bakıyoruz. Yani bir dijital platformun eksilmesinin sonuçları neler olur? Orayla hemen iş yapan bazı arkadaşlarımız oldu. Şimdi onların durumu ne olacak? Tekrar serbestçe üretim yapabilecekler mi? Onu göreceğiz. Şu bir kırılma oldu; en azından sektörel bazda, bazı insanlar için sinemanın bir aşk olmadığını anlamış olduk. Sinema onlar için belki kendilerini ifade etmenin, belki para kazanmanın bir aracıydı ama bir aşk değilmiş. Bizim gibi değillermiş, onu görmüş olduk ama bu sektörel bir konu. Bunun toplumsal yansımaları da zaten insanlar tarafından algılandı ve algılanıyor ama bu, dediğim gibi sektörel ve bizim kendi içimizdeki bir şey. Ben şuna karşıyım; yıllarca sinemada hayatını, ekmeğini kazanmış bir insanın, bir şirketin ya da kişilerin bir anda o rüzgârın etkisiyle geçmişini yok sayması pek de hayırlı bir tutum değildi. O yönde sonucu da hayırlı olmadı.

        Ali Tanrıverdi: Bir de bence çok hızlı geliştiği için kimse mevzunun ne olduğunu tam anlayamadı. Birden Disney, Netflix, pandemi, çok hızlı gelişti her şey... Bir karar almadan önce paydaşlarla bir masaya oturursun, "bunun eksisi - artısı nedir, bunun doğrusu nedir" diye düşünürsün. Burada sinema var, burada televizyon var, burada diziler var. Biz televizyon dizilerimize süresi uzun diye ne kadar kızsak da sonuç olarak burada bir ihracat var. Burada sinema sektörü var. Bu sektörden iş yapanlar var; yazarlar, yönetmenler, bilet kesenler, mısırcılar... Tam olarak kimse ne olduğunu anlamadığı için belki de birazcık doları Türk parasıyla çarpınca çok yüksek olan bir para birimi var. Onun etkisi de olabilir. Büyüleyici olan şeyle, ne olduğunu anlamadığımız bir anda o büyüye yenik düşmeye sebep olan şeyle ya da sorulması gereken soruların ve alınması gereken cevapların üst üste gelmesiyle o süreç öyle kapandı. Bence kimse ne olduğunu anlayamadı ve şimdi de anlayamadı.

        Murat Şeker... Büyü bozuluyor... Büyü bozulunca, çıplak gerçekler ortaya çıkınca rahatsızlık oluyor. Biz dedik. Hatta seninle geçen sene bu zamanlar yaptığımız röportajda şöyle bir şey olmuştu. Sen, “Sinema bitti mi?” diye sormuştun. Biz de “Sinema bitmez” demiştik.

        Ali Tanrıverdi - Murat Şeker
        Ali Tanrıverdi - Murat Şeker

        "NE DEDİĞİMİZ ANLAŞILAMADI"

        • ‘Sinema bitiyor mu? Bitti mi?’ düşüncesi 10 - 15 yılda bir ortaya çıkar. Önce televizyonun yaygınlaştığı dönemde, sonra da video döneminde aynı düşünceler oluştu. CD’ler ve DVD’ler döneminde de bu düşünce ortaya çıktı.

        Murat Şeker... Şimdi de dijital platformlar. Sinema bitti mi Mehmet Çalışkan?

        Ali Tanrıverdi... Son mevzuyla ilgili cümlemi tamamlayayım. Bir de biz konuşunca, sanki bu duruma karşı olduğumuz için konuşuyoruz gibi bir durum oluyor ama böyle bir şey yok. Sadece orada anlaşılamadı. Güzel kategorilendirme yapılamadı. Mesela; bir dijital platforma içerik üretebilirsin, elbette bunda sıkıntı yok. İş, burada sadece dijital platformları suçlamak da değil. Bazı menajerler, bazı oyuncular da "Neden gişe baskısı yaşayayım ki?” diye sinema için çekilecek film tekliflerini kabul etmiyorlardı.

        Murat Şeker... Evet, öyle laflar duyar olmuştuk; “Ben oyuncumu gişe yarışına sokmak istemiyorum.”

        "GİŞENİN EN GÜZEL YANI DEMOKRATİK YAPISI"

        • Dijital platformlar da "Ne çekerseniz getirin yayınlayalım" demiyordur. Onların da izlenirlilik anlamda mutlaka beklentisi vardır...

