Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler H. Bunu Konuşuyor Emre Kınay'dan aşk açıklaması
        1

        RÖPORTAJ: Ece SARUHAN FOTOĞRAFLAR: ERDEM ŞAHİN

        Emre Kınay tarafından kurulan Duru Tiyatro, 10’uncu yaşı şerefine seyirciyle buluşturduğu ‘Veronalı İki Centilmen’den sonra bir yeni oyun daha sahneye koydu. Sam Bobrick’in yazdığı, Emre Kınay’ın yönetip Evrim Alasya’yla birlikte rol aldığı ‘İki Bekâr’ geçtiğimiz günlerde prömiyer yaptı.

        2

        Kınay ve Alasya, Durucazzz Orkestrası’nın canlı performansı eşliğinde Serdar Aslan’ın imzasını taşıyan birbirinden güzel şarkılar seslendiriyor oyunda. Oyun, ilişki yaşamaktan korktuğu için kadınlardan kaçan Jack adlı bir adamla, birine ihtiyacı olduğu için onu adım adım takip eden Shanette adında bir kadının hikâyesini anlatıyor. Oyunun içindeki kaçan-kovalayan sarmalı da, bu 2 şehirli insanın yalnızlığı, davranışları ve söylemleri de o kadar tanıdık ki herkesin kendinden izler bulacağı bir hikâye bu. Şehir hayatının koşuşturmacasının içinde aşkı, sevmeyi, sevmek ve sevilmek için birbirimize izin vermeyi, emek vermeyi, paylaşmayı, bir olmayı ve “Biz” diyebilmeyi ne denli unuttuğumuzla gülerek yüzleşmemizi sağlayan bir komedi.

        3

        Alasya ve Kınay, 2017’den sağlık ve huzur diliyor. İkili “Huzur olursa barış da olacaktır” diyor. Ben de “Umarım 2017 yukarıda unuttuğumuzdan bahsettiğim duyguları canlandırır. Hem özel ilişkilerimizde hem de toplum olarak bir olmayı, ‘Biz’ demeyi becerebiliriz” diye ekliyor ve sizi keyifli sohbetimizle baş başa bırakıyorum...

        4

        ‘Kimyamız öyle bir tuttu ki kopamıyoruz’

        Senelerce komşu tiyatrolarda, Duru Tiyatro ve Oyun Atölyesi’nde seyirciyi selamladınız. O zamandan tanışıklığınız var mıydı yoksa ‘Güneşin Kızları’ dizisinde mi tanıştınız?

        Evrim Alasya: Dizinin setinde tanıştık. Komşu tiyatrolarda oynamanın yanı sıra ben eskiden Duru Tiyatro’ya çok yakın oturuyordum ama diziden önce tiyatroda da, mahallede de, Moda’da da hiç karşılaşmamıştık Emre’yle.

        5

        Emre Kınay: Sette tanışınca bu kadar ortak noktayla akraba çıktık. Kimyamız tuttu.

        E.A.: Hem de öyle bir tuttu ki kopamıyoruz. 39 bölüm dizi çektik, sette birlikte çok uzun zaman geçirdik. Ve anladık ki biz beraber yol alabiliyoruz.

        6

        Peki bu beraberliği tiyatro sahnesine taşımaya nasıl karar verdiniz?

        E.K.: Evrim çok iyi bir partner. Dizi döneminde karavanda sahnelere birlikte çalışır, “Nasıl daha etkili olur?” diye kafa patlatırdık. Evrim’in de dediği gibi iş anlamında beraber yol alabildiğimizi gördük. Sonra çok yakın dost da olunca “Beraber oyun oynasak mı?” demeye başladık ve ben rahat turne yapabilmemiz için 2-3 kişilik bir oyun aramaya başladım

        7

        Evrim’e bir sürü oyun gönderdim. Aralarından 3 tanesi favorimdi. Evrim de onlardan biri olan ‘İki Bekâr’ı seçti. Oyunun yazarı Sam Bobrick, Amerika’nın en önemli komedi yazarlarından biri, televizyon senaryoları da var. Öğrenciliğimden beri onun bir oyununda oynamak istiyordum, bugüne kısmetmiş.

        8

        Neden tercihiniz ‘İki Bekâr’dan yana oldu?

