OECD İstanbul Merkezi Başkanı Bouali: İstanbul'u bir merkez haline getirmek istiyoruz
OECD İstanbul Merkezi'nde düzenlenen "Akdeniz Yeşil Haftası: Akdeniz için Yeşil ve Daha Dirençli Bir Gelecek programı" sonrası Haberturk.com'un sorularını yanıtlayan OECD İstanbul Merkezi Başkanı Achraf Bouali "İstanbul'u, iklim, karbonsuzlaştırma ve dijitalleşmeye dair süreçlerde tüm ülkeleri bir araya getirip neler yapabileceğimizi tartışabileceğimiz bir merkez haline getirmeye çalışıyoruz" dedi.
Akdeniz Yeşil Haftası: Akdeniz için Yeşil ve Daha Dirençli Bir Gelecek programının ilki Akdeniz için Birlik (UfM) ve İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ortaklığında 14-16 Mayıs tarihlerinde OECD İstanbul Merkezi'nde düzenlendi.
UfM ve OECD'nin hükümet yetkililerinden özel sektöre, sivil toplumdan bilim insanlarına Avrupa-Akdeniz bölgesi aktörlerini bir araya getirdiği etkinliğin Yüksek Düzeyli Açılış Oturumu'nda UfM Genel Sekreteri Nasser Kamel, İklim Değişikliği Başkanı Halil Nasar, BM Çevre Programı/Akdeniz Eylem Planı Koordinatörü, Barselona Sözleşmesi Sekreteryası Tatjana Hema, Türkiye AB Delegasyonu Baş Yardımcısı Jurgis Vilcinskas ve OECD İstanbul Merkezi Başkanı Achraf Bouali konuştu.
Bouali, etkinliğin ardından Haberturk.com Ekonomi Editörü İrem Kuşoğlu Görgü'nün sorularını yanıtladı.
"İSTANBUL, DÜNYAYLA BAĞLANTISI NEDENİYLE ÇOK İYİ BİR YER"
OECD İstanbul Merkezi'nin önemine değinen Bouali "Burası bölgeler arası bir merkez ve dünyanın çeşitli bölgeleriyle de birlikte çalışıyoruz. OECD'nin küresel direktörlüğünün bir parçasıyız. OECD'nin merkezi Paris'te ve bölgesel merkezi İstanbul, dünyanın geri kalanıyla olan bağlantısı nedeniyle çok iyi bir yer. Türkiye, OECD’nin kurucularından biriydi ve OECD içindeki uzun müzakerelerden sonra, OECD üyesi olmayanlara da ulaşabilmek için İstanbul'da bu küresel merkezi açmaya karar verdiler." diye konuştu.
Bouali sözlerine "Burada yaptığımız şey, OECD'nin bölgesel programlarını, tüm bu bölgeleri bir araya getirmek. Onları İstanbul'da buluşturuyoruz. Farklı konularda 2000'den fazla uluslararası ziyaretçinin katıldığı 22'den fazla uluslararası konferans düzenledik. Latin Amerika'dan, Güneydoğu Asya'dan, MENA'dan ülkelerle politika diyaloglarını tartışmak için buraya, İstanbul'a geliyorlar. Bugün iklim konusunu görüşmek üzere buradayız. Çok aktif bir ekibimiz var. Bence İstanbul'da çok iyi konumlanmış durumdayız" diye devam etti.
"TÜRKİYE OECD'NİN KURUCULARINDAN BİRİ"
OECD İstanbul Merkezi'nin kuruluşunda Türkiye'nin rolüne de değinen Bouali "Türkiye aslında OECD'nin kurucularından biri. OECD'nin gelişimi boyunca çok uzun süre yer aldı. Gittikçe daha fazla yeni üyemiz oldu. Türkiye bu bölgesel ofisi İstanbul'da kurma tekliflerini uzun bir süre önce dile getirdiler. Aslında bunu burada yapmak da mantıklı, çünkü burası diğer bölgelerle çok iyi bir bağlantı noktası. OECD'ye teklifte bulunarak “Neden bölgesel ofisinizi burada açmıyorsunuz?” dediler ve 2018 yılında Türk hükümeti ile OECD arasında bir mutabakat zaptı imzalandı. Ve sonunda burada ofis kurduk" dedi.
