Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Süper Lig Fenerbahçe Önder Özen, bugün veda edeceğimiz efsane Alex'in teknik analizini yaptı... - Fenerbahçe Haberleri

        Alex sekiz yılın sonunda ülkemizden ayrılıyor. Resmi maç sayısı 340. 170 gol atmış Fenerbahçe formasıyla. Asistlerini saymaya gerek bile yok. Elde böyle somut veriler olmasına karşın yine de çok tartışıldı Alex? Nedir bu bitmeyen tartışmaların sebebi?

        Bunun iki nedeni var. İlki; sıra dışı bir oyuncu olması. Sıradan oyuncuları tartışmaya değer bulmayız. Aslında sıradan olan hiçbir şeyi tartışmayız. Tartışıyorsak ortada bir sıra dışılık durumu vardır. Einstein hakkında konuşuruz ama ona ‘Bu çocuk okumaz’ raporu veren ilkokul öğretmeninin adını ya da yıllar sonra ona ‘Bu çocuk dahi’ diyen fizik profesörünün kariyerini bilmeyiz. İlgi çeken Einstein’ın ta kendisidir. Sıra dışı olan odur. İkinci neden ise; Alex’in kolay tarif edilen bir oyuncu olmamasıdır. Ya da şöyle demek daha doğru; ülkesi dışında doğru tarif edilemedi.

        BİZ TARİF ETSEK

        Edelim. Temelde bir orta saha oyuncusudur. Ama biz orta saha oyuncularını nasıl tanımlıyoruz? Defansif orta saha, ofansif orta saha, sağ-iç, sol-iç ya da kanat vesaire şeklinde. En yakını ‘ofansif orta saha’ görünüyor. Neticede oyun kuruculuk özellikleri üst düzeyde. Ama hepsi bu mudur? Değildir. Gol atıyor. Hem de büyük yüzdeyle. Peki forvet midir? Hem evet hem hayır. Bir kontratak oyuncusu için yavaş, bir santrafor içinse kuvvetsiz. Ama atıyor. Dikkat edersek akan oyun içinde attığı gollerde son topu ceza sahası içinde beklerken almadığını görürüz. Topla buluşacağı yere koşan bir oyuncu görürüz. Yani kaleye en yakın oynayan oyuncu değildir aslında. Kaleye mesafelidir. Solundaki raketle frikik atar. Frikik atarken kaleciyle poker oynar. Fiks yeri barajın arkasıdır. Ama uyanık kalecileri frikikte de terse yatırmayı başarır. Frikik atarken pokerface’dir. Aynı raketle her korneri bir gol şansına dönüştürebilir. Önemlidir bu. Günümüz büyük takımlarının en büyük problemi ilk golü atmaktır. Kornerler, kenar serbest vuruşlar bu anlamda bir ‘metot’tur. O metodun ustasından bahsediyoruz. Kısadır ama kafa golleri çoktur. Çoğu ‘avcılık’ ürünüdür. Üstün beceri vuruşları diye tarif edilen röveşata gollerini izledik. Bu anlamda da mahirdir. Bire bir oynamak çok başvurduğu bir oyun değildir. Ama gerektiğinde ince çalımlarını gösterir. Tabelaya oynayan ama jenerik editörlerini ihmal etmeyen bir oyuncu. Böyle oyunculara Brezilya’da ‘armador’ deniyor. Değişen Brezilya futbol anlayışına rağmen armador oyuncular hala kendilerine yer bulabiliyorlar. Ancak eskisi kadar çok değiller. Alex türünün son örneklerinden biri aslında. Tüm dünyada bu tip oyuncular artık çok zor bulunuyor.

        NEDEN BÖYLE

        Saf yetenek bulmak zorlaşıyor. Her alanda böyledir. Federico Fellini çekildikten sonra yenisi gelmedi. Edith Piaf’tan sonra hala yenisi bekleniyor. Bu sosyal bir durum aslında. Sadece futbolda değil her alanda böyle. Saf yetenekler çağında değiliz. 70’lerde Pele, Cruyff, Beckenbauer sahnede beraberdi. 80’lerde Maradona, Zico, Platini ve çok sayıda muadilleri aynı dönemde oynadılar. Ülkemizde de Rıdvan Dilmen, Mehmet Özdilek, Hami Mandıralı gibi saf yetenekler aynı dönemde oynadılar. Sergen Yalçın’dan sonra tam anlamıyla saf yetenek görmedik. Günümüzde de saf yetenek diyebileceğimiz tek oyuncu var. Messi dışındakiler de çok yetenekliler ama kimisi laboratuvar ürünü gibi, kimisinin de mekanik bir tarafı var. Bir de teknik adamlar artık daha dinamik oyunculara yer vermek istiyor. Çoğuna göre oyuncunun hızı, oyuncunun aklından ve topun hızından önce geliyor. Topu iyi kullanan oyuncunun yerine vücudunu iyi kullanan oyuncular tercih ediliyor. Saf yetenek gelse bile mekanik oyuncuların arasında serpilmeden kaybolup gidebiliyor. Aslında seyirci sahadakilerden akıl talep ediyor ama antrenörün talebi efor oluyor çoğunlukla. Ancak Alex ülkemizde bulunduğu sürece takımı hep ona göre oynadı.

        BURADA BİR TEZAT YOK MU?

        Aynı fikirde değilim. Alex’e göre yapılan tek şey takım formasyonuydu. Santraforun arkasına kondu hep. Kimine göre 4-4-1-1 kimine göre 4-2-3-1 oynadı takım yıllarca. Bu durum Alex’in varlığına bağlandı. Katılmıyorum buna. Daum, Köln takımını ‘bir Alex’ olmadan aynı formasyonla oynattı. Zico, Irak Milli Takımı’nda ‘armador’ oyuncusu olmadan aynı şekilde oynuyor. Aslında gerçekten Alex’e göre takım kurulsaydı öndeki santrafor tercihleri her topu önüne isteyen Guiza, Kezman tipi oyuncular olmazdı. Vücuduna top alabilen, önde bir pas istasyonu olabilen bir santraforu olmadı Fenerbahçe’nin. Aslında orta sahası da Alex’e göre olmadı. Emre, Appiah ve Marco Aurelio aynı dönem oynayabilselerdi önlerindeki Alex’in verimi çok daha farklı olabilirdi.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