Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İran'da 500 dolarlık ahlaksız teklif aldım

        Herşey Ağca’nın Türkiye’ye getirilmesiyle başladı...O’na gazeteci olarak ulaşması mümkün olmayınca cezaevine girmek için sahte nişanlı numarası yapmaya karar verdi..Kendi deyimiyle adaleti yanılttı, yalan söyledi, ama bunu sadece gazetecilik adına yaptı..Bedeliyse beklediğinden ağır oldu. Ve bu korku bilmez kadın Ağca hikayesinin ‘anlık’ bir çılgınlık olmadığını kanıtlamaya devam etti...Tahran’da kendisine çok benzeyen İranlı kadınların arasına karışıp ilk kitabını yazdı...Ahmedinejad’ın adamlarını peşine taktı..

        Bitmedi..

        Şu an evli olduğu adam, sahte nişanlısı Ağca’nın İtalyanca olarak yazdığı kitabı deşifre etmek amacıyla gittiği Roma’da tanıştığı bir İtalyan. Ve 6 yıl ülkücü bir gazetede çalışan Rabia’nın eşi 47 yaşında bir Komünist parti üyesi... Rabia 32...Ünündense hiçbir şey kaybetmedi. İtalya’da o kanal senin bu kanal benim geziyor. ( TV kanalı; Rai Uno falan)

        Rabia Özden Kazan’la bir süreliğine geldiği İstanbul’da favori mekanlarından birinde İtalyan pizzası yiyip sohbet ettik...Ağca’nın ‘yeni’ sevgilisinden, kitabının Türkiye baskısında yer almayan ayrıntılara, hayalindeki Protestan İslam kavramındandan, Türkiye’deki başörtülülere bakışına, hatta cinselliğe bakışına vee ilk aşkına kadar herşeyi konuştuk...

        FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYIN

        NAZENİN TOKUŞOĞLU

        ‘Evet nişanlısı olarak imza attım hapishane defterine.. Ben adaleti yanılttım gazetecilik aşkına...Dünyanın en ünlü mahkumlarından birini inceleme fırsata buldum...Çaldım ondan... Bu adama da yapılmış bir ayıp var belki ama yaptım...Kimse giremiyordu içeri ama ben girdim..Bedelini de hala ödüyorum...Yalan söyledim ama Amerika’da bunu yapan gazeteci çok...Geneleve fahişe gibi girenler, neler neler...’

        - Tahran Melekleri’nden başlayalım konuşmaya... Türkiye’de bir dönem ‘aaa o kadın’ olmuştun. Belli ki böyle yaşamayı seviyorsun.. Farklı olma duygusu bu kez seni oralara mı götürdü? Hiç korkmuyor musun?

        - Rabia Ö. Kazan: Evet, sahte nişan olayından sonra da huyumdan vazgeçmedim anlayacağın...Ama Ağca’yla nişan hikayesinden sonra güvenilirliğimi yitirdim Türkiye’de...Halbuki yurtdışında şapka çıkarılır böyle işe...Ama Ağca’yla ilgili yeni kitabım ‘Katil’de niye böyle bir şey yaptığımı yazdım..Tahran Melekleri’ne gelince...Korkmuyorum ama çekindiğim noktalar var. Kitap Türkiye’de sansürlü, yurtdışı baskılarında sansürsüz...

        ‘AHMEDİNEJAD’IN ADAMLARI TEHDİT ETTİ’

        - Kitap için Tahran’ın meşhur gece partilerindan birine de gitmişsin..Neler gördün? Sansürlü versiyonundan alalım, İtalyanca bilmeyenlerimiz var...

        - R.K: Ramazan ayıydı. Bir doğumgünü partisine davet edildim. Bu isim altında yapılıyor partiler. Kitapta yazmadım ama uyuşturucu dahil aklınıza gelebilecek herşey vardı ortamda. Ses geçirmeyen, özel yalıtımlı, tünellerle çıkışları olan evlerde yapılıyor bu partiler... Polis geldiği anda kaçabiliyorsunuz bu şekilde. Yakalandığımız an kırbaçtan recme kadar ceza alabilirdik...Zaten İran’dan döndükten sonra öğrendim ki, bu ortamlarda tanıdığım birçok kişi gözaltına alınmış...

        - Herkes tehlikede yani..