        Murat Şeker... Tabii ki... Bir de gişenin en güzel tarafı demokratik bir yapı olması. Beğenenler ve beğenmeyenler... Konu kapanmıştır. Biraz da zaten her yönetmenin, her yapımcının, her oyuncunun yüzleşmesi gereken bir arenadır. Bizde televizyon dizileri, televizyon yıldızları ve hatta televizyon sektörü ve dizi sektörü o kadar hâkim güç ki... Belirleyici oluyor. Aslında sinema, uzun yıllardır televizyon dizilerinin yanında yan sanayi gibi, bazen filika gibi... Zor durumda filikaya atlıyorsun ve en azından hayatını kurtarıyorsun. Bir dizi yayından kalktığında, o oyuncu için o sene geliri yok ama bir film oluyor ya da başka bir şey oluyor, bu filika. Hem de yılların getirdiği donanımlı bir filika. İçine ne konulacağını herkes biliyor. Bilenler, bu işin uzmanları hep hayatta kalıyor. Titanic batsa da filikası olanlar yoluna devam ediyor. Biz bazılarına “Dikkat edin demiştik” diyoruz sonra bunu dediğimiz için kötü oluyoruz ama bizim filikamız sağlam. Çünkü sinema bu demokratik ve halka direkt ulaşan yapısıyla her sanatçının yüzleşmesi gereken bir ortam. Yapıyorsun ve halk sana bir şeyler söylüyor. Hep konuşuyoruz ya rakamların bir dili var. Filmin tarzına göre bir film için 500 bin izleyici müthiş bir rakamken bir film için rezalet olabiliyor. Sadece harcanan para olarak değil, o isimler, o televizyon yıldızları bir araya gelmiş. Sonra şunu görüyorsun; televizyon yıldızısın ama halkta o kadar bir etkin yok. O kutuların konulduğu evlerde bir efektin var ama para vererek kimse seni görmek istemeyebiliyor. Ya da tam tersi, hiç ummadığın birisini sinemada halkın ne kadar çok sevdiğini görüyorsun ama onlar televizyonda kendine yer bulamıyor. Bunun örneklerini geçmiş dönemlerde çok fazla gördük.

        "HIZLI GELİŞMESİ KAFALARI KARIŞTIRDI"

        • Dijital platformlarda da bir izlenme payı var. Ya da abonelik usulü çalıştıkları için ne kadar abonelik geleceğinin hesabını yapıyorlar. Sinemadaki gişe kaygısına benzer kaygının dijital platformlarda olmaması mümkün mü?

        Murat Şeker... Tabii ki... Ali’nin de belirttiği gibi zaman ve gelişmeler o kadar hızlı ki... Ayak uydurmak çok zor. Bizim durduğumuz yer aslında muhafazakar gibi gözüküyor ama biz üretimimizi, çizgimizi değişen koşullara göre değiştirmiyoruz. Biz üretmeye devam ediyoruz. Bunun tüketim biçimleri değişiyor. Sinema, televizyon sonra dijital platform. Ya da önce dijital platform sonra televizyon... Sonra zaten Youtube’a da koyuyorsun, uzaktaki adam da filmi izlesin diye... Dolayısıyla bu hızlı değişim ve her şeyin çok hızlı gelişmesi biraz kafaları karıştırdı.

        REKLAM

        • Pandemi döneminin çoğu zamanında sinemalar kapandı. Açıldığı dönemlerde ise insanlar endişe ettiğinden salonlara girmedi. Birçok filmin dijital platformlara çekilmesinin ana nedeninin sinemada yeterince kişiye ulaşamama endişesi olduğunu düşünüyorum.

        Ali Tanrıverdi... Bizim tarafta nasıl pandemiye bağlı olarak “Aman ne yapacağız? Dur hemen oraya satalım” telaşı varsa bu telaşın karşılığında platformlarda kazançlı çıkma amacı vardı. Onlar da aslında bunu tertipli yapıp daha dengeli bir çizgide ilerletselerdi dijital platform, televizyon ve sinema hikâyesinin birbirlerinin dengesiyle iyi gidebileceğine inanan sektör üyelerinden biriyim.

        "DENGESİZLİK HER TARAFIN DENGESİNİ BOZUYOR"

        • Aslında kimse dijital platformlara karşı değil. Olması da akla ziyan olurdu. Aslında mesele, sinemanın geri plana itilmiş olması.

