Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam Türkiye’nin rekabet gücü 17. Rekabet Kongresi’nde masaya yatırıldı - İş-Yaşam Haberleri

        SEDEFED’in bu yıl 17’ncisini “Küresel Rekabet Gücümüz İçin Yeni Rotalar” temasıyla düzenlediği Rekabet Kongresi; iş dünyası, akademi, sivil toplum ve kamu temsilcilerini Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artıracak yeni rotaları belirlemek için bir araya getirdi.

        Kongrenin açılış konuşmalarını T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu, T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan, SEDEFED Yönetim Kurulu Başkanı Emine Erdem, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, TİM Başkan Vekili ve İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, TSE Başkanı Mahmut Sami Şahin ve Rekabet Kurumu Kurul Üyesi Ayşe Ergezen gerçekleştirdi.

        REKLAM

        Gün boyu süren oturumlarda iş insanları, akademisyenler ve sivil toplum liderleri değerlendirme ve deneyimlerini paylaştı. Kongrede Türkiye’nin sürdürülebilir rekabet gücünü artırmak için dijitalleşme, yeşil dönüşüm, inovasyon ve kapsayıcı kalkınma başlıklarında ortak hedefler vurgulandı.

        Küresel Rekabet, Dayanıklılık ve Dijital Dönüşüm Öne Çıktı

        Gün boyu süren panellerde, “Çoklu Krizler Çağında Küresel Rekabet ve Dayanıklılık”, “Öncü Sektörlerin Küresel Rekabetteki Konumu”, “Dijitalleşen Ticarette Yeni Dinamikler” ve “Çalışma Hayatında İnsan Hakları Farkındalığının Artırılması” başlıklı oturumlar düzenlendi. Panelistler, Türk iş dünyasının küresel değer zincirindeki konumunu güçlendirmek için stratejik planlama, sürdürülebilir üretim ve insan odaklı liderlik unsurlarının önemine dikkat çekti.

        ‘Ülkemiz Dünya Rekabet Gücü sıralamasında 67 ülke içinde 53. sırada’

        SEDEFED Yönetim Kurulu Başkanı Emine Erdem, kongre sonrasında yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

        REKLAM

        “Her kriz, yeni bir rota ihtiyacını da beraberinde getirir. Türkiye’nin bu tablo içinde hem sınanmakta olduğunu hem de benzersiz fırsatlarla karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemiz, IMD World Competitiveness Center Dünya Rekabet Gücü sıralamasında 67 ülke arasında 53. sırada. Fırsatları doğru değerlendirebilirsek hızlıca yukarı çıkmamız mümkün. Çünkü bu sıçrama için gereken kaslara sahibiz. Küresel rekabet gücümüzü artıracak yeni rotaları uzun vadeli ve bütüncül bir rekabet stratejisi ile inşa etmemiz gerekiyor.


        Bunun için; üretim yapımızı daha katma değerli hale getirecek, Ar-Ge ve inovasyona daha fazla kaynak ayıracak, iş dünyasının yeşil ve dijital dönüşümünü destekleyecek, nitelikli insan kaynağımıza yatırım yapacak, adil, öngörülebilir bir iş ortamı oluşturacak, gençlerin ve kadınların üretim hayatında daha fazla yer almasını sağlayacak eşit fırsatlar sunacak, hukukun üstünlüğünün ve adalet duygusunun korunduğu, güven ve liyakat temelli bir sistem kuracak, ve elbette kamu, özel sektör, akademi ve sivil toplumun istişaresiyle şekillenecek yeni bir rota çizeceğiz.”

        Çoştu: ‘Türkiye rekabet gücü olan ve bu gücünü zor dönemlerde ortaya koyabilen bir ülke’

        T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu açılış konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

        “Bugün pek çok alanda dünyada öncü ülkelerden biri konumundayız. Güneş paneli üretiminde, demir çelik, beyaz eşya gibi sektörlerde örneğin, Avrupa’da ilk sıralarda yer alıyor, dünyada da sayılı ülkelerden biri konumunda bulunuyoruz. Ülke olarak, geniş bir yelpazede rekabetçi üretim kabiliyetine sahip durumdayız. Türkiye bugün Çin’den sonra dünyada en fazla ürünü en fazla ülkeye rekabetçi şekilde satabilen ülke konumunda. İşte bu, rekabet gücümüzü ortaya koyan bir tablo. Hemen yanımızda rekabet içinde olduğumuz Avrupa ekonomileriyle, pandemi öncesi dönemle bugünü kıyasladığımızda Avrupa’daki gelişmiş sanayilerin daralmada olduğunu görüyoruz. Türkiye ise bu dönemde %30,6 oranında sanayi endeksini artırmayı başardı. Yani Türkiye rekabet gücü olan ve bu gücünü de zor dönemlerde ortaya koyabilen bir ülke.”