        - R.K: Otobüs durağında geç saatlerde bekleyen kadına kezzap atıyolar...Torbacılar var bir de, ojeli birini görürlerse, içinde bir sürü böcek-yaratık olan torbalara elini sokturuyorlar zorla...Ahmedinejad’ın adamları gelip kitabı yalanlamamı istediler. Mailler, mektuplar aldım.. Ahmedinejad’la röportaj yapıp yazdıklarımı düzeltmemi istediler...Ben de bu tehdit dolu konuşmayı kaydettim gizlice...Başıma bir iş gelirse var görüntüleri...

        ‘İRAN’DA YAŞASAYDIM BAŞIMI AÇARDIM’

        - 500 dolar fiyat biçmişler sana...Neler hissettin?

        - R.K: Leyla diye biriyle tanıştım. Evli sandığım bu kadın aslında sige nikahlıymış...Para karşılığı çalışan, bildiğimiz hayat kadını..İran’da buna sige nikahı deniyor...Belgeler de kolay, çek-senet gibi, bi imzayla, noterden alınan hazır kağıtlarla.. Kadınlar kimi zaman zorlanıyor bu işe.. Bana da yaşlı biri 500 dolar verdi peçete içinde..

        - İyi bir rakam mıymış 500 dolar?

        - R.K: Yaşa, güzelliğe göre değişiyor, ama iyi rakam herhalde...Çok yaşlı ve çok çirkinse 50 dolara iniyor. 200’e yakın kadınla tanıştım...Bu şartlarda yaşamak istemeyen, özgürlük için canlarını ortaya atan...İslam’la alakası yok İran’ın...Güçlü kadınlar ve hatta adamlar da sürekli gol atmaya calışıyor rejime..İnadına başını açmalar, partiler, oruç tutmamalar...

        - Aykırı bir yapın var. Orada doğup büyümüş olsaydın sen de açar mıydın başını?

        - R.K: Kesinlikle açardım...

        - Ama sen de kendi isteğinle değil, annenin baskısıyla taktın başörtüsünü değil mi?

        - R.K: Evet...Annem tarikatlara yakındı, beni de kızkardeşimi de zorla kapattı...Ama ben lisede açtım başımı. Sonra kendi isteğimle yeniden kapandım..Benim beynimi kapatmaz başörtüsü.

        - Niye kapandın? Bunları açık da yapabilirdin.

        - R.K: Diğer kapalılara mesaj veriyorum ben...Başarmak üzereydim gazetede Tv’de yaptığım işlerle, ama yine gazetecilik yüzünden başıma gelen malum olay yüzünden Türkiye’de söz hakkımı kaybettim. Türkiye’de örtünme siyasi sebeplerle yapılıyor...Genelde de Atatürk’e karşılar bunlar..Benim anneannem küçükken bana ‘Atatürk deccal’ diyen kadındı...Deccalin şeytan demek olduğunu da sözlükten öğrendim...

        SAÇLARIM SİYAH VE DALGALI

        - Aynı şekilde bir gün açar mısın?

        - R.K: Açarım tabii birşeyleri başardığıma inanırsam..Ama örtümü seviyorum...Ben algılarını kapatanlara kızıyorum..

        - Saçların nasıl açıkken, düz mü, kıvırcık mı?

        - R.K: Siyah dalgalı saçlarım var...Ama bana başörtüsü yakışıyor.

        - İtalya’da tanıyorlar mı seni?

        - R.K: Kıyafetlerim ilginç olduğu için tanıyolar hemen.

        - Hangi sebepten? Ağca olayı mı, kitap mı, tipin mi, İtalyan’la evli olman mı?

        - R.K: Ağca konusunu açtırmıyorum bile.. Evli olduğumu ve sadece kitap hakkında konuşmak istediğimi söylüyorum..Ama kitap çok ilgi gördü...İtalya’nın en ünlü TV programlarına çıktım..

        - Seninle ilgili her konu polemiğe dönüşüyor, her gazetede başka şey yazıyor. Şimdi eşin müslümanlığa geçti mi ve sünnet oldu mu?

        - R.K: Bir haber ajansı eşimle röportaj yapmadığı halde yapmış gibi yazdı. Basın da bunu kafasına göre kullandı. Tazminat davası açacaktık boşver dedim...Sünnet olmadı ama evet eşim müslüman oldu.

        - Senin için mi?

