Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İnanç KUREYŞ SURESİ OKUNUŞU ve Anlamı: Kureyş Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali, Fazileti, Tefsiri ve Okunuşu
        1

        Kureyş Suresi, İslam dini için önem taşıyan dualar arasındadır. Kureyş Suresi, Kur'an'ın 106. suresidir. Sure, 4 ayetten oluşur. Sure ilk ayetinde geçen ve peygamberin kabilesini ifade eden kureyş kelimesinden ismini alır. Kur'an'ın 30. cüzünde yer alır. Kureyş, Hz. Muhammed'in kabilesidir. Kureyş'e İslam öncesi dönemde verilen bazı imtiyazlardan bahsettiği için bu adı almıştır. Tin suresinden sonra Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. İslam inançlarına göre bu sure Kureyş ve Allah'ın minneti hakkında inmiştir. Kureyş Suresi Arapça okunuşu, Türkçe anlamı ve yazılışı hakkında bilgi sahibi olmak için doğru yerdesiniz. Bu sureyi ezberinizden bilmiyorsanız önce okumalı, daha sonra tekrar etmelisiniz. İşte, Kureyş Suresi Türkçe - Arapça okunuşu, anlamı, Diyanet meali, tefsiri, fazileti ve yazılışı...

        2

        Kureyş Suresi Arapça Okunuşu

        Bismillahirrahmanirrahim.

        1.Li ilafi kurayş.

        2.İlafihim rihleteşşitai vessayf.

        3.Felya’budu Rabbe hazelbeyt.

        4.Ellezi et’amehum min cu’in ve amenehum min havf.

        3

        Kureyş Suresi Türkçe Anlamı

        Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

        1. Kureyş'e kolaylaştırıldığı,

        2. Evet, kış ve yaz seyahatleri onlara kolaylaştırıldığı için,

        3. Onlar, şu evin Rabbine kulluk etsinler ki,

        4. Kendilerini açlıktan doyuran ve her çeşit korkudan emin kıldı.

        4

        Kureyş Suresi Konusu

        Surede Kureyş’e Cahiliye döneminde sağlanan ticari kolaylıklardan, güvenlik, zenginlik vb. imkanlardan bahsedilmekte, bunlardan dolayı yüce Allah’a minnettar olup kulluk etmek gerektiğine dikkat çekilmektedir.

        Kureyş Suresi Nuzül

        Mushaftaki sıralamada yüz altıncı, iniş sırasına göre yirmi dokuzuncu suredir. Tin suresinden sonra, Kāria suresinden önce Mekke’de inmiştir.

        5

        Kureyş Suresi Fazileti

        Kureyş suresi konu ve anlam bakımından bir önceki Fil suresinin devamı gibidir. Fil suresinde Kureyşliler’in Ebrehe ordusunun saldırısından nasıl korunduğu anlatılırken bu surede Kureyş’e verilen nimetler, güven ve refah dile getirilmektedir. Aralarındaki yakın ilgi sebebiyle bu iki surenin tek sure olduğunu söyleyenler bulunmakla birlikte bu görüş doğru değildir. Surede Kureyş adına yer verilmiş olması, Hz. Peygamber’in ve ilk müslümanların bu kabileye mensup olmalarının yanı sıra Kabe’nin bakımı, Kabe ve hac işlerinin yönetimi, hacılara su ve yemek dağıtımı gibi hizmetlerin yine bu kabile tarafından yerine getirilmiş olmasıyla bağlantılıdır.

        Kureyş suresinin faziletiyle ilgili olarak Hz. Peygamber’den nakledilen, Allah’ın Kureyş hakkında sure indirmesinin başka hiçbir topluluğa nasip olmayan ilahi bir lutuf olduğu (Alusi, XXX, 238) ve Kureyş suresini okuyan kimseye on sevap verileceği şeklindeki rivayetler zayıf kabul edilmiştir (Makdisi, III, 1626; Muhammed et-Trablusi, I, 1057).

        6

        Kureyş Suresi Tefsiri (Kur’an Yolu)

        Güvenliğini sağlamak için” şeklindeki çeviriye göre bu ayet bir önceki surenin devamı gibidir ve cümle, “Ebrehe ve ordusunu helak ettik” şeklinde tamamlanır. Surenin sonunu başına bağlamak da mümkündür; bu takdirde mana şöyle olur: “... sağladığı için Kabe’nin rabbine kulluk etsinler.”

