Kadir Kaymakçı: Keşke yalanlamak yerine doğruyu söyleselerdi

"ŞARKILARIYLA DEĞİL HACİZ HABERLERİYLE GÜNDEMDE"

Hadise'nin işlettiği Bodrum’daki La Plaj, ruhsatsız olduğu ve 1 milyon 900 bin liralık borcu bulunduğu gerekçesiyle yıkıldı. Bu olaydan kısa süre sonra ablasının 200 bin TL’lik otomobil borcu yüzünden haciz memurları sanatçının Beşiktaş’taki ofisini bastı. Hadise zedelenen imajını nasıl toparlayacak sizce?

ESİN ÖVET: Hadise’nin Türkiye’de neden yatırım yapmadığı ortaya çıktı. Demek bazı işleri gerçekten kötü gidiyormuş. Allah yardımcısı olsun. Haciz olayı kötüdür. Allah kimsenin başına vermesin. Bundan dolayı imaj filan bozulmaz, neden bozulsun? Çalışıyor, o kadar sahneye çıkıyor, para kazanıyor. Düzeltecektir.

OBEN BUDAK: Bu insanlar 200 bin TL’lik borçlarını ödemeyip gerine gerine ortalıkta dolaşabiliyor ama vatandaş 2000 TL’lik kredi kartı için haciz şoku yaşayabiliyor. Milletin rızkının üzerine çöken bir türün istilası altındayız. Kötüye bir şey olmuyor, düzen değişmedikçe olmayacak da…

İPEK DURKAL: Haluk Levent de defalarca karşılıksız çek davalarıyla gündeme geldi ama bakın şimdi kahraman. Türkiye’de böyle şeyler hiç dert değil, emin olun.

KADİR KAYMAKÇI: Ticarette her şey insanın başına gelebilir! Hadise’nin hatası müzikte yıllardır oluşturduğu imajını hiç bilmediği, muhtemelen etrafındakilerin tavsiyesiyle girdiği bu plaj işletmesi gibi işlerde yerle bir etmesi. Gazetelere şarkılarıyla değil, haciz haberleriyle manşet olması! Bildiği işi yapsın.

REŞAT BALCIOĞLU: Hadise gibi bir sanatçıya yakışmayan şeyler oluyor. Yılda 50’den fazla konser veren bir sanatçı bu tür olaylara mahal vermemeli. Yıllık geliri 5 milyondan az olmayan Hadise, 200 bin liralık araba borcu yüzünden icralık oluyorsa, yazıklar olsun! Ablasının üzerine yaptığı La Plaj’a gelecek olursak oradan başka duyumlar aldım. Geçen yıl orada silahlar patlamış, mafyavari olaylar meydana gelmişti. Bu yıl da yıkım kararı alındı. Bakalım daha neler olacak? Her şeyin başı hadise.

BÜLENT İPEK: Hadise maddi sıkıntı çekiyorsa gerçek manada tam bir savurgan olmalı. Ayda ortalama 3-4 konser veriyor. Konser başına ücret tarifesi 100 bin TL. Her yıl reklam anlaşmaları yapıyor. 7 yıldır müzik yarışmasının değişmez jürisi. Üzerine hiç mal varlığı olmamasını böyle haciz hikâyeleriyle gerekçelendiriyor sanki.

"KEŞKE YALANLAMAK YERİNE DOĞRUYU SÖYLESELERDİ"

HT MAGAZİN, 10 Şubat 2018’de ‘Arda Turan baba oluyor’ haberi yapmıştı. Ancak o dönem evli olmayan Arda Turan ile Aslıhan Doğan çifti bu iddiayı yalanlamıştı. Gelinen noktada Aslıhan’ın 3 aylık hamile olduğu ortaya çıktı. “Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu var” sözünü hatırladık, öyle değil mi?

E.Ö.: Klasik cümle yine tekrarlanmış oldu. Demek ki 3 ayı tamamlamadan söylemek istemediler. Bunu anlarım. Çünkü hamilelik döneminde 3 ay dolmadan söylenmesi çok doğru olmuyor biliyorsunuz. Bu yüzden hassas davranmış olabilirler.

