Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar En fazla arzulanan kalemler

        Bizim çocukluğumuzda, gençliğimizde yazı yazmak, güzel yazı yazmak önemli bir işti.

        Daktilo vardı hayatımızda ama çok da kullanışlı bir şey değildi doğrusu. Bilgisayar ise henüz icat olmamış, icat olanı da evlerimize hatta elimize gidecek kadar küçülmemişti.

        Printer pek az bulunan bir şeydi. Birkaç devlet dairesinde, birkaç üniversitede sanki uzay mekiğiymiş gibi korunurdu. Bu yüzden de yazı yazmak, el yazısı ile yazmaktı.

        E-posta denen şey akla bile gelmediği için, mektuplaşmak demek elle yazılan mektupların posta yoluyla yollanması anlamına geliyordu. Yazı yazmanın en temel şartı da güzel bir kaleme sahip olmaktı. Çünkü iyi olmayan bir kalemle iyi yazı yazmak, güzel yazı yazmak neredeyse imkânsızdı.

        7-8 yaşlarında ilk güzel dolmakalemim, bir Sheaffer, babam tarafından karne hediyesi olarak verildiğinde ne çok sevinmiştim! Galatasaray Lisesi'ni kazandığım zaman dedemin "Kalem budur ve artık hak ettin" diye verdiği Montblanc'ı ise uzun zaman kullanmaya kıyamamıştım.

        1999 yılındaysa serinin en güzel ve en kullanışlı kalemi olan Marcel Proust çıktı.

        Her ne kadar gel işen teknolojiyle birlikte güzel yazmak ve güzel kalemler yavaş yavaş hayatımızdan çıktıysa da, herhalde en son temsilcileri olduğumuz bizim nesilde hâlâ kalem merakı sürer. Ve artık bizler için kalem bir güzel yazı yazma aracı olmaktan çıkıp bir arzu nesnesi haline gelmiştir.

        Bu arzu nesneleri içinde Montblanc'ın "limited edition" olarak ürettiği seriler "en fazla arzulananlar" olarak kalacaktır. Montblanc, bugün her biri koleksiyonerlerin elinde bulunan ve meraklıların peşinde koştuğu bu serileri üretmeye 1992 yılında başladı. Benim için bu serilerin en iyileri "Writers" yani "Yazarlar" ve "Patron of the Arts" yani "Sanat Hamileri" serileridir. Her ikisinde de birbirinden güzel kalemler vardır. Ama ben bugün size "Yazarlar" serisinden söz etmek istiyorum.

        Montblanc'ın Yazarlar serisinin ilk kalemi, 1992 yılında çıkardığı Ernest Hemingway. Kavuniçi laque de chine

        gövdeli bu muazzam kalem, bugün bu serinin en beğenilen ve en zor bulunan parçalarından biri.

        2010'DA MARK TWAIN İLE SON BULDU

        Montblanc'ın Yazarlar serisinin ilk kalemi, 1992'de çıkardığı Ernest Hemingway'dir. Kavuniçi laque de chine gövdeli bu muazzam kalem, bugün bu serinin en beğenilen ve en zor bulunan parçalarından biridir.

        Hemen ertesi yıl Agatha Christie gelmiş, bir yıl sonraysa Oscar Wilde'ın adını taşıyan kalem piyasaya çıkmıştı. Ardından serinin yine en güzellerinden biri olan Voltaire 1995 yılında, Alexandre Dumas ise 1996 yılında kalem meraklılarının beğenisine sunulmuştu.

        2003’te görsel açıdan Yazarlar serisinin en şık kalemi olduğu bence tartışmasız olan Jules Verne piyasaya sürüldü.

        Ardından 97'de Fiyodr Dostoyevski, 98'de Edgar Allen Poe satışa sunuldu.

        1999 yılındaysa bence serinin en güzel ve en kullanışlı kalemi olan Marcel Proust çıktı.

        Yeni milenyuma girilirken Friedrich Schiller geldi. Onu Charles Dickens ve ardından F. Scott Fitzgerald takip etti. 2003'te de görsel açıdan serinin en şık kalemi olduğu bence tartımasız olan Jules Verne piyasaya sürüldü.

        2004 yılında Franz Kafka, 2005'te Miguel Cervantes, 2006 yılında Virginia Woolf, bir yıl sonra William Faulkner, 2008'deyse George Bernard Shaw bu muhteşem serideki yerlerini aldılar. 2009'da Thomas Mann'la devam eden seri 2010 yılında Mark Twain ile son buldu.

        Jules Verne piyasaya sürüldü. 2004 yılında Franz Kafka, 2005’te Miguel Cervantes, 2006 yılında Virginia Woolf, bir yıl sonra William Faulkner, 2008’deyse George Bernard Shaw bu muhteşem serideki yerlerini aldı. 2009’da Thomas Mann’la devam eden seri 2010 yılında Mark Twain ile son buldu.

        AÇIK ARTIRMALARDA İNANILMAZ FİYATLARA ULAŞABİLİYORLAR

        İşin aslına bakarsanız, tüm bu kalemler görsel açıdan mükemmel olmakla beraber, yazı yazmak için hiç de uygun değillerdi. Görselliğe ve estetiğe verilen önem fazla olunca, kalemlerin ergonomisinden ve ağırlık dengesinden biraz feragat edilmişti. Bazılarındaysa yine estetik kaygılarla yapılan değişikliklerden ötürü ciddi kalite sorunları vardı.

        Ancak Montblanc, kalemlerine sonuna kadar sahip çıkıyor ve her türlü arızada bu değerli kalemleri hemen onarıyor veya yenisiyle değiştirerek kalemseverlerin mağduriyetini önlüyordu.

        Bu kalemlerin her birinden farklı sayılarda üretildiği için, bugün bazıları satın alındıkları günün fiyatlarının onlarca kat üzerinde fiyatlarla alıcı bulabiliyor, açık artırmalarda inanılmaz fiyatlara ulaşabiliyorlar. Avrupa'nın önemli kentlerindeki kalem satan şık mağazalar, bu kalemlerden ellerine geçeni hatırlı müşterileri için ayırıyor. Bu kalemlerde beni üzen şeyse, bu yazarların pek çoğundan tek satır dahi okumamış, hatta bazılarının adını bile duymamış kişilerin, bu muhteşem kalemlere sahip olabiliyor olması. Mantblanc keşke bu kalemleri sınavla satsaydı, diyorum bazen...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