        Hz. Peygamber’in büyük dedesi Haşim b. Abdi Menaf ve diğer bazı Kureyş liderlerinin, ticaret güvenliğini geliştirmek maksadıyla çevredeki kabile ve devlet ve liderleriyle yaptıkları, kaynaklarda ‘ilaf’ adı da verilen anlaşmalar meşhurdur. Keza Haşim’in, Mekke’nin kutsiyetine saygı duymayan kabilelerden, eşkıya ve çapulcudan şehir halkını korumak için ‘ilaf’ adıyla bir güvenlik uygulaması başlattığı, hatta bu hizmetin finansmanı için mecburi vergi koyduğu bilinmektedir (Çok sayıdaki kaynaklardan bazıları için bk. Mustafa Çağrıcı, Kur’an’ın Geliş Ortamında Ahlak ve İnsan ilişkileri, s. 167-168/dipnot 132). Yaygın görüşe göre surenin başındaki ilaf ile sağlanan bu ticaret güvenliği kastedilmiştir (Buradaki ilaf kelimesinin “ülfet”ten gelen başka bir anlamı, bu sure ile Fil suresi arasındaki anlam ilişkisi ve ikinci surenin geliş sebebine dair önemli bir bilgiye aşağıda yer verilecektir).

        Kureyş, Hz. Peygamber’in mensup olduğu, İslam’ın tebliğine ilk muhatap olan ve Kur’an’da adı geçen büyük Arap kabilesidir. Nesep bilginlerinin çoğunluğuna göre Kureyş’in atası Nadr b. Kinane b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyas b. Mudar b. Nizar b. Maad b. Adnan’dır. Hz. Peygamber Kureyş’in Haşimoğulları koluna mensuptur. Kabile reisliği genellikle Haşimoğulları ile Ümeyyeoğulları arasında mücadele konusu olmuştur. Cahiliye döneminde Kureyşliler Allah’ın varlığına inanmakla birlikte putları Allah’a ortak koşuyorlardı, bu sebeple Kur’an onları, “ortak koşanlar” anlamına gelen müşrikun sıfatıyla nitelemiştir. 610 yılında Hz. Peygamber’e Kur’an inmeye başlayınca Kureyş’in bir kısmı ona iman etmekle birlikte çoğu inanmadığı gibi Hz. Peygamber’e karşı gittikçe sertleşen ve savaşlara kadar varan bir mücadeleye girişmişlerdir. Bu direniş hicretin 8. yılında Mekke’nin fethine kadar sürmüştür. Mekke’nin fethedilmesiyle birlikte İslamiyet’in karşısındaki Kureyş düşmanlığı da tamamen ortadan kalkmıştır. Bundan sonra İslam’ın dünyaya yayılması için Kureyşliler’in ön saflarda mücadele verdikleri görülmektedir (ayrıca bk. Casim Avcı, “Kureyş (Beni Kureyş)”, DİA, XXVI, 442-444).

        Kureyş kabilesi, Araplarca kutsal sayılan Kabe’nin gözetim ve bakımını üstlendikleri için diğer Arap kabileleri onlara büyük saygı gösterirlerdi; özellikle Kabe’yi yıkmaya gelen fil ordusunun mucizevi bir felakete maruz kalarak Kabe’yi yıkma teşebbüslerinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Kureyşliler’in kabileler nezdindeki saygınlığı iyice arttı. Emirler ve krallar onlara saygı gösterir, başkaları çöllerde haydutlar tarafından saldırılara uğrarken Kureyşliler güven içerisinde yazın Taif’in serin yaylalarına, kışın da Yemen’in ılık bölgelerine serbestçe seyahatlerde bulunarak büyük kazançlar elde ederlerdi. Hatta Kureyş’in ticaret kervanları kış aylarında Somali ve Habeşistan’a, yaz aylarında da Suriye, Mısır, Irak ve İran’a kadar giderlerdi. Mekke’nin bulunduğu bölge tarım ve hayvancılığa elverişli olmadığı için halkın ticaretten başka gelir kaynağı yok denecek kadar azdı. Hac mevsiminde kurulan panayırlar ticaretlerinin canlanmasına vesile olduğu gibi buralarda düzenlenen şiir, hitabet vb. yarışmalar da dil, edebiyat ve kültürün gelişmesini sağlıyordu. İşte surede Allah’ın onlara lutfettiği bu imkanlar hatırlatılmakta, özellikle Kabe’ye vurgu yapılarak “Şu evin (Kabe) rabbine kulluk etsinler” buyurulmaktadır.

