Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Özel Röportajlar Cemil İpekçi, Meral Okay için neden o sözleri söyledi?

        BEGÜM ÇELİKKOL

        HABERTURK.COM MAGAZİN SERVİSİ

        begumcelikkol@haberturk.com

        https://twitter.com/MAGAZINHT

        Benim için önemli bir isim. Çok güzel bir şeye vesile oldu... 2 Mayıs 2010'da Diyarbakır defilesinde gördüğüm Cemil İpekçi'ye hayatımın dönüm noktasına vesile olduğu için teşekkür ederek başladık sohbete... Albümünden, Meral Okay'a, modadan, öğrencilerine kadar pek çok konu hakkında konuştuk...

        Gençliğinize gitmek istiyorum. Hayat o zamanlar nasıldı, şimdi nasıl?

        Mukayese etmeniz mümkün değil. Çünkü benim jenerasyonum 68 jenerasyonu. Bir yerden bir yere geçişi biz yaşadık. Mesela Cumhuriyet'in kuruluşunda bile Türkiye o kadar büyük bir aşama yaşamadı. Biz hem hâlâ Osmanlı adetlerini yaşadık, örf ve adetlerimizi, bayramlarımızı, kandillerimizi koruyarak bugüne geldik.

        Şimdilerde "Dindar gençlik yetiştireceğiz" deniliyor. Bizim dönemimizde gençlik beş vakit namaz kılmıyordu ama Allah'a daha bağlıydı. Hepimiz Ramazan'ı, bayramları, kandilleri kaçırmazdık. Büyüklerimizin ellerini öperdik. Şimdiyi anlayamıyorum. Dini zorlayamazsınız. Zorlama ile inancın olacağını düşünmüyorum. Biz Anadolu insanıyız. Şimdi inanç üzerinden yürüyorlar. Allah istediği insanların gönül gözünü açar, istediğinin kapar. Siz ne yaparsanız yapın, inanç Allah ile kul arasındadır. 11 yaşındaydım Kur'an-ı Kerim okuduğumda, şimdi 64 yaşındayım. Biz yanlışlarımızla, doğrularımızla Allah'a gideceğiz.

        AJDA PEKKAN KONUSU

        Albüm çıkaracağınızı biliyoruz. Hatta Ajda Pekkan için "Ben de şarkıcı olacağım" demiştiniz... Ne oldu albüm işi?

        Herkes Ajda'nın modaya merak salmasından dolayı böyle bir şey söylediğimi düşündüm. "Ajda Pekkan sahneyi bırakıyor" dediklerinde üzüldüm. Çünkü o benim arkadaşım. Aynı zamanda ben Ajda Pekkan'ın hayranıyım. Tüm gençlik yıllarım onun şarkılarıyla geçti. Sonra da hayatıma Sezen Aksu girdi. Şarkı söyleyebilirim. Belçika'da talebeyken beş sene boyunca bir kulüpte Fransızca- İngilizce şarkılar söyleyerek para kazanıyordum. Türkiye'ye döndüğümde teklif almıştım sahne için. Ama annem nedense küpe takmama, özel hayatıma karışmadı; sahneye izin vermedi. Ben de unuttum...

        Niye izin vermedi acaba?

        Bilmiyorum, istemedi ben de onu dinledim. Modayı zaten daha çok seviyordum. Yazı yazmayı da çok seviyorum. Yıllardan beri kendimi tuttum, iyi yazdığımı ve iyi konuştuğumu biliyorum. Birden bire yine şarkı sözleri yazmaya başladım ve onları kendim seslendirmek istedim. Şarkıcı olmak için büyük bir sese ihtiyaç yok. Fransızca'da şiirsel anlamda şarkı söyleyen çok var. Şarkıcı olmak için tenor olmanız, çığlık çığlığa bağırmanız gerekmiyor. Duymanız gerekiyor.

        Tiyatro var mı hayalinizde peki? Madem sahneden girdik konuya...