        REKLAM

        Gürcan: ‘Küresel belirsizliğe rağmen Türkiye, güçlü adımlarla yoluna devam ediyor’

        T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan, yaptığı açılış konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

        Dünya ticaretinde risklerin ve belirsizliklerin arttığı, gümrük vergilerinin yeniden yükseldiği bir süreçten geçiyoruz. Buna rağmen Türkiye üretimi, ihracatı ve yatırımı merkeze alan güçlü ekonomi politikalarıyla istikrarlı bir şekilde yoluna devam ediyor. Bugün Türkiye, Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre COVID-19 sonrası dönemde OECD ülkeleri arasında ihracatını en fazla artıran ikinci ülke olmuştur. Son 20 çeyrektir kesintisiz büyüme gösteren ekonomimiz, 2025’in ikinci çeyreğinde %4,8’lik büyüme oranına ulaşarak dayanıklılığını bir kez daha kanıtlamıştır. 2025 yılının ikinci üç aylık döneminde GSYH yıllıklandırılmış olarak 1 trilyon 474 milyar dolara ulaşarak rekorunu tazelemiştir. Ekim ayı itibarıyla son 12 ayda yıllıklandırılmış mal ihracatımız 270,2 milyar dolar ile rekor seviyede gerçekleşirken, mal ve hizmet ihracatımız toplamda 391,4 milyar doları geçmiştir. Tüm bu göstergeler, Türkiye’nin rekabet gücünü sadece istikrarlı dönemlerde değil, küresel dalgalanmaların yaşandığı zor zamanlarda da ortaya koyabildiğinin açık bir göstergesidir.

        Şahin: ‘Standartları belirleyen bir ülke olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz’

        Türk Standartları Enstitüsü (TSE) Başkanı Mahmut Sami Şahin, ise konuşmasında şunlara değindi:

        “Standart olmadan kalite olmaz, kalite olmadan da rekabet olmaz. TSE olarak standart kültürünü yaygınlaştırmak için vargücümüzle çalışıyoruz. Ülkemizin sadece standartlara uyan değil, standartları belirleyen bir ülke olması yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Rekabet Kongresi de ülkemizin rekabet gücünü artırmamız için çok kıymetli bir platform sunuyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”

        Turan: ‘Rekabet gücümüzü yukarı taşımak için azami dikkati göstermeliyiz’

        TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, yaptığı açılış konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

        “Küresel düzenin de küresel rekabetin de kurallarının yeniden yazıldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu yeni dönemde, rekabet gücümüzü korumak ve yukarı taşımak için azami dikkati göstermemiz gerekiyor.

        REKLAM

        TÜSİAD olarak bizim de çalışmalarımızdaki en temel konulardan birisi bu. TÜSİAD olarak geliştirdiğimiz, Maliyet Bazlı Rekabet Gücü Endeksi (TÜSİAD-RGE) ile küresel rekabetin temel belirleyicisi olan maliyetler konusuna ışık tutmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede, imalat sanayi sektörlerimizin ana ihracat pazarlarında, rakip ülkelerle karşılaştırmalı olarak dört üretim maliyetini (ara malı, enerji, işgücü ve finansman) inceliyoruz. Endeksin ilk iki çeyrek sonuçlarını yayımladık. 2025’in ilk çeyrek sonuçlarında rekabet gücümüzün son on yıldır, en düşük düzeyde olduğunu görmüştük. İkinci çeyrekte ise, endekste sınırlı bir iyileşme ortaya çıkmış olsa da, zayıf görünüm sürüyor. Türkiye'nin maliyet bazlı rekabet gücü 2015 yılı seviyesinin altında seyrediyor.

