Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Petrus:Hayal etmeye devam etmeliyiz

        PauloCOELHO- SİMYACI /HABERTÜRK PAZAR

        Hayat, bizden pek bir talebi olmayan, asla vermek istediğimizden fazlasını istemeyen uzun bir pazar öğleden sonrası haline gelmiştir

        1986’da, hayatımda ilk ve tek sefer Santiago Yolu olarak bilinen hac yolculuğunu gerçekleştirdim. O yolculukta dik bir tepeye henüz tırmanmış ve ufukta görünen küçük bir köy manzarasıyla karşılaşmıştık ki, Petrus adıyla bildiğim (ama gerçek adı bu değildi) o zamanki rehberim bana şöyle dedi: “Çevrene bak ve gözlerini bir noktaya sabitle, sonra da sana söyleyeceklerime konsantre ol.” Tam o anda seçebildiğim çok uzaktaki bir kilisenin tepesinde dikili haça gözlerimi kilitledim. Petrus konuşmaya başladı:

        HAYALLER RUHU BESLER

        “İnsanoğlu hayal etmeyi asla bırakamaz; yiyecekler bedeni nasıl besliyorsa hayaller de ruhu öyle besler. Hayatımız boyunca pek çok kez hayallerimizin yıkıldığını, arzularımızın engellendiğini görürüz. Ama yılmamalı, hayal etmeye devam etmeliyiz, aksi takdirde ruhumuz ölür.

        Aşağıda gördüğün ovada çok fazla kan döküldü. İspanya’nın yeniden fethi için en acımasız savaşlardan bazıları burada gerçekleşti. Kim haklıydı, kim haksızdı bunun bir önemi yok. Önemli olan her iki tarafın da kendine göre İyi Savaş’ı savaştığını bilmek. İyi Savaş, kalbimizin bize gerçekleştirmemizi söylediği savaştır.

        Eski çağlarda, şövalyelerin ortalıkta kol gezdiği dönemlerde bu kolaydı çünkü fethedilecek bir sürü yer ve yapılacak çok fazla dövüş vardı. Bugünse dünya o zamandan çok farklı ve İyi Savaş artık savaş meydanlarında verilmiyor, içimizde veriliyor. İyi Savaş artık hayallerimiz için veriliyor.

        Gençken, bu savaşı verme arzusu içimizde tüm gücüyle patlak verdiğinde, bunun için cesaretimiz vardır ama henüz nasıl savaşacağımızı öğrenmemişizdir. Büyük uğraşlardan sonra sonunda nasıl savaşacağımızı öğrendiğimizdeyse ne yazık ki artık içimizde eskisi kadar cesaret kalmamış olur.

        İşte bu yüzden kendimize karşı cephe alırız, kendimizle savaşırız ve kendimizin en kötü düşmanı oluruz. Hayallerimizin çocukça olduğunu, onları gerçekleştirmenin çok zor olduğunu ya da hayatın gerçeklerini hiçe sayarak hayal edildiklerini söyleriz. Hayallerimizi öldürürüz çünkü İyi Savaş’ı savaşmaktan korkarız.”

        ÜÇ KÖTÜ İŞARET

        “Hayallerimizi öldürmekte olduğumuzun ilk işareti zamansızlıktır. Tanıdığım birçok son derece meşgul insan her şeyi yapmaya pekâlâ zaman bulabiliyor. Hayalleri konusunda hiçbir şey yapmayan insanlar her zaman yorgundurlar, yapmaları gereken ufacık şeyleri bile yapmazlar ve günlerin çok kısa olduğundan yakınırlar.

        Ama aslında İyi Savaş’ı savaşmaktan korkmaktadırlar. Hayallerimizi öldürdüğümüzün ikinci işareti sağlamcılıktır. Çünkü hayatı yaşanacak büyük bir macera olarak kabul etmeyi istemeyiz, kendimizi hayattan az şey beklediğimiz için akıllı, adil ve haklı görürüz.

        Günlük hayatımızı çevreleyen duvarların ötesine baktığımızda mızrakların kırılma seslerini, insanların düştüğünü duyarız, ter ve barutun kokusunu alır ve zafer için yanıp tutuşan savaşçının gözlerini görürüz. Ama asla savaşan o kişinin kalbindeki mutluluğu, o coşkulu sevinci fark etmeyiz, çünkü savaşanlar kazanmak ya da kaybetmekle ilgilenmezler; onları için önemli olan tek şey İyi Savaş için savaşmaktır.

        Hayallerimizin öldüğünü gösteren üçüncü ve son işaret ise huzurdur. Hayat, bizden pek bir talebi olmayan, asla vermek istediğimizden fazlasını istemeyen uzun bir pazar öğleden sonrası haline gelmiştir. Böyle olduğunda biz de olgunlaştığımıza inanırız, çocukça fantezileri bir kenara koymuşuzdur ve hem kişisel hem de profesyonel açıdan tatmin hissederiz.

        Ama içimizde, kalbimizin derinliklerinde hayallerimize ulaşmak için çabalamayı ve İyi Savaş’ı savaşmayı bırakmış olduğumuzu biliriz.”

        ATMOSFERE DE YAYILIR

        “Hayallerimizden vazgeçip huzura erdiğimizde, kısa bir süreliğine sakinlik hoşumuza gider ama sonra ölmüş hayaller içimizde çürümeye başlar ve giderek içinde yaşadığımız atmosfere de yayılırlar. Çevremizdekilere karşı acımasızlaşırız ve sonunda bu acımasızlığı doğruca kendimize çeviririz. Hastalıklar ve psikozlar başgösterir. Savaşın her nesinden kaçınmışsak, -hayal kırıklığı veya yenilgi– işte o, korkaklığımızdan bize kalan yegâne şey olur.

        Ve bir gün ölmüş ve çürümüş hayaller nefes almayı zorlaştırır, sonunda bizi o sağlamcılığımızdan, meşguliyetlerimizden ve pazar öğleden sonralarının dayanılmaz huzurundan kurtarıp özgürleştirmesi için ölümün gelmesini isteriz.”

        (Çeviren: Mine Akverdi Denktaş)

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