O.B.: Starlarımızın çoğu böyle değil mi? Önce inkâr eder, sonra kabul eder. Aslında sonradan kabul edilen gerçeklere dair bir haber yapılabilir. Bugüne kadar kimler neleri inkâr etti. Elimizde bir hayli malzeme olmalı.

İ.D.: Eee ne yapsaydı, tüm Türkiye’ye, eşinin evlenmeden hamile kaldığını duyursa mıydı? Ayrıca Arda’nın eşi hakkında konuşuyoruz, dikkatli olalım, sağı solu belli olmaz.

K.K.: Bu haber magazinde yalanlanıp doğru çıkan ne ilk ne de son haber olacak! İnsanlar, bazen magazin haberlerini gazetecilerin oturup dedikodu yaparak uydurduğunu filan sanıyor. Bir haber için kaç kişiyle görüşüldüğünü, bazen gazeteye girmeden doğrulatmak için günlerce bekletildiğini bilmiyor. Keşke haber çıktığında Arda ve eşi yalanlamak yerine doğruyu söyleyebilseydi. Neyse, ikisine de hayırlı olsun, Allah bebeklerini analı babalı büyütsün.

R.B.: Hep önce ‘yalan’, sonra ‘doğru’ derler! Dürüst ve açık sözlü olmayı beceremiyoruz galiba. Allah analı babalı büyütsün. Başka söze gerek yok.

B.İ.: Bu haberi yaparken yalanlanacağını, nikâhtan sora kabulleneceklerini biliyorduk. Magazin haberciliğinde haber doğrulatmanın zorluğunu anlatmaya gerek yok. Sorduğun zaman kimse ‘doğru’ demiyor. İnsanların kendiliğinden anlattıkları da haber sayılmıyor. Hep böyledir, incelikle araştırıp soruşturup bekleyerek yazarız. Önce yalanlanabilir ama sonunda mutlaka doğru çıkar.

"HESAP VERMEK ZORUNDA DEĞİL"

TATİL için gittiği İtalya’da “Yaşasın özgür Avrupa” diyerek üstsüz paylaşım yapan oyuncu Serel Yereli dikkat çekti. Demet Akalın’ın “İşte bu yüzden Serenay’lar zirve oluyor! Bazıları da onun kaç gömlek altı” diye tepki gösterdiği Yereli, “Sosyal medya gerçek değildir, Batı’nın oyununa geliyorsunuz” dedi.

E.Ö.: Kimse kimsenin kıyafetine karışmasın, o konuları bir aşalım. Ama artık Türkiye-Avrupa arasındaki kıyas mevzularını da aşalım Allah aşkına! Gına geldi şu kıyaslamalardan. Neden illa Türkiye-Avrupa arasında bir kıyas yapılıyor? Bu memleketten memnun değilsen gidersin, bu kadar basit. Bir bir daha iki. Yani oraya gidip “Kimse bize bakmadı, kimse bizi rahatsız etmedi” diye kinayeli bir paylaşım yapmak saçma.

O.B.: Soyunmak hâlâ en önemli tanıtım aracı. Bakınız kim olduğuna Google’dan baktığım genç oyuncumuz bu sayede daha popüler oldu. Gayet doğru bir yere değinmiş bence, Avrupa’da ofisinden çıkıp öğle tatilinde en yakın parkta üstsüz güneşlenebilirsin ve bu konuyu kimse dert etmez. Tepki gösteren ünlülere ne oluyormuş, ben onu anlamadım.

İ.D.: Kendisini hiç tanımadığım için ortadan mantıklı bir yorum yapayım, belki de kadın bedeni, kıyafeti üzerinden yapılan tartışmalara, yorumlara tepki vermek istemiştir.

K.K.: Yereli’nin bu çıkışını şöyle yorumluyorum: “Onun bedeni onun kararı!” Kimse kimseye ahlak dersi veremez.

R.B.: İstediği gibi poz verir kime ne? Demet Akalın’a ne oluyor da tepki gösteriyor? Poz verirken Akalın’a mı soracaktı? Herkes hayatını istediği gibi yaşar. Kimse kimseye hesap vermek zorunda değil.