        E.A.: Ülkece çok kötü zamanlar geçirdik ve geçiriyoruz. Emre de ben de “İnsanların eğlenmeye ve gülmeye ihtiyacı var” düşüncesinden hareket ettik. Teksti ayrı ayrı okurken çok güldük. Okuma provalarında gülmekten okuyamadığımız zamanlar oldu. Ruhumuz sezgisel olarak eğlenmek istedi. Bunun bize de seyirciye de iyi geleceğini düşündük.

        9

        E.K.: Geçtiğimiz sezon Duru Tiyatro’da faşizmden ve basındaki dönek kalemlerden bahseden, mülteci protestosu içeren ‘Nihayet Bitti’yi izleyen bir seyirci yanıma gelip “Oyunun söylediği söz öyle gerçek ki... Performansınızı da çok beğendik ama ruhen iyi hissetmiyoruz, iyi değiliz. Benim için ne yapabilirsiniz?” dedi. Ben de “Eğlenceli bir oyun yapabilirim” dedim. ‘İki Bekâr’ı sahnelememizin nedenlerinden biri de budur.

        10

        Bu oyun dünyanın en önemli laflarını söylemiyor, 2 saat boyunca şehir hastalığına tutulmuş 2 yalnız insanın, bir kadınla bir erkeğin öyküsünü kabare tekniğiyle anlatıyor. Biz de seyircimiz de biraz eğlenelim istedik çünkü gerçekten buna ihtiyacımız var. ‘en büyük sıkıntı mutluluğu dışarıda aramak’

        11

        Hadi oyundaki kadın ve adamdan yani Shanette ve Jack’ten bahsedelim biraz.

        E.A.: Shanette delinin teki. Kendini deli danalar gibi oradan oraya vurup adam peşinde koşuyor. Seçtiği adamlar da adam değil, sürekli duvara çarpıyor.

        E.K.: Jack ise çok yara almış, abuk sabuk ilişliler yaşamış bir adam. Aslında bütün hikâye yalnızlıkla ilgili. Oyundaki gibi hayatta da çoğunluk yalnız kalmayı beceremediği için karanlıkta bulduğu ilk direğe tutunuyor.

        12

        Sonra da o direk canımıza okuyor...

        E.K.: Evet. “Sağlam bir direk değilmiş” diyorsun. Kırılıyor o direk, kesiyor, acıtıyor, batıyor.

        Ondan evinin direği olmuyor yani öyle değil mi?

        E.K.: Olmuyor. Oyun da bu durumla dalga geçiyor. Biz kadın ve erkek diyoruz ama yazar insanın yalnızlığı olarak bakmış meseleye. Oyun için, 2 yalnız insanın, insanla dalga geçen yazar tarafından anlatılmış öyküsü diyebiliriz.

        13

        "BİRBİRİNİ ÇOK SEVEN İKİ ARKADAŞIZ HEPSİ BU"

        ‘Güneşin Kızları’nı izleyenler dizide canlandırdığınız Güneş ve Haluk karakterleri gibi sizin de aşk yaşamanızı çok istediler hatta buna inananlar da oldu. Açıklık getirsenize şu konuya, var mı aranızda bir şey?

        Evrim Alasya: Herkes “Var”ı duymak için uğraşıyor ama yok. Olsa niye saklayalım? Ben bir adamı seviyor ve onunla ilişki yaşıyor olsam bunu saklamam. Emre Kınay: Yanlış anlaşılmasın, beni seviyor tabii. (Kahkahalar) E.A.: Tabii ki de Emre’yi çok seviyorum. Biz iş hayatında da sosyal hayatımızda da birbirini çok seven iki arkadaşız, hepsi bu. Bunu kimsenin aklı almıyor herhalde.

        14

        Yalnızlık demişken, hayatın içinde oyundakine benzer hikâyeler yaşarken, bir süre sonra kendini aşka kapatıp dili “Aşk istiyorum” dese de yalnızlığı baştacı edebiliyor insan...

        E.A.: Evet, çünkü insan sürekli duvara toslamaktan yoruluyor. Hayat bize hep mücadele olarak anlatılıyor ama aslında mücadele değil. Aktığın zaman keyif alıyorsun yaşamaktan. Bana kalırsa en büyük sıkıntı herkesin her şeyi dışarıda araması, mutluluğun kaynağını dışarıdaki bir insana bağlaması.