        Tek kişilik bir oyun da istiyorum bir- iki seneye kadar. Çalışmalar içindeyiz. Kitaplarım da sıraya girdi. Resme yeniden başladım, belki de sergi açacağım. Bakarsınız bir gün bir dizide de oynarım. Sanatçı yapmak istediğini yapar. Beğenilir ya da beğenilmez. Ben hayata başlarken modadan 380 ödül alacağımı bilerek başlamadım. 1971 yılında basma ile başladım, Müslüman mahallesinde salyangoz sattım. Çok önemli insanlar benim basma eteklerimi giydi. Kimse alkış almak üzere başlamaz, siz istediğiniz için yaparsınız.

        Albümde ne aşamadasınız?

        Sözleri yazıyorum. Cemil İpekçi Event kuruldu. Nişan, düğün, kına organizasyonları yapacağız. Dükkanımız hazırlanıyor. Mayıs itibariyle sözlerin arajmanları yapılacak. Yazın ortasına doğru biter herhalde. Önümüzdeki seneye de çıkar albüm sanırım.

        Yorulmayın, sağlığınıza dikkat edin bu arada...

        Bana çalışıyorum gibi gelmiyor. Bir süre sonra hayat çalışmaktan çıkıyor yaşam biçiminiz oluyor. Para kazanmak için yapsaydım, benim de fabrikalarım, ihalelerim olurdu. Tabii ki para gerekli ama benim parasız günlerim de oldu, yine oluyor. Benim için önemli olan hayatta ne yapmak istediğim. Ne alkışları be yuhalanmaları önemserim. Bazıları alkışlar bazıları yuhalar. Ben baktığımda çok içten sevgiler kazanmışım. İnsanlara ters görünmeme rağmen böyle olmuş. Film artisti değilim ama gençlerin gelip "Cemil Ağabey" diye seslenmeleri büyük bir servet, sosyal sigorta gibi. Ben zaten aşk insanıyım. Aşksız, sevgisiz bir hayat düşünemiyorum. Atölyede talebelerimle, herkesle sevgi yaşıyorum.

        36 BEDEN GELİNLİK KALMADI

        Mardin, Diyarbakır defileleri devam edecek mi? Bir daha gitmeyeceğinizi duyduk...

        "Mardin'i terk etti" dediler. Benim sorunum Mardin halkıyla değil. Geçen gün devletten bir kurumdan telefon geldi. Ben gittiğimden beri turizmde düşüş olmuş. Ben oradayken her gün Mardin haberleri çıkıyordu. Devlet bunu ciddiye almış. Ama oradaki bürokrasiyle sorunum var. Kendi aralarında entrika var. Ben 4 senedir para kazanmıyorum orada, para kaybediyorum. Halk ne kadar yanınızda olursa olsun bürokrasiyle savaşmanın anlamı olduğunu düşünmüyorum. Onlarla savaşması gerekenler hükümet. Milli Eğitim Bakanı, Kültür Bakanı, İçişleri Bakanı ilgilenmeli. Bir tasarımcı İstanbul'dan her ay 10 gün oraya gidiyorsa destek olsunlar isterdim. Şu an durdurmuş haldeyim. Bodrum'da, Kırıkkale'de bir okulum var. Şişli'de Roman kültürünü canlandırmak istiyorum. Bu sebeple bir okul açacağız Mustafa Sarıgül'le birlikte. Beni çok üzdüler, bunu hakettiğimi sanmıyorum. Bu yüzden bir yerden sonra tavrımı koymak mecburiyetindeyim.

        "36 beden gelinlik kalmadı" demiştiniz. Açar mısınız?