        - R.K: Tam değil...Önemi de yok...Aslında onları da yani hristiyanları da tanıyınca bizim gibi olduklarını görüyosun..İyi insan her dinde iyi...Ben gezdikçe farklı düşünmeye başladım...Ülkücü gazetede çalışırken, İtalyan’ın yemeğini bile bilmezken, komünist parti üyesi bir İtalyan’la evlendim...Gezmek, görmek çok önemli.

        - Aranızda yaş farkı da var. Derin aşk mı ilişkiyi tutan?

        - R.K: Aşk çok önemli ama kaşına gözüne değil...32 yaşındayım ve bu saatten sonra saygı duymaya değer mi, ona bakıyorum.

        ‘BEN ADALETİ YANILTTIM GAZETECİLİK AŞKINA’

        - İlk aşkın eşin mi?

        - R.K: Değil tabii ki de...23 yaşındaydım ilk kez aşık olduğumda. Bitti, çocuktum..

        - Peki evlilik yürümezse, boşanmaya açık mısınız?

        - R.K: Tabii ki kuralları, kanunları takmıyorum ben artık.

        - Çocuk düşünüyor musunuz?

        - R.K: Hayır, sağlık sorunlarım var, tansiyon, kalp...

        - Peki bu yaşa kadar cinselliğini doya doya yaşadın mı?

        - R.K: Cevap vermeyim.

        - En azından eşinle mutlu musun?

        - R.K: Mutluyum..

        - O zaman en sevmediğin konuya giriyorum...Ağca tehdit ediyor mu?

        - R.K: Öyle bir şey olmadı..Niye olsun ki...Lütfen sen doğrusunu yaz artık...Ağzımdan bir kere nişanlıyız lafı çıkmadı...Ama evet nişanlısı olarak imza attım hapishane defterine.. Ben adaleti yanılttım, gazetecilik aşkına...Evet yaptım yani...

        - Pişman mısın?

        - R.K: Değilim...Bana kazandırdığı o kadar çok şey var ki...Dünyanın en ünlü mahkumlarından birini, onun iç dünyasını inceleme fırsata buldum...Çaldım ondan... Bu adama da yapılmış bir ayıp var belki ama yaptım...Kimse giremiyordu içeri...Diğer gazeteciler de mektup yazmış mesela...Onlar giremedi ama ben girdim...Onlar da benim yaptığımı yapsaydı o zaman...Ben herşeyi göze aldım...Bedelini de hala ödüyorum...Yalan söyledim ama Amerika’da bunu yapan gazeteci çok...Geneleve fahişe gibi girenler, neler neler...

        - Niye çok uzattı basın?

        - R.K: Ben de Malatyalı olunca, başım da kapalı, Ortadoğu gazetesinde çalışıyorum derken ‘Love Story’ uzadı da uzadı. Ama Ağca yüzünden, kitaplarını okuyabileyim diye İtalya’ya dil öğrenmeye gittim ve eşimle tanıştım. İlginç değil mi?

        ‘Buradan Özgü Namal’a seslenebilir miyim? Çocuklar O’nu çok seviyor. Kara kara kadınlardan, sarıklılardan korkuyolar...Yapsa bir program. İtalya’da Özgü Namal gibi kadınlar çocuklara hristiyanlığı aşılıyorlar...Bir de ben protestan islamiyete geçilmesini istiyorum...İslamiyet ancak öyle anlaşılır.. Çocukların dinlerinin güzelliklerini doğru şekilde görmeleri gerekiyor. Zekeriya Beyaz’la, Hatipoğlu’yla olacak iş değil bu...Çocuklar onları sev-mi-yor-lar.’

        CİNSELLLİKLE İLGİLİ KONUŞMAK İSTİYORUM, YAPAMIYORUM’

        - Ağca’nın size karşı gerçekten boş olmadığını düşünüyor musunuz o dönemde?

        - R.K: 25 sene kadın görmemiş bir adamsınız, birini görüyosunuz. Normal yani birşeyler hissetmesi. Dengesizdi biraz da..

        - Yazdığı 150 mektup duruyor mu?

        - R.K: Duruyor...Kitapta da yararlandım onlardan...Bu arada kitapta sadece ‘Ali’.

        - Nası mektuplar, aşk ağırlıklı mı?

