Devir Guardiola, Klopp, Sarri gibi teknik direktörlüğün dönemi olabilir!

Kulübün vereceği Noel partisinin Klopp tarafından iptal edileceğini düşünen, hatta bunu uman futbolcular da vardı. Ne var ki işler istedikleri gibi gitmedi. Klopp partiyi iptal etmediği gibi partiye katılımın zorunlu olduğunu bildiren bir mesajı hepsine tek tek yolladı. Oyuncular ve teknik ekipteki herkes eşleriyle birlikte partiye sirke satan suratlarla katılmışken Klopp mikrofonu eline aldı ve şunları söyledi:

“Hepimiz hayal kırıklığına uğradık ama maç artık geride kaldı. Şu an önceliğimiz bu parti. Ne yapacağınız umurumda değil, yeter ki partiyi benden önce terk etmeyin! Her şeyi takım halinde yapmamızı istiyorum ve bu da bu akşam parti yapacağız anlamına geliyor"

Öyle de yaptılar… Herkes Klopp’un partiye nasıl renk kattığını, özellikle dans pistindeki kıvrak hareketleriyle birçoklarını sahneye çıkma konusunda teşvik ettiğini söylüyordu. Bulaşıcı gülümsemesi, gece boyunca bir an bile yüzünden eksik olmadı. Saatler ilerliyor ancak hiç kimse bunu umursamıyordu.

Watford mağlubiyeti, artık ne oyuncuların, ne de teknik ekibin aklındaydı! Aynı günlerde Manchester United'ın Noel partisi ise oyuncuların isteğiyle iptal edilmişti çünkü Şampiyonlar Ligi'ne veda eden kulübün oyuncuları eğlenmek istemiyorlardı.

Harry Redknapp ve Alan Pardew gibi birkaç menajer daha Noel partilerini iptal etmişti ancak Klopp, Premier Lig'e daha adım atalı iki ay olmasına rağmen farklı bir yol tercih etti. Parti, özellikle de aldıkları yenilgi sonrası morallerini düzelmesi için çok daha büyük önem taşıyordu.

Bunu harika işler yaptığı ancak işlerin tepetaklak gittiği dönemde Borussia Dortmund'ta da yapmıştı. Kariyerinin dibe vurduğu noktada, küme düşme potasının sadece 1 puan üzerinde olduğu anda parti yaptı ve hiçbir oyuncunun devre arası tatiline bozuk moralle girmesini istemiyordu.

Klopp, hayatının hiçbir alanında etrafında surat asan insanlar görmek istemiyordu. Çalıştırdığı her takımın birlikte hareket etmesi, birlikte kazanması, birlikte yenilmesi ve tabii ki birlikte parti yapması onun için çok önemliydi. “Birlikte hareket edip, bu yolda birlikte yürürsek Liverpool’u parlak bir gelecek bekliyor” demişti, önceki sezon kaybettikleri Avrupa Ligi finalinin ardından.

Basel'deki partine yine mikrofonu eline almış ve bir karış suratla kendisine bakanlara "İki saat kadar önce kendinizi b.k gibi hissediyordunuz, şimdi sanırım daha iyisiniz. Bu final, bizim için henüz bir başlangıç, bu maçlardan daha çok oynayacağız. Kafanıza takmayın" demişti. Bu sözlerin ardından ise tüm takım şarkı söylemeye başladılar. Alman menajer haklı çıkmıştı. Liverpool, geçen sezon bir final daha oynadı ancak bu kez organizasyon olarak bir tık daha üst düzeyde.

Geçen sezon rekor üzerine rekor kıran ve şampiyonluğa ulaşan Manchester City'nin menajeri Pep Guardiola'nın da otoriter olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Başarıyı getiren tek yol disiplinden geçmiyor. 2014 yılında yayınlanan Pep Confidential kitabının yazarı Marti Perarnau, Pep'in Almanya'daki günlerini en yakından takip eden kişi olabilir.