        Kabile hayatı yaşayan Arap yarımadası devlet otoritesinden yoksun olduğu için burada genel bir güvensizlik bulunduğu halde Mekke Hz. İbrahim zamanından beri Allah tarafından saygınlığı çiğnenmeyen (harem) bölge olarak insanlığa duyurulmuş, bu sayede Mekke halkı dış saldırılardan korunmuştur. Nitekim bir ayet-i kerimede, “Görmezler mi ki, çevrelerindeki insanlar durmadan yerinden koparılıp götürülürken biz (Mekke’yi) güvenli, dokunulmaz belde yapmışızdır?” (Ankebut 29/67) buyurularak bu nimetler hatırlatılmaktadır. Ayrıca başka bölgelerde üretilen sebze, meyve ve diğer gıda maddeleri Hz. İbrahim’in duası bereketiyle (İbrahim 14/37), bir ticaret merkezi haline gelmiş olan Mekke’ye getirilip satılır, böylece bura halkının ihtiyacı karşılanırdı. İşte surede Kureyş’in, bütün bu nimetlerin şükrünü yerine getirmek için Allah’a kulluk etmesi istenmiştir.

        Kureyş suresinin ilk ayetinin tam anlamı “Kureyş’in ilafı için…” veya “Kureyş’in ilafından dolayı…” şeklinde olup cümlenin geri kalanı tamamlanmamış, bu kısım tefsirciler tarafından başta özetlediğimiz bazı farklı ifadelerle doldurulmaya çalışılmıştır. Bazı kaynaklarda Kureyş suresinin iniş sebebini ve önceki Fil suresiyle bağlantısını farklı şekilde açıklayan, böylece bu surenin ilk ayetini Fil suresinin son ayetine bağlayarak boşluğu gideren bir bilgi yer almaktadır. Bu kaynaklarda, İslam’ın zuhuruna yakın yıllarda Mekke ve çevresinde yoksulluk sorununun dayanılmaz bir hal alması yüzünden bu çevrede bir intihar geleneğinin oluştuğundan söz edilir. Bu uygulamaya, “birinin kapıyı arkasından kilitleyip, açlıktan ölünceye kadar hiç kimseden hiçbir şey istememesi” anlamında i‘tifad (الاعتفاد) deniliyordu. Uygulamanın mahiyeti hakkında bilgi veren klasik eserler, ilk kaynak olarak genellikle Zübeyr b. Bekkar’ın (ö. 256/870) el-Muvaffakıyyat’ını zikreder, Zübeyr’in de bu bilgiyi Emevi halifesi Ömer b. Abdülaziz’e nispet ettiğini belirtirler. ‘İ‘tifad’ uygulaması hakkında ve buna son verilmesi için Hz. Peygamber’in büyük dedesi Haşim’in ürettiği ilaf çözümü konusunda, –ulaşabildiğimiz kadarıyla– önce İbn Hamdun (ö. 562/1167) et-TeŽkiretu’l-Hamduniyye’de (II, 152), ardından bazı önemsiz değişiklikler ve kısaltmalarla İbnü’l-Cevzi el-Muntazam’da (II, 211), Suyuti ed-Dürrü el-Menur’da (VIII, 636) ve Muhammed b. Yusuf eş-Şami Süb ülü’l-Hüda’da (I, 269) bilgi vermişlerdir.

        İbn Hamdun’da anlatıldığına göre “Kureyş’in i‘tifadı” şöyleydi: “… Onlar fakir düşünce açık araziye çıkarak kendileri için çadırlar kurup oraya kapanırlar, en sonunda yoksulluk durumları bilinmeden öylece ölürlerdi… Nihayet Haşim yetişkin bir insan oldu; kavmi arasında büyük itibar kazandı. Bir gün dedi ki: ‘Ey Kureyş topluluğu! … Şu i‘tifad (fakirlik yüzünden intihar olayı), birçoğunuzun başına gelmektedir. Bu hususta bir fikir geliştirdim.’ ‘Fikrin neyse emret yapalım’ dediler. Haşim şöyle devam etti: ‘Fakirlerinizle zenginlerinizi kaynaştırmayı düşünüyorum; bir zenginin yanına onunla aynı sayıda aile efradı bulunan bir fakir vereceğim. Zengin olan yazın Şam bölgesine, kışın Yemen bölgesine yapacağı ticaret yolculuğunda o fakiri yardımcısı olarak yanında götürecek; böylece zengin kazandıkça fakir ve onun ailesi de onun gölgesinde geçimini sağlayacak ve bu uygulama i‘tifadı ortadan kaldıracak.’ ‘Ne güzel düşündün!’ dediler. Bu suretle Haşim insanlar arasında bir kaynaşma (ülfet) sağladı…”

        Aynı yerde Allah’ın Mekkeliler’i fil ordusundan koruduğunu anlatan Fil suresiyle ‘ilaf’tan bahseden bir sonraki Kureyş suresi arasında bir sebep-sonuç bağlantısı da kurulmakta; Kureyş suresinin başındaki ‘ilaf’ kelimesinin ‘الألفة’ (ülfet, kaynaşma) kökünden geldiği, bunun da zenginlerle yoksullar arasında bir “merhamet ve yardımlaşma” ürettiği dikkate alınarak bu iki sureden özetle şöyle bir sonuca ulaşılmaktadır: Kureyş halkı, Haşim’in çözüm teklifine uyarak aralarında ülfet kurdukları, birbirine merhamet gösterip yardımlaştıkları, yoksulları doyurup açlık ölümünden kurtardıkları için –putperest olmalarına rağmen– Allah da onları fil ordusuna karşı korumuştur.