"İSTANBUL'U BİR MERKEZ HALİNE GETİRMEYE ÇALIŞIYORUZ"
Karbonsuzlaştırmaya yönelik politikalar ve yenilebilir enerji konusuna değinen Bouali "Yenilenebilir enerjilerin geliştirilmesi noktasında Türkiye'nin çok iyi durumda olduğunu görüyorum. Birkaç yıl önce böyle değildi belki ama şimdi yenilenebilir enerji konusunda gerçekten çok hızlandı ve bu da karbonsuzlaştırma sürecine yardımcı olduğunuz anlamına geliyor" derken yeşil enerji alanındaki işgücü ihtiyacına vurgu yaparak "Ama bu aynı zamanda yenilenebilir enerji için kalifiye işgücüne ihtiyaç duymanız açısından da çok önemli. Farklı türde yeşil enerjiye yönelik işgücüne ihtiyacınız var. Ve bununla beraber bu insanları ölçeklendirmeniz ve eğitim vermeniz gerekiyor. Bence Türkiye bu konuda da ilerleme kaydediyor. OECD olarak biz de ülkelere eğitim sistemlerindeki ve becerilerindeki zorlukları tespit etmeleri ve bu yeşil dönüşüme yardımcı olacak bir işgücü yaratmaları konusunda yardımcı oluyoruz. Ve tabii ki dijitalleşme konusuna gelince, hepimizin bildiği gibi dijitalleşmiş bir dünyaya ve aynı zamanda ekonominin yeşillendirilmesine geçişte çok önemli bir rol oynamakta. Dijitalleşme önemli bir rol oynuyor. Ancak yine de biz burada iklim konusuna, karbonsuzlaştırmaya, dijitalleşmeye ve yeşil işlere odaklanıyoruz. Ayrıca İstanbul'u, tüm bu ülkeleri bir araya getirip neler yapabileceğimizi tartışabileceğimiz bir merkez haline getirmeye çalışıyoruz. Bu hafta Akdeniz ülkeleri, önümüzdeki hafta da bakanlar düzeyinde toplantımız var" diye ekledi.
"ORTA KORİDOR OLDUKÇA ÖNEMLİ"
Orta Koridor'a yönelik soruya yanıt veren Bouali "OECD İstanbul Merkezi'ndeki ekibimle birlikte bu orta koridorla ilgili bir fizibilite çalışması hazırladık. Türkiye elbette bölgesel bir merkez ülke olarak, Asya ile Avrupa arasında bağlantı sağlayan bir ülke olarak, çok önemli bir rol oynuyor. Fizibilite çalışmasını Kazakistan, Gürcistan, Azerbaycan, Türkiye ve OECD'deki meslektaşlarımızdan oluşan tüm bu ülkelerden katılımcılarla birlikte İstanbul'da sunduk ve bu çalışma daha sonra OECD'nin resmi bir çalışması olarak Paris'te OECD genel merkezinde Avrasya bakanlar toplantısı sırasında sunuldu. Dolayısıyla bu bağlantı yolu, özellikle de dünya genelindeki jeopolitik gerilimler göz önüne alındığında çok önemli. Ve bence Türkiye kendisini dünyanın farklı bölgeleri arasında çok iyi bir bağlayıcı olarak konumlandırabilir" diye konuştu.
"İSTANBUL BİZİM İÇİN COĞRAFİ VE JEOPOLİTİK AÇIDAN ÇOK ÖNEMLİ KONUMDA"
"Akdeniz Yeşil Haftası: Akdeniz için Yeşil ve Daha Dirençli Bir Gelecek" programı için Türkiye'de bulunan Akdeniz için Birlik (UfM) Su, Çevre ve Mavi Ekonomi'den Sorulmlu Genel Sekreter Yardımcısı Almotaz Abadi ile Enerji ve İklim Eylem'den Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Grammenos Mastrojeni de Haberturk.com'a etkinliğe yönelik açıklamalarda bulundu.
UfM'in görevi ve İstanbul'un önemine değinen Almotaz Abadi "İstanbul bizim için coğrafi ve jeopolitik açıdan çok önemli bir konumu temsil ediyor. Türkiye'nin, Akdeniz için Birlik yani UfM’in bir parçası ve aynı zamanda OECD'nin kurucu üyesi olmasından dolayı gurur duyuyoruz . Bu, aslında amaçları bakımından birbirine çok da benzemeyen ancak birbirini tamamlayan iki örgütü bir araya getirmek için çok da iyi bir rol oynamakta. Bu bölgenin, Akdeniz bölgesinin, sürdürülebilir kalkınmayla ilgili küresel gündemi desteklemek için nasıl bir araya getirileceği, özellikle de enerjide yeşil ve mavi su ile ilgili konu söz konusu olduğunda, yeşil enerjiye adil geçiş arzumuzla ilgili hususların yanı sıra denizlerimizi nasıl koruyacağımız konusunda 43 üye ülkenin tamamını sürdürülebilir kalkınma portföyünde coğrafi işbirliği yönleriyle bir araya getirmekten sorumluyuz" dedi.