        Kızlar 19- 20 yaşında evleniyordu. Artık 35 yaşından önce evlenen yok. 35 yaşından sonra da gelinlik giyersin ama 20 yaşındaki gibi taze durmaz. Vücutlarını örtecek gelinlikler giyiyorlar. 40 bedenden başlıyorlar. Utanmasalar menopoza girecekler, hormonlar değişiyor. Ama Amerika'da kadın beşinci kez evleniyor gene gelinlik giyiyor. Takdir ediyorum. Bir insan evlenirken halen ruhunu bakir hissediyorsa ne güzel. Ruhunda genç kızlığını hissediyorsa 70 yaşında da giymeli...

        Kızları evde bırakan erkeklere ne diyelim o zaman? Erkekler de "Askerliğim bitmedi", "Cebimde 200 bin TL olmadan evlenmem", "Ev almadan evlenmem" diyor ve evlenmiyor. Olan kızlara oluyor...

        Ama kızlar da "Kariyer yapacağım" diyor. Her biri çalışıyor, kadın kadına geziyor. "Bir erkeğin kahrını neden çekeyim. Kendi yemeğimi kendim yaparım, kafam rahat olur" diyor. Ama öyle değil. Sen 35 yaşında anne olursan çocuk 35'ine gelince 70 yaşında oluyorsun. Kuşak farkı oluyor. O yüzden ben herkese "19'unda bir evlen, bir de çocuk yap. İstersen boşan. Sonra kariyer de yaparsın, çocuğun da büyür" diyorum. Genç anne olmanın keyfi daha hoş...

        Bekir Bey'in eşiyle dükkan açtınız değil mi?

        Adımı verdim. Haftada bir- iki kez gidiyorum. Bekir'in eşi zaten manikür, pedikür biliyor. Çocukları 2 yaşında oluyor. Artık yuvaya da gidebilir. Bekir benim arkadaşım. Onlar benim ailem. Biri gelinim, biri evladım. "Dede" kelimesini duyuyorum. Bütün gün arıyor, "Dedem" diyor bana. Saf bir sevgi, Allah bana bu lütfu da verdi. "Baba" kelimesini duyamadım ama "Dede" kelimesini duydum şükürler olsun...

        İki sene önce siz "Pınar bana çocuğu göstermiyor, çok üzülüyorum" demiştiniz...

        Bir ay kadar görmedim. Pınar da beni tanıdı ve anladı. Tanıyınca benden zarar gelemez, fayda gelir. Benim Bekir'e olan sevgim büyük. Bekir benim sevgilim değil, sevdiğim. Arada büyük fark var. Bir insana aşık olabilirsiniz ama sevgi bitmez. Onun ailesi benim, benim ailem o. Birbirimizin çok kahırlarını çektik. Herşeyi konuşuruz. Birine aşık olmak üzereydim, iyi ki de olmamış. Sohbet ettik, aşkım bitti. Herşeyimizi paylaşırız, böyle bir dostluk var aramızda. Bazı fitneler var, bu sınıf ülkemizde daha çok var. Okyanusa bir taş atabilirsiniz ama okyanus bulanmaz. Ben sokakta her havlayana taş atsam taş kalmaz. Sokaklarda havlayanlar, arkamdan miyavlayanlar beni ilgilendirmez. Unutmasınlar ki, ben hayatımı çok açık yaşıyorum. Dört duvar arasında herkes o kadar tenkit edilecek şeyler yaşıyorlar ki. Evli adamların kalkıp da karısını üç kişiyle boynuzlaması, 70 yaşındaki adamın 15

        yaşındaki kızı alması, tecavüzler, kadına şiddet o kadar topluma zararlı ki... Benim hayatımın ne ekonomiye, ne topluma zararı yok. Keşke herkes bu kadar açık yaşasaydı. Benim arkamdan bu hayatı yaşayanlar konuşmuyor. Kendisi muhakkak gizlice bu işi yapıyor konuşanlar. Korkaklarsa benim ne suçum var...

        Daha önce sizi mayoyla çekenler için "Beni çekenleri ben de çekeceğim. Bir ekip kuracağım, internette yayınlayacağım" demiştiniz. Ne oldu o proje?