Katalan menajerin oldukça sıradan biri olduğunu dile getiren Perarnau, onu diğerlerinden ayıran özelliğin ise futbolu yorumlama şekli olduğunu söylüyor ve ekliyor: "İnsanlar sırf iyi bir teknik adam olduğundan ondan farklı davranışlar bekliyor ama inanın hiç de öyle biri değil. Çok mütevazı biri ve sorunlarla şahsi olarak ilgilenmeyi seviyor" Bayern Münih’in o dönemdeki başkanı Uli Hoeness, vergi kaçakçılığı suçu nedeniyle hapishaneye girmeden önce neredeyse her gün Guardiola ile yemek yiyor ve sosisli sandviç eşliğinde birbirlerine hikayeler anlatıyordu.

Guardiola, antrenörlük yeteneğine hayran olduğunu belirten Karl-Heinz Rummenigge ile de sık sık kahve içip sohbet ediyordu. Oyuncularını yakından tanıdığını ise Pierre-Emile Hojbjerg'le birlikte ağlamasından biliyoruz. Genç futbolcu o dönem Bayern Münih forması terletmek için sırasını bekleyen bir altyapı oyuncusu iken Nisan 2014’te babasını kaybettiğinde, Guardiola onunla birlikte gözyaşı dökmüştü.

Almanların mizahla çok barışık olmadığı bir sır değil iken Bayern Münih futbolcularının Pep'e alışması da oldukça zor olmuştu. Oyuncularına karşı her zaman çok esprili yaklayan Pep'le yaşamak ise biraz zor olmuş çünkü ne zaman espri yaptığını, ne zaman ciddi olduğunu kestirmek kolay olmuyormuş. Daniel Alves geçen günlerde Pep Guardiola ile çalışmanın kendi deyimiyle seksten bile daha iyi olduğunu söylerken Katalan menajer eski öğrencisine şu yanıtı vermişti: Ben seksi tercih ederim.

Manchester City'nin Monaco'dan yüksek bir bonservis bedeliyle transfer ettiği Fransız sol bek Benjamin Mendy, geçen sezon yaşadığı ağır diz sakatlığı nedeniyle bir operasyon geçirmiş ve sahalardan 6 ay uzak kalmıştı. Crystal Palace maçındaki bir pozisyonunda sakatlanan Fransız futbolcu o sakatlığın kariyerini değiştirdiğini ancak buna Pep'in bir şakasının sebep olduğunu söyledi. Hayatında ilk kez sağ ayağıyla müdahale yaptığını dile getiren Mendy, sakatlandıktan sonra Pep'in 'Çapraz bağlarının işi bitti değil mi?' diye sorduğunu, ertesi gün ise 'Anlayamadığım bir şey var, neden sol ayağın yerine s****m sağ ayağını soktun ki?' dediğini söyledi.

Futbol da dünya gibi çok değişti. Bugün genç futbolcular dönemin kendilerinin zamanı olduğunu biliyor. Ergenlikten yeni çıkmış futbolcular milyoner olurken duşa girmek için sıralarını beklemiyor. 24 saat haber akışının olduğu günümüzde teknik direktörlerin de çalışma şekillerinin farklılaşması gerektiği düşünülüyor.

Chelsea ile Premier Lig'de 12 haftada yenilgi yüzü görmeyerek rekor kıran ilk teknik adam olan Maurizio Sarri, kendi çalışma yöntemini şu cümlelerle özetliyor: "Her futbolcunun içinde bir çocuk olduğunu anladığımda bu işin en önemli tarafının eğlence olduğunu anladım. Elbette taktik anlayış da güzel ancak maçları kazanırken oyunun sert yönünü değil, içimizdeki çocuğa hitap eden kısmını hissetmek ve eğlenmemiz gerekiyor"

Bu sezon 1-1 sona eren Chelsea - Liverpool maçından sonra konuşan İtalyan menajer "Olağanüstü bir gösteriydi. Maçın bitiminden 10 dakika önce Klopp'un bana baktığını gördüm. 'Neden gülüyorsun' dedim. 'Eğlenmiyor musun' dedi. 'Çok fazla' dedim, 'Ben de' dedi. O sırada 1-0 gerideydi." demiş ve eklemişti: "Beraberliğin ardından o anı hatırlayarak iki eski dost gibi sarıldık. Eminim ki Klopp, takımı o golü atmasaydı da maçtan sonra aynısını yapacaktı. Premier League, futbolun bu neşesine sahip."

