Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Ayosofya.Vatikan.Arkeoloji parkı.Laodikeia.

        Gülenay BÖREKÇİ/ HT PAZAR

        Geçen hafta çıktığım Ege turunun en güzel bölümü, antik Laodikeia kentiydi. Denizli’nin 6 km kuzeybatısında, yani Antik Frigya bölgesinin batı sınırında ve Lykos yani Çürüksu Ovası’nın tam ortasında yer alan bu kenti, 2003’ten bu yana Laodikeia’da kazı yapan Prof. Dr. Celal Şimşek gezdirdi. Efes ayarında olduğu söylenen bu görkemli antik kentte hamamlar, tiyatrolar, anıtsal çeşmeler, agoralar, sokaklar, tapınaklar ve evlerin yanı sıra Anadolu’nun en büyük antik stadyumu ve tam 12 kilise bulunuyor. Hepsi etkileyiciydi şüphesiz ama ben en çok günlük hayatın küçük ayrıntılarının olağanüstü bir netlikle karşımıza çıkmasından etkilendim. Kabartmalarda ve mozaiklerde Denizli’nin ünlü horozunu, benekli Anadolu leoparını, minik denizatlarını, küçük kırmızı kalpleri, laleleri, bugünün o çirkin simgesiyle alakası olmayan svastika, yani gamalı haçları, nar, patlıcan, haşhaş, asma gibi bitkileri görmek hayatın devamlılığının bir kanıtıydı aslında. Agoralardaki dükkânların, içlerinde antik döneme özgü “buzdolapları” bulunan yeme içme mekânlarının hemen yanındaki at bağlama yerleri falan da öyle. Ha bir de, Candy Crush’larınız yüzünden kendinizi şanslı sayıyorsanız size fena halde yanıldığınızı söylemek zorundayım. O zamanlar da işten güçten, alışverişten sıkılıp birazcık eğlenmek isteyenler için yol kenarlarına küçük oyun düzenekleri kuruluyormuş. Güzel değil mi? Hayatın birazı da oyun olmak zorunda çünkü... Antik çağda da, günümüzde de...

        ‘ANADOLU’NUN EN BÜYÜK METROPOL KENTİ’

        İşte 15 maaşlı arkeolog, 10 restoratör, 2 mimar, 1 malzeme mühendisi, 3 sanat tarihi uzmanı, bizzat yetiştirdiği 40 usta ve 130 işçiyle yılda 12 ay aralıksız çalışarak kazı yapan Prof. Dr. Celal Şimşek’le Anadolu’nun o meşhur yedi kilisesinden birinin, belki de en eskisinin yer aldığı antik Leodikeia kentine dair konuştuklarımız...

        ■ Leodikeia’nın tarihçesinden kısaca bahseder misiniz?

        Hellenistik Seleukos kentinin kralı II. Antiokhos, burayı karısı Laodike adına kurmuş. “Laodike’nin kenti” anlamına geliyor zaten.

        ■ Laodikeia’da neler buldunuz?

        Kentin arkeolojik ve tarihi önemi nedir? Laodikeia, Anadolu’nun en büyük metropol kenti; Efes ayarında... 2 tiyatrosu, 4 hamamı, 6 anıtsal çeşmesi var. Anadolu’nun en büyük stadyumu da burada. Ayrıca tam 12 kilise bulunuyor. 4 ana giriş kapısı, meclis binası, 2 su dağıtım terminali, 5 agorası, ana caddeleri, sokakları, havuzları, tapınaklarıyla hakikaten eşsiz bir ticaret, kültür, sanat, spor kenti. Siz de gördünüz zaten; Suriye Caddesi’nin bir kısmı, üç peristilli ev, A Tapınağı, İmparator S. Severus Çeşmesi, Laodikeia Kilisesi, Kuzey Agorası, tiyatrolar, umumi tuvalet, merkezi kilise, merkezi agora, kiliseli peristilli ev gibi yapılarda kazı ve restorasyon çalışmaları sürdürülüyor.

        ■ Laodikeia Kutsal Haç Kilisesi’nin öneminden bahseder misiniz?

        Bu kilisenin keşfi, son 100 yılda yapılan en önemli arkeolojik buluntulardan biri. Her şeyden önce, MS 306-337 arasında yaşayan ve Hıristiyanlığı serbest bırakan ilk kişi olan İmparator Büyük Constantinus dönemi yapısı. Size bunun önemini şöyle anlatayım: Laodikeia Konsili, bir zamanlar burada toplanmıştı.

        ■ Bu ne anlama geliyor?

        MS 360’ta gerçekleşen bu konsil toplantısında, şu an geçerli olan Hıristiyanlık kanunlarının bir kısmı belirlenmişti. Bu nedenle, Anadolu’nun Yedi Kilisesi’nden biri Laodikeia’dadır ve MS 4’üncü yüzyıldan sonra burası hacı olmak için gelen Hıristiyanlar için önemli bir kent haline gelmiştir.

        ■ Mimari olarak da farklı...

        Dünyada özgünlüğü bozulmamış en eski kilise yapısı burası. Vaftizhanesi, mozaikleri, mermer kaplamaları ve mimarisiyle Laodikeia Kilisesi hakikaten muhteşem.