        Ali Tanrıverdi... Tabii, çok dengesiz. O dengesizlik her tarafın dengesini bozuyor. Bir taraftan da sinemayı tamamen terk etmek diye bir durum da söz konusu olamayacağı için sorun oradan kaynaklanıyor.

        Murat Şeker... Tabii... Orada demokrasi çok önemli. Toplumumuz için sanat, çok önemli. Şimdi sinemada bir demokrasi var. İsteyen istediği filmi yapar. Bazen “Dağıtım şirketlerinin tekeli var” oluyor. İzlenmek istenen bir filmi hiçbir dağıtımcı vizyondan çekmez. Herkes para kazanmak ister. Elimizde ‘Kurak Günler’ örneği var, bir sanat filmi... Bir anda tartışma oldu ve film popüler hale geldi. Bir sanat filmi için gayet de güzel gişe yaptı. Orada diğer dağıtımcı tekelleri buna engel mi oldu? Olabildi mi? Böyle bir şey var mı? Yok... En güzel örneği, Nuri Bilge Ceylan. Şimdi filmi çıksın yine 200 - 300 bin izleyici yapacak. 2 milyon gişe yapmaz. Ben bunu dedikten sonra Nuri Bilge Ceylan, 2 milyon yaparsa o zaman adamın heykelini dikerim. İnşallah yapar.

        Ali Tanrıverdi... Heykeltıraşlığı öğrenir, Kadıköy’de heykelini yaparız. Bakırköy’de Nuri Bilge Ceylan hayratı yaptırırım, yemin ediyorum. Çocuklar su içsin o hayrattan.

        "HERKES DENGEDE OLSUN YETER"

        • Şu anda bilmiyorum ama ben de bir şeyler yaparım. İnşallah yapar.

        Murat Şeker... Demek istediğimiz bu. Sinemanın o demokratik yapısını koruması çok önemli. Kaldı ki platformlar geldiğinde bizden hemen şu karar da alındı; ‘Film, vizyona çıktıktan 5 ay sonra platformda yayınlanabilir.’ Çünkü ne olursa olsun dijital platformların demokratik bir yapısı da yok. Bir yönetici ve bir şirketin belirlediği hatta çoğu zaman onlar “Algoritmalarımız bize bunun böyle olmasını söylüyor” diyor. O yüzden insanların yönetimindeki sinema ve demokratik yapı korunmalı. Bu hepimizin hem kültürel hem zihinsel hem toplumsal sağlığı için önemli.

        Ali Tanrıverdi... Birinin birini yenmesine gerek yok. Herkes dengede olsun yeter.

        • İki tarafta da iş olsa herkes için daha kazançlı değil mi? Bir tarafı tamamen terk etmek zaten mesleki olarak da kendini baltalamak, bindiğin dalı kesmek değil midir?

        Murat Şeker... Tabii ki orası öyle. Bir de bizim ülkemizde son yıllarda bir saldırganlık var. Sataşmalı, alınmalı.... İş oralara geldi. Ben fikrimi beyan ediyorum. Fikir beyanı, laf sokmak değil.

        "BEN ORTAYA SÖYLEMİŞTİM"

        • Şahan Gökbakar ile girdiğiniz polemikten mi söz ediyorsun?

        Murat Şeker... O üstüne alındı. Ben ortaya söylemiştim. Çünkü Türkiye’de dijital platforma iş yapan tek kişi Şahan mı? Bir sürü oyuncu, şirket ya da yapımevi anlaşmalar yaptı. Ben de eleştirimi o yönde kelime oyunuyla yaptım. O da “Sen bana laf mı çarpıyorsun?” dedi. Ben sana niye laf çakayım? Sen niye benim düşüncelerimi laf çakma, laf sokma olarak algılıyorsun? Ne gereği var? Biz aynı mizah çizgisinde giden insanlarız, bunlar ticari tercihlerdir.

        "ŞAHAN İLE ARAMIZDA SORUN YOK"

        • Biliyorum ki Şahan Gökbakar’ı çok da takdir edersin, hep de söylersin. Aranızda sorun yok değil mi?