Bu anektodlar Pep Guardiola, Maurizio Sarri ve Jürgen Klopp'un iş disiplininden uzak olduğu anlamına gelmiyor. Klopp’un Liverpool’daki ilk antrenmanını Portekizli oyuncu Joao Teixeira defalarca istifra ederek tamamlarken, iki oyuncu da mide spazmı geçirmişti! Bazı oyuncular, antrenman dozajının gereğinden fazla olduğunu düşünüyordu.

Klopp sezon öncesi hazırlıkları için takımı ABD’ye götürdüğünde, bunun bir “seyahat” olmadığını ısrarla belirtiyordu. Los Angeles, San Francisco ve St Louis’te maç yapacaklardı ancak o, bunun bir hazırlık kampı olacağının altını kalın kalemle çizdi. Yani bir hayli yoğun ve yorucu geçecekti.

Antrenmanlar dışında gayet rahat bir ortam vardı. Klopp herkesin eğlenmesini ve bu yolculuktan keyif almasını istiyordu. Dışarıdan göründüğü gibi katı, disiplinli, hatta fiziksel anlamda yıpratıcı olmasının yanı sıra, bir o kadar eğlenceli ve rahat biriydi.

“Antrenmanlarda bizi hem yoruyor, hem de eğlendiriyor” diyordu, takımın İngiliz oyuncularından Adam Lallana. “Herkesle çok samimi. Bu, birçok oyuncu için çok önemli bir şey. Size böyle davrandığında kendinizi çok iyi hissediyor, onun için her şeyinizi vermek istiyorsunuz. Bu sayede antrenmanlarda ve sahada yüzde 100’ünüzle mücadele ediyorsunuz.”

Bayern Münih'te Pep ile çalışan Thiago Alcantara da detaycılığından nasibini alanlardandı. Bayern’le imzalamadan önce Bundesliga’daki diğer takımların nasıl hücum ettiğini anlamak için detaylı analizler yapan Pep, video izleyerek, oyuncularla konuşarak, en ince detayı analiz ederek geçirdiği o vakitlerin, sahada galibiyet gelmediği sürece hiçbir anlamı olmadığını biliyordu.

“Nasıl oynamanız gerektiğini ve bunu yeteneklerinizle nasıl harmanlamanız gerektiğini biliyor” diyordu Thiago Alcantara. “Zaten iyi sonuçlar da böyle geliyor. O kadar yorucu antrenman yaptırıyor ki, bizi perişan edeceğini bilsek de sonunda kazanacaklarımızı düşününce hiç yorulmuyoruz.”

Pep'in felsefesinin temelinde ise "rondo" adı da verilen 'ortada sıçan' çalışması yatıyor. Tabii bunu yapabilmek için oyuncuların fizik olarak en üst seviyeye gelmesi gerek. Bu yüzden sezon öncesi kamplarında genelde günü iki idmanla geçirir. Bayern’deki ilk sezonunda, ekim ayına kadar 100 antrenman yaptırmıştı bile.

İşin püf noktası; diğer birçokları gibi oyuncularının topa dokunması için günlerce beklemesi gerekmiyor çünkü Pep’e göre topsuz antrenmanın hiçbir faydası yok. “Ortada sıçan oynarken bile herkesten yüzde 100’ünü vermesini isterim” diyordu Pep. “Ya öyle yaparsınız, ya da hiç yapmayız! Oyuncularım bunu istemiyorsa dağa çıkıp koşabilirler. Tabii bu şekilde potansiyelimize ulaşmamız mümkün değil!”

Katı bir teknik direktörlük anlayışıyla tanınan Jose Mourinho, İngiltere'de zor günler geçirirken eğlenceli ve pozitif yapılarıyla bilinen Jürgen Klopp ve Pep Guardiola, Premier Lig'in zirvesi için kıyasıya rekabet halinde. İngiltere, disiplinin başarı için ilk şartı olmadığını tartışırken onlar çevrelerine ve camialarına hem huzur hem güven hem de mutluluk veriyor. Kafalarda ise şu soru beliriyor: Katı teknik direktörlerin devri geçti mi? Bunu zaman gösterecek ancak Guardiola ve Klopp'un başarılarının sırrının, katı bir anlayıştan geçmediği kesin...