        Ben kadın değilim ki mayoyla çekiyorsunuz. Bu vücut 20 yaşındaki birinin vücudu gibi değil ki. Kalkıp da frikik çekmeye çalışıyor. Ne var benim frikikimde. Her sene denize girerken özel mayo yapıyorum. Bu sene çeken kimse onu nasıl olsa yayınlayacağım. Benim de web sitem başlıyor. Bir bölümü haber sitesi gibi olacak. Türkiye halkı da benim sitemi tıklayacak. Politika, ekonomi de olacak içinde. Bana yapılanları, yapma hakkına sahibim

        Yakaladığınız birisi oldu mu?

        Oldu, olmaz mı? Fakat yayınlayamayacak kadar çirkin bir poposu vardı. Denize girerken gördüm. Bir gazeteciydi... Basmak isteyenler de önce kendilerine baksın. Bastıklarında mutlu oluyorum. 64 yaşına gelip de böyle güzel vücudumun olması mutlu ediyor beni

        Bakalım biz 64 olunca nasıl olacağız?

        Gazete benim için önemli, o kağıt sayfası çok önemli. Bana verdikleri manasız yeri ülkeye faydalı bir şeylerle doldursalar daha iyi olur. Emekliler maaş alamazken benim mayomu koymak ayıp...

        Ünlülerin ilişkileri neden kısa sürüyor peki sizce?

        Dünyada da öyle. Şöhreti taşımak zor. Bir insan ünlüyse düşünceleri normal değildir. Ünlüler daha düz insanı seçiyor. Düz insanın ünlüyü taşıması zor. Mesela sabahın 4'üne kadar oturuyorum. Müzik dinlerken birden bire çizmek istiyorum. Kimonolar giyiyorum, çizerken ağlamaya başlıyorum. O da yataktan kalkıp bakıyor... Nasıl anlasın ki? Bir ortama girerken herkes ünlüyle ilgileniyor, diğeri çanta gibi hissediyor kendisini. Ya ünden vazgeçeceksiniz ya da ilişkiniz kısa sürecek. Ben ünü seviyorum, insanların beni çok sevmesini seviyorum. Çok da güzel büyük aşk yaşadım. Biri 17 yıl, biri 8 yıl sürdü. Hangi kadın ve erkeğin böyle bir ilişkisi olmuş ki? "İşini bırakacaksın" deseler, neden bırakayım? Şu an hayatıma bir insanın girmesi. Şimdi Bekir'i, karısını, çocuğunu, asistanlarımı da kabul etmek zorunda biri gelse. Ben tek başıma da aşk yaşarım. Size aşık olabilirim, siz bilmeyebilirsiniz. Bir şey olmadan da aşk yaşanıyor.

        Zor olanı daha mı güzel?

        Valla bilmiyorum ben aşk yaşamayı seviyorum

        "HÜRREM'LE KANUNİ'Yİ YAZARKEN İKİ SALAVATLA YAZMALISINIZ"

        Dönem dizilerinin kıyafetleri nasıl?

        Muhteşem Yüzyıl'dakiler dönem kıyafeti değil. Baktığınızda başında iyi değildi. Dönem kıyafeti değil ama "Ben o dönemde yaşasam böyle tasarlardım" denilebilir. Kıyım diye bir dizi var. O dönemi yansıtıyor ama çok kötü. Renkler, dikiş, formlar kötü. Lacivert makyajlar, oksijenle boyanmış saçlar. Muhteşem Yüzyıl böyle değil. Zevkli, göze hoş. Takılarıyla birlikte uyum içinde. Öyle Bir Geçer Zaman Ki ve Hanımın Çiftliği. Kıyafetler bire bir. İki dönemi de yaşadım. Cemil İpekçi ödülü olsaydı o ödülü verirdim Hanımın Çiftliği'ne. Öyle Bir Geçer Zaman Ki'de de öyle. Sorunumuz senaryolar. Sakız gibi uzatıyorlar. Üç sene olsun diye ellerinden geleni yapıyorlar. Senaryoyu bir kişi yazmaz bir ekip yazar. Aksiyonlar daha hızlı olmalı. Türk sineması en başarılı döneminde. Çağdaş yönetmenler var. Bir sonraki sahneyi tahmin edebiliyorsanız o senarist başarılı değil. Ben Muhteşem Yüzyıl ve Öyle Bir Geçer Zaman Ki izliyorum. Bu kadar acı dolu yapmak zorunda değiller ama. Herkes şişti. İkinci Bahar mesela