        15

        Zannediyorlar ki hayatlarına biri girince her şey yolunda gidecek. Ama öyle olmuyor işte. İçerideki sıkıntı devam ettiği sürece adam gibi adam bulmak mümkün değil. Aynı durum erkekler için de geçerli. Tıpkı Shanette gibi tekerlekte dönen hamster misali aynı yerde dönüp duruluyor işte. Bence mutluluğu dışarıda aramak yerine içimize dönmeliyiz. İçeriyi keşfettiğin zaman mücadeleyi bırakıyorsun ve o zaman hayatına giren insan da seninle birlikte akmaya başlıyor.

        16

        E.K.: Sürekli mesajlar yağıyor bize “Gül gibi kız, daha iyisini mi bulacaksın?” ya da “Aslan gibi adam, kaçırma” diye. 60’ıma kadar kimseyle evlenmezsem, Evrim de hâlâ bekârsa, alacağım Evrim’i. (Kahkahalar) Şaka bir yana fanlar bu konuda o kadar istekli ki gerçekten canımıza okudular. Lüften herkes şunun farkına varsın; televizyon gerçek değildir, senaryodur. Reklamlara girdiğimiz ya da haberlere geçtiğimiz anda dizi biter.

        17

        "SIKILMAKTAN SIKILMAMIZ LAZIM"

        Evrim ilişkiler açısından en büyük sıkıntının mutluluğu dışarıda aramamız olduğunu söyledi. Sence nedir Emre?

        Emre Kınay: Sıkılmak! Ne zaman konu ilişkilere gelse herkes “Sıkılıyorum” diyor. Sorsan yalnızlıktan da sıkılıyor. Ya yalnızlığınla barışacaksın ya da hayatında konuşmadan da zaman geçirebildiğin veya “Bugün ne yaptın hayatım?” diye soran biri varsa sıkılmayacaksın. Abuk sabuk sebeplerle ilişkilerin canına okuyoruz. Sıkılmaktan sıkılmamız lazım artık. Bir olmayı, “Biz” demeyi hatırlamalıyız. Yoksa dünyayı bitireceğiz.

        18

        Bu sıkılma durumu iş hayatlarımız için de geçerli. Her gün elinde kamerayla dolaşmaktan sıkılan kameraman da var, 100 sayfa ezber yapmaktan sıkılan oyuncu da. Sabah gün ağarmadan uyanıp tarlasını eken, ektiğini sulayan, o ekin buğday verdiğinde parasını kazanıp ertesi yıl yine aynı şeyi yapan insan sıkılıyor mu? Biz şehir insanları bu kadar renkli hayatların içinde “Sıkıldım” dersek Allah çarpar adamı!

        19

        "ÖNCE ETİKET PEŞİNDE KOŞULUYOR, SONRA ANTİDEPRESAN YUTULUYOR"

        Oyunda Shanette’in seçtiği adamların hepsi sanatçı...

        Evrim Alasya: Çünkü etiket peşinde. Bu, çağımızın hastalığı. Hayatın içinde de etiket peşinde koşan çok insan var. İlk değerlendirme insanlık üzerinden değil, iş ve unvan üzerinden yapılıyor genelde. Sonra da işin içinden çıkamayıp antidepresan yutuyor herkes.

        20

        Oyundaki şarkılardan biri “Bana kadınları anlayan tek bir adam bulun dişimi kırarım” diyor. Vaziyet bu kadar vahim mi?

        E.A.: Değil, kadınları anlayan adamlar var. Ayrıca, birbirimizi çok iyi anlasaydık hayat çok sıkıcı oldurdu belki de.

        21

        "ÜLKEDEKİ KOMEDİ ALGISINI O KADAR DÜŞÜRDÜLER Kİ..."

        İki Bekâr’ bir komedi. Tiyatroda da sinemada da komedi sadece gişe için yapıldığında tadı öyle kaçıyor ki...

        Emre Kınay: Çok acı bir şey söyleyeceğim Türk sinemasında komedi diye o kadar kepaze şeyler yaptılar ki... Ben hiçbirinin galasına gitmedim, hepsini bilet alıp izledim ve hakikaten çok üzüldüm verdiğim bilet paralarına. Sinema değil o yapılan, ne olduğunu bilmediğim bir ‘şey’.