Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Moda Panter Emel out Panter Haluk in

        Ama panterler kolay ölmez! Hele bir tanesi var ki, yıllardır Cartier koleksiyonlarından gizliden gizliye en değerli ürünlerinden biri olmayı sürdürüyor.

        1914’TEN BERİ...

        Meğer bu Panthere (Panterin Fransızca yazılışını da öğrenmiş olduk bu arada) yüzükler, 1914’ten beri zengin ve ayrıcalıklı kişilerin parmaklarını süslüyormuş. Louis Francois Cartier tarafından kurulan bu firma ‘Kraliyet mücevhercisi’ unvanına sahip. Öyle ki, sadece İngiliz Kraliyet Ailesi için 24 adet taç tasarlamışlar bugüne kadar. Neyse, biz dönelim parmak Panthere’ine... Koleksiyonun ana motifi büyük bir kediden ibaret. “Neden adına panter demişler?” diye düşününce “Herhalde patronun bu hayvana bir zaafı vardı” dedim kendi kendime. Ama öğrendim ki asıl sebep bu değilmiş. Meğer Cartier’nin o günlerdeki baş tasarımcısı Jeanne Toussaint’in lakabıymış Panter ve buradan yola çıkılarak yaratılmış bu koleksiyon. Bu ‘kedi’ muhabbeti sıktı diyorsanız konuyu yavaştan renklendirelim. Cartier ürünlerini, özellikle Panthere serisinden olanları, Lady Gaga’dan Jennifer Lopez’e birçok ünlünün üzerinde görmek mümkün. “Peki ya bizimkilerin Panthere’leri neden eksik” diye meraklanmıştım ki, Gargamel’den gelen telefon merakımı gideriverdi. Efendim Haluk Akakçe tam da kendisinden beklenen bir çılgınlıkla Panthere sevdasına tutulmuş. Bu koleksiyondan bir yüzük ve bilezik almış.

        TANESİ 18 BİN 300 EURO

        Öyle beğenmiş ki takıları, iki tanesi kesmemiş. Bakın sonra olanlara: Haluk, İstanbul’daki Cartier’ye koşmuş, ‘bir de yetmez beş olsun’ mantığıyla 4 tane daha istemiş. Ama ‘5 parmağında 5 panter’ hayali maalesef suya düşmüş Akakçe’nin. Çünkü tahmin edebileceğiniz gibi bunlar çok nadir bulunan mücevherler. Ne burada, ne de Paris’teki stoklardan çıkmış yüzükler. Yenilerinin üretilmesi için en az yedi ay beklemek gerekiyormuş. Haluk sonunda ne yapmaya karar verdi bilmiyorum, ama anlayacağınız bu tanesi 18 bin 300 Euro olan yüzüklerden parayı bastırsanız da öyle hop diye alamıyorsunuz. ‘Beşi bir yerde’ gibi Cartier takmak kolay olmuyor demek ki...

        Düğün Suada’da gelinlik Dilek Hanif'ten

        HER ne kadar bazı münafıklar, evlilik müessesesi için “Sevgili bir şişe şaraba benzer, eş ise bir şarap şişesine” gibi laflar uydurmuş olsalar da doğanın kanunu her zaman baskın çıkıyor. Baksanıza çevremize evlenen evlenene... Tabii bunların arasında ünlüler de olunca bendeniz ‘Evlenmeden Sorumlu Devlet Bakanına’ döndüm. İşte size bir evlilik haberinin detayları daha... Efendim malum, Ata Demirer ‘Eyyvah Eyvah’ diye tanıştığı Özge Borak’la önümüzdeki günlerde dünya evine giriyor. Hemen Gargamel’i sürdüm sahaya bu konuda yeni ne bilgiler var diye. Bizimki eli boş dönmedi tabii... Merak edenlere, Ata’yla Özge’nin düğünü Suada’da olacakmış. Şimdiden hazırlıklar başlamış... Kızın gelinliği bile ısmarlanmış. Özge’nin gelinliğini Paris Moda Haftası’nda tasarımlarıyla büyük bir başarıya imza atan Dilek Hanif hazırlayacakmış. Şimdiden tahmin edebiliyorum Özge kızı o gelinliğin içinde kuğu gibi yürürken. Dilek Hanif demişken, ortaya karışık tabağımızdaki bu haberin son lokmasını da koyalım: Hanif’i Paris’teki defilelerinde bile yalnız bırakmayan Demet Akbağ son günlerin modasına uymuş. Şimdi o da mı tasarımcı oluyor demeden size hangi modadan bahsettiğimi açıklayayım. Cem Yılmaz’ın balayı için tercih ettiği Dubai, komedyenler arasında yeni ‘trend’ haline dönüşmüş olsa gerek ki, Demet de hafta sonu aynı yolun yolcusu oluyormuş. O zaman Ata’yla Özge’ye mutluluklar, Demet’e de iyi tatiller dileyip biz yine sofraya dönelim