        Murat Şeker... Evet, Türkiye’deki en yetenekli komedyen olduğunu defalarca beyan ettim. Eleştiriye açık olacağız. Eleştiri hakaret demek değil ki... Senin canın sıkılmış “uzatma” dedim. Sonra tweet’ler silindi, konu kapandı. Sorun yok, ne sorun olacak... Bunlar sağlıklı, tartışma, sağlıklı ama eleştiriyi hakaret gibi alınca o zaman iş çirkinleşiyor. Tanımıyorsun, etmiyorsun. Bir de belli ki onu yanlış yönlendirmişler, “Sen satmadın mı?” dedi. Allah’tan bu oyunu çok açık oynadığımız için belgelerimiz var. Sende video kayıtları da var. Defalarca bu konuşulmuş. Şu anda da öyle, bu konuşma kayıt altına alınıyor, yayınlanıyor. Biz, filmlerimizi önce sinemaya çıkarıyoruz. Vizyon sonrasında da dijital platformlara satıyoruz. Ben neden para kazanmak istemeyeyim?

        Ali Tanrıverdi... Oradaki bizim söylemimizin açıklaması şuydu; biz de gidip bir dijital platforma film yapabiliriz, herkes yapabilir ama sinema pandemiden sonra dar boğazdan geçerken halka mâl olmuş, halkla var olmuş ve izleyicileri sinemaya çeken, bir araya toplayıp onları güldüren filmlerin sinema salonunda, doğduğu yerde yapılmasının daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Vizyon sonrasında satarsın. Biz öyle yapıyoruz. Bence bu anlaşılmadı.

        Murat Şeker... Dediğimiz gibi buradaki temel mantık hatası şu oluyor; platformlar, sinemanın ikâmesi değil. Hepimiz için çok önemli bir şey söylüyorum; demokratik bir yapı... Ben sektör temsilcilerinden biri olarak film değerlendirme kurullarına da giriyorum. Bir bakanlık görevlisi ve bir psikolog eşliğinde filmleri izliyoruz. 15 günde bir ayda 2 ayda. Nasıl denk gelirse... Yerli, yabancı, çocuk, korku filmlerini izliyoruz. Bunu neden yapıyorum? Sektörüm için sağlıklı bir emek vermek için. Sadece, "Ben film yaptım ve para kazandım" değil. Toplantılara gidiyoruz, "Nasıl olacak, ne yapacağız?" diye bakanlıkla görüşmeler yapıyoruz. Çünkü sinemanın demokratik yapısı hepimize lazım. Platform ticarethane. O da olsun, biz "Olmasın" demiyoruz ama sinema bitti diyorlar. Nereye bitiyor? Biter mi?

        Ali Tanrıverdi... Üst üste 3 - 4 tane güzel film çıksın sinema kendini hemen toparlar.

        "DEPREM OLDU BİRÇOK FİLM ERTELENDİ"

        • 2022'de, pandemi öncesi gişe rakamları neredeyse yakalandı. 2023'te farkın daha da kapanmasını bekliyordum ama deprem felaketinden dolayı geçen senenin ilk 6 ayıyla bu yılın ilk 6 ayı arasında yüzde 30’luk bir kayıp var. Deprem olmasaydı gişeler, çok daha iyi olabilirdi...

        Murat Şeker... Deprem oldu, bir sürü film vizyonu erteledi. Bir de psikolojik olarak hepimiz günlerce ağladık. Toplum 40 gün yas tuttu. 40’ı çıkana kadar müzikler açılmadı. 7’si kesin tutuldu ama 40’ı da tutuldu. Bizim toplumumuzun başka refleksleri var. O sırada herkes bir şeyler yaptı. Deprem bölgesine gidenler de oldu yardım toplayanlar da. O an ne sinema ne de başka bir şey düşünüyorsun. O dönem, toplu bir seferberliğe gereksinim vardı. Dolayısıyla biz bütün bunların bu şemsiye altında değerlendirilmesinden yanayız. Kaldı ki ben o konuda bir misyon sahibiyim. Mimar Sinan Üniversitesi'nde hocalık da yapıyorum. Ben oranın öğrencisiydim şimdi hocası oldum. Biz ulusal sinema geleneğinin temsilcileriyiz. Bizim bir misyonumuz var; sinemacıyız... Bu işin okulunu okuduk, işini yapıyoruz, sektör temsilcisi olarak değerlendirme kurullarına gidiyoruz. Yurt dışında festivallere gittiğimizde oralarda konuşuyoruz, takip ediyoruz. Benim hayatım bu. Öyle algılanmıyor ama ben bir eleştiri yaptığımda onu, “Bu adam niye böyle bir eleştiri yaptı?” diye okunsa daha faydalı olur ama o “Bana laf çaktı” diyor. Ben sana niye laf çakayım kardeşim? Herkes her şeyi yapmakta özgür.