        unutulmadı. Her şey dolu doluydu. Ömür boyu unutamayız o diziyi. Öyle Bir Geçer Zaman Ki öyle değil. Muhteşem Yüzyıl dört sene sürecekmiş sanırım. Ne Pargalı öldü ne Mustafa. Tarihi yanlışlara rağmen, kurguya rağmen en iyi yapılmış tarihi dizi. Kötünün iyisi

        Meral Okay ile ilgili söyledikleriniz tepki gördü...

        Allah rahmet eylesin. Sizin sevmediğim yönleriniz varsa, gönlümü kırmışsanız- ki benim gönlümü çok kırmıştı- tamir etmemişseniz, siz ölünce ben cenazeye gelip gözyaşı dökemem. Hastalık etrafa kötü davranmam için bir neden değildir. Ben de kalp krizi geçirdim, iki stent takıldı. Çok kötü hastalığa da yakalanabilirsiniz. Benim annem de ablam da kanser oldu. Bu etrafa saldırmak için bir neden değil. Ben ruhlardan çok korkarım. Siz Kanuni ve Hürrem'i yazarken iki salavatla yazmalısınız. Kostümde serbestsiniz. Hürrem'i Kanuni'ye azarlatıp, karısı olmuşken mindere oturtamazsınız. Haberler yolladım, rahmetli hep ters cevaplar verdi. Normal saray adabına aykırı. Mahidevran cariye ve kul. O sandalyede oturup, Hürrem minderde oturamaz. Kanuni'nin öyle davranmadığını biliyoruz. Hürrem'i ortalık paçavrası yapamazsınız. Rahmetli tersleyip telefonu yüzüme kapatmıştı. Kul hakkım helal olsun ama ölüm herkese. Önemli olan gönülleri kırmamak. Ben de kul hakkı aldıysam kimse gelmesin cenazeme. Uzaktan rahmet okusun...

        CEMİL İPEKÇİ IVANA SERT'İ NASIL BULUYOR?

        Cemil İpekçi en çok neleri sevmez?

        Ünlülerde sevmediğim şeyler var. Mesela Eyüp Sultan'a gidip dua etmek. Resim çekilmeleri bu anda. Yarım yaparken, kurban keserken fotoğraf çekilmesini sevmem. Kimseye göstermek zorunda değilim. Benim duam Allah ile aramda. Kimseye ispat etmek zorunda değilim. Kim namaz kılıyor diye düşünmek istemem...

        Ivana Sert'i nasıl buluyorsunuz?

        Çok güzel bir kadın. Hükümet gibi kadın. Programı o götürüyor. Programı beğenmiyorum. Ivana Sert tek başına olsa keşke programda. Güzel bir kadın. Podyuma çıkacak kadar alımlı bir kadın. İzleyenler de onun güzelliğini izlemek için açıyordur.

        Tasarımları nasıl?

        Ivana'nın tarzı kendine ait değil. Ama kendi başına yaptığı şeyler de var. Zevki olan bir kadın. Tasarımcı olup olmadığını jüri toplayıp konuşmak gerek...

        Ne yiyorsunuz, içiyorsunuz da bu kadar gençsiniz?