        Ayrıca Kureyş suresinin 4. ayetinde “açlıklarını giderme” ifadesi Haşim’in getirdiği uygulamayla açlık sorununun çözülmesine, “korkudan emin kılma” ifadesi de o yoksulların kervanlarla gidip güvenliği sağlamasına işaret etmektedir. Bu iyilikleri Haşim’in aklına getirip yaptıran da Allah olduğu için surede “açlıklarını giderme” ve “korkudan emin kılma” Allah’a nispet edilmiştir.

        Hz. Peygamber’in atalarını öven ve huzurunda okunduğunda onu mutlu eden şu mısralarda bu ilaf uygulamasına işaret edildiği anlaşılmaktadır:

        “Zenginlerini fakirleriyle kaynaştıranlardır (onlar),

        Ta ki fakirleri kendi geçimini sağlayacak duruma gelinceye kadar.”

        Ne var ki, –kapsamının ve tesirinin ne kadar olduğu hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığımız- Kureyş’in bu ülfet ve dayanışma pratiğinin zaman ilerledikçe zayıfladığı; bilhassa Kur’an’ın Mekke müşriklerinin geleneksel putperestlik inancını açıkça reddetmesi, Cahiliyye ahlak telakkisini, dünya görüşünü ve toplumsal zihniyetini giderek artan bir kuşatıcılıkta eleştiriden geçirip her şeyi yeni baştan inşa etmek istediğinin anlaşılması ve nihayet “İslam’ın kabileler arasında yayılmaya başladığı”nın görülmesi üzerine, Kureyş’in genel tutumunun özellikle yeni dinin mensuplarına karşı sosyal ve ekonomik tecride kadar varan, nihayetinde onları yurtlarını terketmek zorunda bırakan bir acımasızlığa dönüştüğü görülür. Sonuçta Haşim’in bu uygulaması, Walter Dostal’ın ifadesiyle, “Açıktır ki Peygamber sayesinde soylu bir davranış formundan çıkarılmış, bütün inananlar için genel bir görev olarak zekat formunda yeniden şekillendirilmiştir.” (Bütün bu bilgiler ve kaynakları için bk. Mustafa Çağrıcı, a.g.e., s. 168-171 ve dipnot 133-142).

        7

        Kureyş Suresi Kaç Ayet?

        Kureyş Suresi 4 ayetten oluşmaktadır.

        Kureyş Suresi Kaçıncı Sayfa ve Cüzde Yer Alıyor?

        Kureyş Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 602. Sayfada başlayıp aynı sayfada biter ve 30. cüzde yer alır.

        8

        Kureyş Suresi Abdestsiz Okunur Mu?

        Vakıa suresi, 79. ayette “Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.” şeklinde emredilir. Bu nedenle, cünüp olan ya da abdestsiz birisinin Kur’an-ı Kerim’e el süremeyeceği gibi herhangi bir ayeti de okuyamaz.

        Özetle, abdesti olmayan birisi, Kur’an-ı Kerim’e el dokundurmadan ezberinden bildiği ayet ve sureleri okuyabilir. Bu caizdir; ancak abdestsiz olan birisi Kur’an’a dokunarak Kureyş suresini okuyamaz. Ayet el-Kürsi, Fatiha ve İhlas gibi ayet ve sureleri okumak isteyen kimse, bunları dua niyetiyle okursa caizdir. (Elmalılı Hamdi YAZAR, Tefsir, Vakıa 79. ayet in izahı; Celal Yıldırım, İslam fıkhı, IV/157)

        Keza, başörtüsü olmadan da Kureyş suresi okunabilir; ancak Kur'an'a saygıdan dolayı başörtülü olunması tavsiye edilmektedir.

        Kureyş Suresi Adetliyken Okunur Mu?

        Kureyş suresinin adetliyken Kur'an-ı Kerim'den ya da ezberden okunması caiz olmamaktadır.

        Haberi Hazırlayan: Mehmet Kerem Hançer

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