        "BU İŞLER BÖYLE NASIL OKUNDUĞUNA BAĞLI"

        • Şahan Gökbakar ile tanışıklığınız var mı?

        Murat Şeker... Yıllar öncesinden... Sosyal medyanın kaçınılmazı olarak böyle bir şey var. Örneğin bunu öyle okursan sıradan oluyor. Bir okuyorsun, çok romantik oluyor. Bir okuyorsun, öküz gibi oluyor. Bu işler böyle, nasıl okuduğuna bağlı.

        Ali Tanrıverdi... Bu konu Twitter’da yazma yerine yüz yüze bir sofrada konuşulmaya başlanmış olsa, konuşmanın 15'inci dakikasında “Babacığım ikişer tane daha içecek alabilir miyiz?” derlerdi. O duruma gelecek bir muhabbetten bahsediyoruz.

        Murat Şeker... Önemli olan şu; dediğim gibi eleştiri sağlıklı bir şey. Eleştiri hakaret değildir. Toplumumuzun da zaten ihtiyacı olan dil budur ama Türkiye’de sosyal medya kullanıcıları, düşünce belirtmekten çok laf çakmak üzerinden yürüdüğü için her şey öyleymiş gibi algılanıyor.

        Ali Tanrıverdi... Elon Musk, sonradan iyice çirkinleştirdi.

        Murat Şeker... 'Onu çok okudun, buna yazmadın' diye... Elon Musk da buna sebep oluyor ama dediğim gibi bizim durduğumuz nokta, sinemanın sahip olduğu demokratik şemsiyenin korunması.

        "HEPİMİZ BİR KAOSUN İÇİNDEYİZ"

        • Yeni sezon eylülde başlayacak. Sinema salonlarının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bir de bilet ücretlerinden şikâyet var. An itibarıyla bilet ücretleri ortalama 73 lira...

        Ali Tanrıverdi... Yeni sezonu pozitif görüyorum. “Biletler çok pahalı” deniyor. Eee, içtiğin kahve kaç para? Seri olarak film üretilmeye başlasın, işler düzelir. Sinemada üretim artmaya başladığında insanların tekrar sinemaya döneceğini düşünüyorum. Çünkü sorunun sadece sinemayla ilgili olduğunu da düşünmüyorum. Pandemi, enflasyon, ekonomik kriz, seçimler, depremler... Hepimiz bir kaosun içerisindeyiz ve sinema vs. şeyler bence son akla gelen şeyler. Bence vatandaş olarak 2-3 yıllık önemli bir eşiği atlattığımızı düşünüyorum. Üretim artınca - ki biz üretimimizi sinemada yapmaya devam ediyoruz - gücümüz ve finansımız yettiği sürece başka bir hedefimiz yok. Filmler de durunca bence birçok insan da dijital platformlara yapmaya düşündüğü filmleri sinemaya doğru kaydıracaktır. Ben 2024’ten itibaren sinemanın yukarı yönlü bir ivme yakalayacağını düşünüyorum.

        • 2019'un gişe rakamları neredeyse yakalanmak üzereydi. Arada 5 milyon izleyici farkı vardı.

        Ali Tanrıverdi... Çeşitlilik, üretim, kaliteli film... Artık bir de pandemi diye kodluyoruz başlangıç noktasını ama biraz daha geriye al. Patlamış mısır hikâyeleri de vardı. Sinemanın vitrini aslında 5 yıldır tozlu.

        "GERÇEKTEN İNDİRİM YAPILMASI LAZIM"

        • Patlamış mısır krizi, pandemi, dijital platformlar, seçim süreci... Sinema sektörü iyi ayakta kaldı.