        Ebru Gündeş’ten pop albümü

        KISACIK bir ara sıcak da Ebru Gündeş’ten verelim, sonra yemeğe devam ederiz. Çiçeği burnunda anne Ebru, uzun zamandır özlemini çektiği yeni albümüne artık kavuşuyor. Üstelik bize bir sürpriz de yapıyor Ebru kız... Bu kez karşımıza popçu olarak çıkacakmış. Albümde ünlü pop şarkıların cover’ları yer alıyormuş ve bunlardan biri de Emel’in ‘Hovarda’sı olacakmış. Bu arada Ebru Gündeş’le ilgili bir de minik dedikodu fısıldayalım kulaklara. Şu günlerde Ebru’nun harıl harıl kayıt yapmakta olduğu stüdyoyu kocası Reza Zarrab satın alıp ona hediye etmiş. Doğru mu bilmem, ben bizim Gargamel’in yalancısıyım.

        New York’ta bileklik izdihamı

        GEÇENLERDE kısa bir New York seyahati yaptım. Birkaç restorana gittim, 2-3 oyun seyrettim, geri kalan zamanımı sokaklarda aylak aylak dolanarak geçirdim. Kriz burayı fena vurmuş olacak ki, pek yeni bir şeye rastlamadım. Ama Nike mağazasının önünden geçerken öyle bir kuyruk gördüm ki, önce bedava iPad 16 dağıtılıyor sandım. Meğer Nike’ın yeni çıkardığı bilekliği almak için kuyruğa girmiş millet. Adı ‘Fuelband’ olan bu zamazingonun özelliği, günlük aktivitenizi ölçmesiymiş. Böyle şeyler daha önce de vardı aslında; takarsınız bilekliği kolunuza, kaç adım attınız, kaç kalori yaktınız, kaç basamak çıktınız filan söylerdi alet de şaşar kalırdım nasıl oluyor diye. Ama bu sefer Nike iyice uçmuş... Fuelband, ‘oksijen kinetiği’ kullanarak ölçüm yapan bir bileklik. Harcadığınız oksijeni kendi hesapladığı bir algoritmayla Nikefuel denilen uluslararası para birimine çeviriyor. Böylece herkesin aktivitesi aynı birimle ölçülüyor. Futbolcusu da bilgisayar başından kalkmayan veledi de bakkalı, manavı, hatta bizim Sarp bile günün sonunda kaç Nikefuel harcadığını görebilecek. Zaman zaman bu Amerikalıların biraz sivri zekâlı olduğunu da düşünmüyor değilim. Yahu kaç insanın kaç Nikefuel harcadığı kimin işine yarar? Nike’ın patronlarından başka... Ama gel gör ki bir kişiye 2’den fazla bileklik satmıyorlar. Sanki 2. Dünya Savaşı yıllarındayız da karneyle ekmek dağıtıyor mübarekler.

        Sakın 'alma'!

        “UÇAĞINIZ 10 dakika sonra Bakü Havaalanı’na düşecektir” anonsunu duyunca insanın yüreği ağzına gelmez mi? Eğer Azerbaycan Havayolları’yla uçuyorsanız gelmesin. Çünkü onlar ‘inmek’ yerine ‘düşmek’ sözcüğünü kullanıyorlar. Bu arada anlayacağınız leyleği havada görmedim adeta gagasından yakaladım bugünlerde sevgili okurlar, alın size New York’ta sonra bir de ufak Azerbaycan hatırası. Bakü’nun orta yerinde kocaman bir AVM Park Bulvar... Üçüncü katındaki Alma Store yazısını görünce merakım kabardı nedir diye. Yaklaştım vitrinlere bir göz attım. Apple ürünleri satılıyor. O zaman uyandım. Apple’ı ‘Elma’ diye çevirmiş bizim kardeşler. Eh tabii onların diline uygulayınca ‘Alma’ oluyor. ‘Apple Store , olmuş mu size ‘Alma Store’. Ben de içgüdüsel bir hareketle almaktan vazgeçip başka bir mağazaya yöneldim...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