Japonya yok oluyor: Dünyadaki demografik değişim geleceği nasıl şekillendirecek?
Japonya İçişleri Bakanlığı verilerine göre ülkenin nüfusu 2021'e kıyasla 2022'de 800 binden fazla azaldı. Japonya'nın açıkladığı veriler ülke açısından 'alarm verici' olarak yorumlanıyor. Öyle ki bu şekilde devam ederse yakın gelecekte bu büyük ülkenin nüfusu 100 milyonun da altına inecek. Peki bir dönemin 'kalabalık' Japonya'sı neden ve nasıl bu günlere geldi? Küreselde artan ve azalan nüfuslar geleceğin dünyasını nasıl şekillendirebilir?
Japonya İçişleri Bakanlığı tarafından Çarşamba günü yayınlanan verilere göre, bu yıl 1 Ocak itibarıyla Japonya'nın toplam nüfusu, hem Japonlar hem de yerleşik yabancılar dahil olmak üzere 125,4 milyon olarak gerçekleşti.
Yabancı uyrukluların sayısı bir önceki yıla göre yaklaşık 289.500 arttı ki bu %10'dan fazla önemli bir artış olarak değerlendiriliyor. Ancak bakanlık, Japonya'da ikamet edenlerin sayısının 800.523 azalarak 2009'daki zirveden bu yana art arda 14. yıl küçülmede olduğunu da ekledi.
"BÖYLE DEVAM EDERSE ÜLKE YOK OLACAK"
Mart ayında ise Başbakan Danışmanı Masako Mori, Japonya'nın 28 Şubat'ta rekor seviyede düşük doğum oranı açıklamasının ardından Bloomberg'e verdiği röportajda, "Böyle devam edersek ülke yok olacak" diyerek "Yok oluş sürecini yaşamak zorunda kalan kişiler son derece büyük zararlarla karşılaşacaklar. Bu, o çocukların başına bela olacak korkunç bir hastalık. Doğum oranın hızla düşüşe geçmesi, şimdi doğan çocukların bozuk, küçülen ve işlev görme yeteneğini kaybetmiş bir topluma atılacağı anlamına geliyor" ifadelerini kullanmıştı.
AZALAN İŞGÜCÜ, BALON GİBİ BÜYÜYEN YAŞLI NÜFUS
Japonya'da 10 yıldan fazla bir süredir ölümler doğumları geride bırakarak dünyanın üçüncü büyük ekonomisi için her geçen gün büyüyen bir sorun oluyor. Zira bu büyük ekonomi artık, yaşlanan nüfustan gelen talep doğrultusunda emekli maaşlarını ve sağlık hizmetlerini finanse etmek için azalan bir iş gücü ve bir balon gibi büyüyen bir yaşlı nüfusla karşı karşıya…
Hükümet verilerine göre, 2020'de Japonya'da yaklaşık 1.500 kişiden 1’i 100 yaş ve üzerinde.
Bu endişe verici durum, Ocak ayında Başbakan Fumio Kishida’nın “Japonya'nın sosyal işlevleri sürdürememenin eşiğinde olduğu” uyarısına yol açtı. Japonya bu boşlukları kapatmak ve nüfusu dengelemek amacıyla son yıllarda daha fazla yabancı sakini ve işçiyi zorlasa da diğer ülkelere kıyasla düşük göç seviyelerine sahip bir ülkede bunu başarmak çok zor…
2018 yılında meclis, Eski Japonya Başbakanı Shinzo Abe tarafından önerilen ve tahmini 340 bin yabancı işçinin yüksek vasıflı ve düşük ücretli işlerde çalışmasına izin vermek için yeni vize kategorileri oluşturan politika değişikliğini onayladı.
2021'de ise Japon hükümeti yabancıların belirli vasıflı işlerde süresiz olarak kalmasına izin vermeyi düşündüğünü duyurdu. Ancak bu plan da COVID-19 salgını, ülkenin sınırlarını yabancı uyruklulara kapatması ile durma noktasına geldi. Peki bu sürece neden olan ne?