        ■ Adem ile Havva tasvirlerini silindikleri için göremiyoruz ama Cennet Bahçesi tasviri müthiş. İçerideki vaftiz havuzu ve diğer bölümler de önemli... Hıristiyanlığın ilk kilisesi bu olabilir mi?

        Cennet parapetleri üstünde Cennet Bahçesi tasvirleri bulunuyor. Parapetlerin büyük bir kısmı silinmiş olduğundan Hz. Adem ile Havva’yı göremiyoruz. Diğer bölümler konusunda haklısınız, ambon-vaiz kürsüsü, çeşmeler, vaftizhane koridoru ve vaftiz havuzuyla bu kilisenin başka bir örneği yok. Özgünlüğünün bozulmamasının sebebine gelince; MS 602-610’da kent deprem sebebiyle tamamen yıkılmıştı. Terk edildikten sonra da bir daha kimse buraya yerleşmedi. Dolayısıyla Laodikeia Kilisesi, pagan yani çoktanrılı inançtan tektanrılı Hıristiyanlığa geçişin en önemli ve özgün tanığı olarak kaldı. Önemini anlatmak için ne kadar konuşursak konuşalım, saatler yetmez. Şunu düşünseniz o bile kâfi, burası Ayasofya’dan 300 yıl, Vatikan Kilisesi’nden 1400 yıl daha eski.

        ‘Yaşayan bir arkeoloji ve jeoloji parkı olacak’

        Laodikeia ’daki kabartmaları Anadolu ’nun bitki örtüsüne dair çok şey anlatıyor . Patlıcan (üstte), nar, asma, haşhaş gibi bitkileri görebiliy oruz .

        ■ Laodikeia’yı bir açık hava arkeoloji parkına dönüştüreceksiniz. Yani restorasyon sırasında deprem izleri de, diğer hasarlar da olduğu gibi korunacak. Türkiye’de bir ilk olacak bu parkı anlatır mısınız? Laodikeia binlerce yıldır depremlere maruz kalmış, defalarca yıkılmış, defalarca ayağa kaldırılmış. Yani kentin varlığının da yokluğunun da müsebbibi depremler. Restorasyon çalışmalarında bu deprem izlerini aynen koruyoruz. Ziyaretçiler, tüm dönem izlerini görecek, depremlerin yapıları nasıl yıktığını anlayacak. Böylece burası yaşayan bir arkeoloji ve jeoloji parkı haline gelecek. İşin başka bir güzel yanı da şu: Kronoloji takip edildiğinde bin yıllar içinde hangi aralıklarla depremler olduğu görülecek ve gelecekte ne zaman olacağı tahmin edilebilecek.

        Tavlaya benzer bir oyun oynanmış

        ■ Laodikeia’da gündelik hayata dair birçok ayrıntı gördük sizinle dolaşırken. Mesela Denizli’nin simgesi olan horoz çok ilginçti...

        Geçmişte yaşayan insanlarla günümüzdekiler arasındaki fark, teknoloji ve yaşam tarzının getirdiği yenilikler sadece. Geçmişte de insanlar kentler kurup ticaret yaptılar. Onların da hayalleri, üzüntüleri, sevinçleri vardı. Laodikeia kazıları geçmişle günümüz arasındaki bağları saptamamızı kolaylaştırdı. Nar, patlıcan, haşhaş, horoz, leopar kabartmaları bunların delilleri. Günlük hayat o zamanlar bugünden çok farklı değilmiş. Agoralarda ana cadde kenarındaki dükkânlar, ticarethaneler, yeme içme mekânları, yol üzerinde at bağlama halkaları, halka açık çeşmeler her dönemde, her kentte yok mu?

        ■ Mesela pazar yerlerinde yorulanların soluklanırken oynadıkları bir oyun var. Tavlaya benziyor... Sütunlar arasında, bilhassa yeme içme mekânlarının yanında oyun oynayarak vakit geçiriyormuş insanlar o tarihlerde. Dükkânların önlerinde de ayrıca bugünkü gibi oturma yerleri bulunuyor.

        ‘747 yıl daha çalışmamız gerek’

        ■ Önümüzdeki yıl kiliseyi ve Türkiye’nin ilk arkeoloji parkını açacaksınız. Papa’yı davet etmeyi planlıyorsunuz. Ama bu kentin tamamını ortaya çıkarabilmek için bu ekip, imkânlar el verir ve bu tempoyla çalışırsanız 747 yıla ihtiyacınız olduğunu söylediniz...

        2014 sonlarına doğru Laodikeia Kilisesi ziyarete açılacak. Ayrıca Kuzey Agora’da devasa Batı Portik Sütunlarının kazısını yaparak Güney Portik ile birlikte ayağa kaldırmayı hedefliyoruz. 747 yıla ihtiyacımız olduğu doğru. Öte yandan şu da bir gerçek: Bugüne dek hiçbir arkeolog kazdığı kentin tamamen ayağa kaldırıldığını görmedi. Adım adım ilerliyoruz. Gelecek yıllarda İmparator S. Severus Anıtsal Çeşmesi, Batı Tiyatrosu ve Stadyum Caddesi’ni kazarak ayağa kaldıracağız.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