        Akşam altıdan sonra yemek yemem. Otlarımı içerim. Yüzümü temizlemeden ne yatarım ne kalkarım. Kiloma dikkat ederim. Masaj yaptırırım. Çok da genç kaldığımı sanmıyorum...

        64 gibi değilsiniz...

        Yüzümü gerdireyim diye bakmam. Çok yakışıklıydım ama hiçbir ameliyat benim 20 yaş halimi getiremez. Maymuna döneceksem kendi yaşımın hoşu olmak daha iyi. 20 yaşındaki Cemil değilim, o yaştaki aptal Cemil miyim? En lezzetli yaşımdayım. Kendime bakıyorum. Yaş alıyorum, söylemeseler hissetmiyorum. Kendimi 25 gibi hissediyorum. Elma şekeri seviyorum, balon seviyorum, koklaşmayı seviyorum. Hala hayatımın en büyük aşkını yaşadım diyemiyorum. Yaşayacağım gibi geliyor. Yaşıtlarımla görüşmem. Ninem 100 yaşındaydı arkadaşları 50 yaşındaydı. Kendi yaşıtlarımı sevmem, "Benim kolesterolüm kaç?" muhabbetlerini istemiyorum

        Nasıl bir aşk bekliyorsunuz?

        Sanatçı olsun. Hayatımda bir ressam, heykeltraş olmadı... Sanatla ilgili bir şey olsun istiyorum. Bedenin dışında başka şeyler de olsun. Ağzını burnunu bilmem. Fizik önemli değil. Genç olmaz. En az 45 olmalı. Bundan sonra daha güzel aşk yaşarım. Kıskançlıklarım yok. Her gün beraber olur muyum bilmiyorum. Sanatçı olmasını istiyorum, paylaşmak istiyorum. Bahr da geldi. Sultanahmet'e gidip, onunla dolaşabileyim. Çiçekleri koklayabilelim. Kimse olmazsa tek başıma da dolaşabilirim...

        CEMİL İPEKÇİ'NİN ÖĞRENCİSİ MÜZEYYEN

        Müzeyyen Geyik var bir de burada. Öğrenciniz. Bir şeyler de ona soralım. Neden Cemil İpekçi?

        Ağustos'tan beri buradayım. Cemil Bey'i çok seviyordum ve Hollanda'dan geldim buraya.

        Neler öğrendiniz ondan?

        Tasarım ve içimdeki şeyleri dışarı çıkarıp uygulayabilmeyi. Kendim dikebiliyorum. O bize çok şey öğretiyor. Sadece moda değil hayatla ilgili şeyleri de öğretiyor. Orada moda kursuna gidiyordum. Ama en iyisinden öğrenmek istiyordum o yüzden Cemil İpekçi'nin yanına geldim. Araştırdım, görüşmeye geldim.

        Cemil Bey, Müzeyyen gidecek mi?

        Onlar benim öğrencilerim. Ama Müzeyyen'in kendi kanatlarıyla uçma zamanı geldi. Erol da öğrencimdi Erol Albayrak oldu. Bugün bir defilem olsun aradığımda hemen gelirler. Kuşlarım uçarken keyif alıyorum. Uçurduğunuz kuşlar kendi kanatlarıyla gidiyorlar...

        Müzeyyen kişilik olarak nasıl buluyorsun Cemil Bey'i?

        Kişiliğine hayranım. Aynı burcuz, ben de aslan o da aslan...

        Ben de aslanım...

        Sahi mi?

        Tehlikeli bir oda oldu burası...

        Evet... Cemil İpekçi çok dürüst, anlayışlı. Sabahtan akşam 18:30'a kadar çalışıyoruz. Yorgun oluyorum, evime gidiyorum...

        Sıkı bir okul mu burası?

        Nereyi gezdiler, ne yaptılar kontrolüm altındadır. Herşeyin bedeli var, oturup çizmekle bir yere gelemezsiniz. Çok talebe geliyor ama maalesef disipline dayanamıyorlar.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