B.İ.: Demet Akalın bu kadar yere nasıl yetişiyor, bu kadar insana nasıl laf yetiştiriyor, insan bazen hayret ediyor. Demet, sosyal medya hâkimi gibi haklıyı haksızı tanzim ediyor da niye?

"EVLİLİK TRİBİNE GİRMEMELİ"

ÇOCUKLUK arkadaşı Faruk Salman’dan ayrılan Deniz Seki’nin kalbini işadamı Murat Karabova’ya kaptırdığı öğrenildi...

E.Ö.: Deniz Seki artık mutluluğu fazlasıyla hak ediyor. Murat Karabova da iyi insan. Deniz Seki’yi mutlu edeceğini düşünüyorum.

O.B.: Deniz umarım kısa sürede evlilik gündemi yaratarak saçmalamaz. Her şey düzeldi, yeniden fıstık gibi oldu. Hayatın tadını çıkarmaya devam etsin, evlilik tribine girmesin.

İ.D.: Bana sürpriz gelmedi. Birkaç hafta evvel Deniz Seki’yi dinlemeye gittiğimde Karabova da oradaydı. Seki, sahneden ona iltifatlar yağdırdı. Karabova, sanat dünyasına çok hızlı girdi ve arka arkaya ünlü isimlerle ilişki yaşayarak adını duyurdu. Murat Karabova’ya ben Murat Casanova adını taktım.

K.K.: Hayırlısı olsun! Aşkın tadını çıkarsınlar.

R.B.: Bırakalım aşklarını yaşasınlar.

B.İ.: Deniz inşallah Murat’ına erer artık. Bunu hak etti.

"AKLISELİM DAVRANMALILAR"

Ceren Hindistan’ın hasta olduğunu öğrendiği 2.5 yaşındaki kızı Arya’nın kemoterapi tedavisi görmesini istemediği iddia edildi. Hindistan “Anne olarak tedavisini yarıda kesmem mümkün mü?’ dedi. Baba Ümit Aslan ise avukatı aracılığıyla bir açıklama yaptı ve Ceren Hindistan’ı suçladı.

E.Ö.: Kimse küçücük bir bebeği keyfi olarak tedaviye götürmemezlik yapmaz. Hele ki bir anne. Vardır bir sebebi. Bir an önce müdahale edilmeli bazı şeylere. Gördüğüm kadarıyla sadece laf savaşı sürüyor ama ortada 2.5 yaşında bir kız çocuğu var. Onu düşünerek hızla hareket edilmeli ve öyle açıklamalar yapılmalı.

O.B.: Kanser atlattığım için bu konulara biraz hâkim sayılırım. Kemoterapinin işe yaradığını savunanlar kadar aslında hücrelere daha çok zarar verdiğini söyleyenler de var. Ceren Hanım’ın bile bile kızının tedavisini yarıda kestiğini sanmıyorum. İnsanlık dışı bir şeyden bahsediyorsunuz, başka bir amacı olmalı.

İ.D.: İnanamadım. Eğer babanın iddiası doğruysa bu korkunç bir şey. Olayın hukuksal açıdan hızlıca çözülüp Arya’nın da bir an evvel sağlığına kavuşmasını diliyorum.

K.K.: Ceren Hindistan’a da Ümit Aslan’a da söyleyecek söz bulamıyorum! Anne-baba olarak kızlarının sağlığı için bütün anlaşmazlıklarını bir kenara bırakıp el ele vermeleri gerekirken, böyle bir durumda içi boş, gereksiz polemiklerle gazetelere haber oluyorlar... Arya Bebek’e acil şifalar, anne-babasına da akıl fikir diliyorum...

R.B.: Hiçbir anne çocuğunun iyiliğinden başka bir şey istemez. Belli ki eşler arasında bir tartışma veya bir anlaşmazlık söz konusu. Aklıselim davranılarak bebeğin tedavisinin yapılacağını ve bu tartışmalara son verileceğini düşünüyorum.

B.İ.: Bir çocuğu hele de hasta bir çocuğu kadın-erkek kavgasına alet etmek kadar alçakça bir şey olamaz. Ama böyle bir alçaklığı yaptıklarını sanmam. Hiçbir anne-baba böyle bir şey yapamaz. Hemen bir araya gelip çocuk için en iyisi neyse elbirliğiyle onu yapmalılar.