        - R.K: Gel-gitleri vardı. Kendi dünyasında yaşardı. Kendini överdi bazen..Bir gün mesela Caterine Zeta Jones’la ilgili mektup yazmış.

        - Sen idare edip istediğini alıyordun..

        - R.K: Evet..

        - Peki Ağca’nın özel bir hitap şekli var mıydı o mektuplarda..Arım, balım?

        - R.K: Kitabımda görün...Söylerim aslında insanların beni algılamalarını beklemiyorum artık ama gerek yok..Cinsellikle ilgili soruna cevap vermek istemiyorum dedim ya, aslında istiyorum ama veremiyorum...Vermem gerek, kadınla ilgili, yaşamla ilgili birşey bu. İki soruya da bu köylüce kaygılar yüzünden cevap veremiyorum.

        - Ama ikisi aynı şey değil.. Ağca’nın hitap şekli seni bağlamaz.

        - R.K: Şimdi akrabalardan telefon gelir..‘Yine mi Ağca’yla ilgili konuştun’ derler...Niye söylemeyim ki bak öbürünü söyledim...Herkesi kandırdım dedim... Ağca’nın nişanlısıyım diye imza attım dedim... Erkek arkadaşım da vardı o dönemde dedim..

        - Ama ben Ağca’yla ne zaman nişanlandınız ya da nişanlandınız mı sorularını sormayarak tarihe geçtim değil mi?

        - R.K: Kesinlikle...

        ‘AĞCA’NIN SEVGİLİSİ VARMIŞ, MEKTUPLAŞIYORLARMIŞ’

        - ‘Gelip beni bulur mu, vurur mu’ korkuları yaşıyor musun?

        - R.K: Sanmam...Ama kaderim öyleyse bilemem. Onca sene yatan biri artık dikkatli yaşar herhalde diye düşünüyorum...Korkmuyorum..İranlı fanatikler de yapabilir, o zaman kahraman olurum.

        - Ağca’nın da hayatında başka biri var mı, biliyor musun?

        - R.K: Sevgilisi varmış, mektuplaşıyorlarmış. Benden sonra epey popüler oldu.

        - Nerede, adı ne?

        - R.K: Adı Solmaz mı ne, değişik bir isimdi, emin değilim. İzmirli’ymiş.

        - Nasıl ya da neden öğrendin?

        - R.K: Benim internetteki yazılarımın altına hakaretler yazıyordu biri, dikkatimi çekti, araştırdım, altından bu çıktı. Gazeteciyim hala ben ya.

        - ‘Gazetecileri oynattım, zekamı kullandım, kendini yakalatan ünlülere ders olsun’ diyor musun?

        - R.K: Tabi tabi..Aynen öyle düşünüyorum...

        ‘ÖZGÜ NAMAL’A SESLENMEK İSTİYORUM’

        - İstediğiniz herşeyi yaptınız mı hayatta?

        - R.K: Hepsini değil.. Şimdi ben özellikle din konusunda birşeyler yapmak istiyorum. Domatese bakıp teşekkür ediyorum Allah’a...Başımı örtmemden öte sevap işlemeye çalışıyorum...Buradan Özgü Namal’a seslenebilir miyim? Çocuklar onu çok seviyor. Kara kara kadınlardan, sarıklılardan korkuyolar...Yapsa bir program. İtalya’da Özgü Namal gibi kadınlar çocuklara hristiyanlığı aşılıyorlar...

        - Başka?

        - R.K: Bir de ben protestan islamiyete geçilmesini istiyorum...İslamiyet ancak öyle anlaşılır.. Örnek, bulunduğumuz semt. Florya’da bir AKP sosyetesi var...Marketlerden birine girdim geçenlerde, sarıklı biri var...Kaçak sigara satıyor, bir de yabancı çikolataları dört kat paraya satıyor... Mağazalarda Gucci, Louis Vuitton, Versace başörtüler yarışma halinde...Siyasetten sonra bir de moda başladı inanılacak gibi değil. Buna da müslümanlık deniyor. Çocukların dinlerinin güzelliklerini doğru şekilde görmeleri gerekiyor. Zekeriya Beyaz’la, Hatipoğlu’yla da olacak iş değil bu...Çocuklar onları sev-mi-yor-lar. Kumaş fabrikalarıyla da Tanrı’yı kandıramazsın. Tanrı en büyük cezayı onlara verecek.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