NÜFUS NEDEN AZALIYOR?
Japonya'da artık daha az kadın bebek sahibi oluyor ve bu da doğum oranlarının düşmesine neden oluyor. Bunun birkaç nedeni var: Birçok Japon kadını yüksek teknoloji endüstrilerinde çalışıyor ve kariyerleri anne olmaktan etkilenebilir. Bununla beraber ekonomik endişeler de mevcut… Hayat pahalılığı, yüksek standartlar, çocuk bakımı maliyetleri nedeniyle çocuklar giderek daha pahalı hale geliyor. İnsanlar kariyerlerine odaklanmak ve daha iyi bir yaşam standardının tadını çıkarmak için çocuk sahibi olmayı hayatlarının ileriki dönemlerine erteliyorlar.
Yukarıdaki nedenler nüfusun artmasını engellerken, sağlık sistemi ve yaşlıların durumu da nüfusun ortalamasını artırıyor. Japonya'nın uzun vadeli bakım sigortası sistemi dünyanın en cömertleri arasında yer alıyor. Diğer sanayileşmiş ülkelerdeki insanlarla karşılaştırıldığında, Japonlar vergi ve prim olarak ödediklerinden çok daha fazla yardım alıyorlar. Program, gelire bağlı olarak yaşlı bakımının yüzde 70 ila 100'ünü sübvanse ediyor. 2000 yılında sistem başlamadan önce, hasta olan yaşlılar hastanelere gider ve ölene kadar orada kalırdı. Şimdi evde ölme eğilimindeler. Bu nedenle bazıları Japonya’yı tıbbi refah açısından en gelişmiş ülkelerden biri olarak tanımlıyor. Ama sistem gergin.
NELER YAPILABİLİR?
Halihazırda bakım görevlisi sıkıntısı var ve hükümet, ülkenin 2040'a kadar 700 bin kişiye daha ihtiyacı olacağını tahmin ediyor. Önerilen düzeltmeler arasında maaşlarının artırılması, emeklilerin ve gönüllülerin işe alınması, hemşireliğin bir kariyer olarak teşvik edilmesi, robotiklere güvenme ve son kez daha fazla yabancı işçiye izin verilmesi yer alıyor.
Tokyo merkezli bir araştırma kuruluşu JICA Ogata Research Institute tarafından geçen yıl yayımlanan bir raporda, Japonya'nın hükümetin ekonomik hedeflerine ulaşması için 2040 yılına kadar 2020 seviyesinden yaklaşık dört kat daha fazla yabancı işçiye ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. Ancak bunu yapmak için Japonya'nın önce göçmen işçilerin insan haklarını destekleyen bir ortam yaratması ve yabancıları daha fazla kabul etmesi için toplumsal değişimi zorlaması gerektiği konusunda uyardı. Bununla beraber çocuk sayısını artırmaya yönelik teşviklerin de ilerleyen süreçte etkisi olacağı belirtilse de bu çok sürdürülebilir görünmüyor.
TEK SORUN JAPONYA’DA DEĞİL
Japonya'nın nüfusu, 1980'lerdeki ekonomik patlamadan bu yana, 1,3'lük doğurganlık oranıyla istikrarlı bir düşüş içinde. Ülkede istikrarlı bir nüfusu sürdürmek için gereken oran ise 2,1 olarak öngörülüyor.
Nüfusunun yaklaşık yüzde 30'u 65 yaş ve üzerinde olan Japonya, dünyadaki en yaşlı nüfusa sahip. Ancak bu durumdan muzdarip tek ülke değil, diğer ülkeler de hızla yaşlanıyor…
Japonya'nın yaşadıkları ve izledikleri yol aslında dünyanın pek çok bölgesinde olacakların habercisi diyebiliriz. Çin, Güney Kore’nin yanısıra İtalya ve Almanya gibi Avrupa ülkeleri de benzer bir yörüngede. Aynı şekilde Amerika Birleşik Devletleri de öyle, sadece daha yavaş bir hızda.