        Murat Şeker... Bu bile aslında resme dışarıdan bakınca sinemanın ne kadar güçlü bir gelenek ve bir aktivite olduğunu ortaya çıkarıyor. Genelde ben şunu gözlemliyorum; evlenip çocuğu olanlar ilk yıllarda “Şimdi sinemaya nasıl gideceğiz?” diyorlar. Sonra çocuklar biraz büyüyünce “Kalk Hanım sinemaya gidelim” oluyor. 12 seansları 14 seanslarına kimler gidiyor sanıyorsunuz? Sinema aşkı başka bir şey. Ev hanımları var, okul çıkışında gidenler var, konu komşu toplanıp gidenler var, iş çıkışı gidenler var... Hâlâ genç bir erkekle genç bir kadının daha flört aşamasında ya da flört başlamadan önce “Gel beraber film izleyelim” demeleri çok masum ve çok güzel bir aktivite.

        Ali Tanrıverdi... Aynen... Tam bunun üzerine bir de hep üretici tarafından konuşuyoruz ya buradan da yüz yüze ve birebir de ilişkimiz olduğu için hem devlet kanalında hem de sinemanın yöneticilerine, sinemacılara söylüyoruz. Buradan bir daha söyleyelim. Bütün bu üretim bandının artmasını ve izleyicilerin salonlara gelmesini istiyorsak bir yandan da benim en çok takıldığım şey şu; ben bilet fiyatlarına takılmıyorum. Çünkü hep konuşuyoruz ya bu bir toplu terapi. Birçok boş şeye verdiğimiz paradan daha kıymetli bir sinema biletine verdiğimiz para. Pazartesi - Çarşamba halk ekolü vardı. Pazartesi ve çarşamba halk günü hikâyelerinin tekrar yapılması lazım ama gerçek bir indirim olacaksa. Gerçekten bir indirim yapılması lazım.

        Murat Şeker... Adana büyük bir ildir ama ekonomisi sınırda gider. Çarşamba günü indirim olduğunda sabah 10’da fotoğraf gönderdiler. ‘Çakallarla Dans’ın 3 ya da 4'üncü filmiydi. AVM saat 10’da açılacak, dışarıda saat 9.30’da bin kişilik kişilik kuyruk vardı.

        Dolayısıyla çarşamba günü halk günü indirimli bilet fiyatı önemli. Sinema salonları çok büyük bir AVM’nin içinde ve salonlar da büyük. İnanılmaz ama o zaman şu ortaya çıkıyor; insanlar sinemaya gitmek istiyor da bir motivasyona ihtiyaçları var. Dolayısıyla biz sinemacılar olarak filmciler olarak diyoruz ki halk günleri olsun, indirim doğru olsun. Sadece o mısır, kola gibi zararlı, vücuda karbonhidrat ve şeker yüklemesi içeren maddelerden uzak olsun. Çünkü biz iyileştirmek için film yapıyoruz. Film sırasında bunlara gerek yok.

        Ali Tanrıverdi... İki taraf da birbiri için fedakarlık yaptığında herkes kazanır.

        Murat Şeker... Ki eskiden de böyleydi.

        • ‘Aşk Mevsimi’, gösterime ne zaman girecek?

        Murat Şeker... Niyetimiz Şubat’ta vizyona sokmak. Henüz dağıtımcıyla tarih belirlemedik ama 9 Şubat’ı gözümüze kestirdik.

        Ali Tanrıverdi... Çünkü aşk dokulu bir film. 14 Şubat’a göz kırpan bir durumu da var.

        Murat Şeker... Hem öyle hem de soğuk kış günlerinde Bozcaada’nın bağbozumu günlerini görmek iyi olur. Hepimize iyi gelecektir. İzleyenlerin içinde düğümlenecek, yutkunmasını gerektirecek bir hikâye.

        Ali Tanrıverdi... Biraz önce ‘Aşk Tutulması ile ilgili konuşurken çok güzeldi teması. ‘Takımına duyduğun aşkı ve sadakati bir kadına gösterebilir misin?’ ‘Aşk Mevsimi’ filmimizin cümlesi de şu; ‘Hayatının aşkını mı tercih edersin, hayat arkadaşını mı?’ Bunu sorgulayan, aslında yine herkesin haklı olduğu, mevsimlere ve yıllara yayılan bir kavuşamama hikayesi. Olumsuz söyledim ama ben kendimce şöyle tanımlıyorum; hani tebessüm ederken gözünden bir damla yaş düşer ya ben bunun hüngür hüngür ağlamaktan daha etkili bir duygu olduğuna inanıyorum. Bir filmi sonra bir daha izlemek istersin ya. Bu film öyle bir film oldu.

        Murat Şeker... Cümlemiz bu; ‘Hayat arkadaşın mı hayatının aşkı mı?’

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