        Bu sene verilen Nobel İktisat Ödüllerinin de işaret ettiği gibi, uzun vadede refahın ve rekabetçiliğin kaynağını, teknolojik ilerlemede aramak gerekiyor. Teknolojik değişime ayak uydurabilmenin birinci koşulu, Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerini hızlandırabilmek.

        Genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle bir araya gelmeye, yeteneklerimizi birleştirmeye ve geliştirip çoğaltmaya çok ihtiyacımız var. Çünkü biliyoruz ki, rekabet gücümüzü koruyabilmek için çağın gerektirdiği vasıfları kazandırmayı hedefleyen bir eğitim sistemine ve nitelikli insan kaynağına çok ama çok önem vermeliyiz.

        Sönmez: “Fırsatlardan pay almak için yapısal zayıflıklarımızı gidermeliyiz”

        Dünya ekonomisinin ayrışma dönemine girdiğine vurgu yapan TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, “Ticaret artık yalnızca fiyat, kalite ve kapasiteyle şekillenmiyor. Ülkelerin, tedarik zincirlerinden enerji arz güvenliğine, teknoloji yatırımlarından beşeri sermayeye kadar her alanda kendi ayakları üzerinde durabilmesi gerekiyor. Büyük dünya güçleri ve farklı coğrafyalar, büyüme, enflasyon ve üretim desenleri bakımından birbirinden kopuyor. İşte bu arayış ve değişen dengeler birtakım riskler kadar tedarik zincirlerinin bölgeselleşmesi ve ticaretin güvenlik temelli olarak yeniden örgütlenmesi gibi çeşitli fırsatları da ortaya çıkarıyor. Ancak içerideki yapısal zayıflıklarımızı gidermeden bu fırsatlardan kalıcı bir pay almamız zor” diye konuştu. Türkiye’nin kırılganlıklara rağmen güçlü bir ekonomiye sahip olduğunu da ifade eden Sönmez şöyle devam etti; “2026 içerisinde enflasyonun kademeli biçimde düşmesiyle birlikte finansal istikrar alanında bir rahatlama yaşanacaktır. Fakat 2026’nın, nominal büyüme devam etse de reel anlamda bir denge yılı olacağını düşünüyoruz. Bu dengeyi doğru politikalarla ‘sükûnet’ değil, ‘sıçrama’ yılına çevirmek de bizim elimizde. Buradaki asıl sınavımız da üretimde verimliliği artırmak, bunun yanı sıra finansal, teknolojik ve beşeri kaynaklarımızı tüm üretim tabanına dengeli şekilde yaymak olacak.”

        Pelister: ‘Anlamlı farklar ancak konfor alanının dışında doğar’

        TİM Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, konuşmasında şunlara değindi:

        “İçinden geçtiğimiz dönemde sektörlere finansmana erişim kolaylaştırılmalı, yatırım kararları hızlanmalı ve uzun vadeli planlar yapabilmeliyiz. Unutmamalı ki, rekabet üstünlüğü , hızlı olmak ve farklılaşmaktan da geçiyor. Bu nedenle her alanda fark yaratmayı da hedeflemeliyiz. Değer önermelerimizi netleştirip müşteriye özgün bir deneyim sunmalı, ürün ve hizmette yenilikçi modeller ortaya koymalı, operasyonlarımızı sadeleştirip hız, esneklik ve maliyet avantajını birlikte sağlamalıyız. Doğru yetenekleri kazanarak işbirlikçi bir kültürü yaygınlaştırmalıyız. Anlamlı farklar ancak konfor alanının dışında doğar.”

        Ergezen: ‘Firmalarımız için yeşil dönüşüm yatırımları ve işbirlikleri zorunluluk’

        Rekabet Kurumu Kurul Üyesi Ayşe Ergezen, konuşmasında şu ifadeleri vurguladı:

        “Artık ülkeler ve firmalar yalnızca ne ürettikleri ile değil nasıl ürettikleri ile de değerlendiriliyorlar. Kısacası çevreye duyarlılık artık sadece sosyal sorumluluk değil, çekirdek bir rekabet stratejisi. Avrupa Birliği’nin sınırda karbon düzenleme mekanizması 1 Ocak 2026 itibariyle yürürlüğe girecek. Kalan süre oldukça kısa, yerli firmalarımız açısından yeşil dönüşüm yatırımları ve işbirlikleri artık zorunluluk haline gelmiş durumda.”

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