New York Times’a göre tahminler güvenilir ve net: 2050 yılına kadar, Doğu Asya ve Avrupa'nın bazı bölgelerinde 65 yaş ve üstü insanlar nüfusun yaklaşık yüzde 40'ını oluşturacak. Bu, Amerika'nın emeklilik başkenti Florida'daki yaşlı yetişkinlerin payının neredeyse 2 katı.
Olağanüstü sayıda emekli, onları desteklemek için azalan sayıda çalışma çağındaki insana bağımlı olacak. Uzmanlar, pek çok gelişmiş ülkenin; emeklilik maaşları, emeklilik yaşları ve katı göçmenlik politikaları gibi kanıksadığı şeylerin yeniden gözden geçirilmesi gerekeceğini tahmin ediyor. Ekonomistler, günümüzün daha gelişmiş ülkelerinin kaçınılmaz olarak küresel GSYİH'nın daha küçük bir payını oluşturacağını söylüyor.
Bu durum Avrupa, ABD, Çin ve diğer büyük ekonomiler için büyük bir değişiklik. BM projeksiyonlarına göre yakında en dengeli iş gücü çoğunlukla Güney ve Güneydoğu Asya, Afrika ve Orta Doğu'da olacak. Uzmanlar, değişimin ekonomik büyümeyi ve jeopolitik güç dengelerini yeniden şekillendirebileceğini söylüyor.
Bugünün genç ülkeleri ise kritik bir dönemeçte olan ülkeler değil. Gelişmiş ülkelerin dönüşümü daha yeni başladı. Bu ülkeler azalan işçi sayısına hazırlanamazlarsa, refah ve ekonomik güçte kademeli bir düşüşle karşı karşıya kalacaklar. Dünyanın en yaşlı ülkeleri arasında yer alacak iki ülke olan Güney Kore ve İtalya'da çalışma çağındaki insan sayısının BM nüfus projeksiyonlarına göre 2050 yılına kadar 13 milyon ve 10 milyon azalacağı tahmin ediliyor. Çin'in ise çalışma çağındaki 200 milyon daha az sakinine sahip olacağı tahmin ediliyor ki bu, çoğu ülkenin toplam nüfusundan daha yüksek bir düşüş.
Dünya Bankası'na göre, dünyanın diğer bölgelerine göre daha hızlı yaşlanan Asya ülkelerinde değişiklikler artacak. Yaş yapısında Fransa'nın 100 yıldan , Amerika Birleşik Devletleri'nin 60 yıldan fazla sürmesine neden olan bir değişiklik birçok Doğu ve Güneydoğu Asya ülkesinde sadece 20 yıl sürdü. Asya ülkeleri çok daha hızlı yaşlanmakla kalmıyor, bazıları da zengin olmadan önce yaşlanıyor. Japonya, Güney Kore ve Singapur nispeten yüksek gelir seviyelerine sahipken, Çin aynı noktada Amerika Birleşik Devletleri'nin sahip olduğu gelir seviyesinin yüzde 20'si ile çalışma çağındaki en yüksek nüfusuna ulaştı.
Bazı gelişmiş ülkeler ise ki buna ABD dahil - bu kadar derin bir değişimle karşı karşıya kalmayacak. Örneğin, biraz daha yüksek doğurganlık oranları ve daha fazla göç, ABD ve Avustralya'nın 2050'de diğer birçok gelişmiş ülkeden daha genç olacağı anlamına geliyor. Hem ABD’de hem de Avustralya'da, nüfusun yaklaşık yüzde 24'ünün 65 yaş ve üstü olduğu tahmin ediliyor. BM projeksiyonlarına göre 2050'de yüzde 30 ile bugünden çok daha yüksek, ancak Avrupa'nın çoğundan ve Doğu Asya'dan daha düşük olacak.
Yaşlanan ülkeler refahın tadını uzun süre çıkarmaya devam edecek olsa da gelecekleri için şimdiden adım atmaları gerekiyor…
* Haberin görselleri Associated Press, Reuters ve iStock'tan servis edilmiştir.