Grammenos Mastrojeni ise konuya ilişkin "Bizim bir görevimiz var. Bu yetkinin ruhu, çatışmaların temel nedenlerini ortadan kaldırmakla görevlendirilmiş olmamızdır. Bu ne anlama geliyor? Biz Güvenlik Konseyi gibi bir çatışma yaşandığında müdahale eden bir kurum değiliz. Ancak insanları saldırganlığa iten tüm nedenleri ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Bunu nasıl yorumluyoruz? Elbette, hükümetleri, özel sektörü ve sivil toplumu, artık herkes için açık olan bir şekilde, sürdürülebilir kalkınmaya geçişte işleri daha iyi hale getirmek için harekete geçirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla biz, başka yerlerde birbirlerine karşı olan devlet gruplarının bir araya gelerek birlikte neler yapabileceğimizi tartıştıkları bir yeriz" diye konuştu.
"TURİZM DESTİNASYONU OLMAK KAZANIM KADAR SORUN DA GETİRİYOR"
Akdeniz'de turistlerin ekosisteme etkilerine yönelik konuşan Almotaz Abadi "Bu aslında ‘Akdeniz için Birlik’ gündeminin sürdürülebilir mavi ekonomiye ilişkin ayaklarından biri. Bir deklarasyonumuz var. On tane önceliğimiz var. Altıncısı turizmle ilgili. Turizmi geliştirmemiz gerekiyor ve bunun da çevremizde, özellikle de deniz koruma alanlarında en az ayak iziyle nasıl olacağına bakmamız gerekiyor. İşte sürdürülebilir mavi ekonomi eylem yol haritası kapsamında yaptığımız çalışma bu. Çözümleri incelemeye çalışıyoruz ve geri bildirim alıyoruz" derken Mastrojeni "İklim açısından baktığımızda turizmi seyahate dönüştürmek zorundayız. Yani İstanbul bu sorunu iyi biliyor. İki yıl içinde dünyanın ilk turizm destinasyonu haline geldi. Muhteşem bir şey. Birçok kazanımla birlikte geliyor ama aynı zamanda birçok sorunla birlikte geliyor. Buna bağlı emisyonlar, alanların işgali var. Fakat bununla başa çıkabilir ve daha iyi bir turizm eğitimi verebiliriz" dedi.
"TÜRKİYE'NİN SÜRECE KATKIDA BULUNMASINAN GURUR DUYUYORUZ"
Türkiye'nin sürdürülebilirlik konusunda diğer Akdeniz ülkelerine kıyasla performansına değinen Mastrojeni "İklim değişikliği konusunda dikkate almadığımız bazı şeyler var. Kaynaklar gibi. Her zaman enerjiyi düşünürsünüz ama çok önemli olan başka bir kaynak daha var, o da arazinin yanlış kullanımı. Emisyonların neredeyse yüzde 30'u arazinin yanlış kullanımından kaynaklanıyor ve Türkiye'nin bölgede arazi geri kazanımı ve arazi kullanımı için kapsamlı bir strateji benimseyen ilk ülke olduğunu hatırlattım. İstanbul'un sürdürülebilir ve muhtemelen net sıfır bir şehir olmak için karmaşık bir operasyona girdiğini de biliyoruz. Bu yüzden karşılaştırma konusunu doğru bulmuyorum. Ortada bir performans yok. Sıralama yok. Hepimiz elimizden geleni yapıyoruz ve Türkiye'nin de üzerine düşeni yaptığını görüyoruz" dedi.
Almotaz Abadi ise Türkiye'nin katkılarına değinerek "43 üye devletimizdeki çevresel unsurların izlenmesine ilişkin yıllık olarak hazırladığımız bir raporumuz var. En az 30'unun bu raporu sunmasından ve bize sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve izleme açısından neler yaptıkları, deniz dahil olmak üzere çevrenin farklı bileşenlerini nasıl korudukları ve kirlilikle ilgili konular hakkında bilgi vermesinden çok memnunuz. Çalışmaların takip edilmesi gerekiyor ki biz de ‘Akdeniz için Birlik’ olarak, ders çıkararak daha azını kabul ederek daha fazlasını yapabiliriz. Türkiye'nin bu sürece katkıda bulunmasından ve diğer üye devletlere örnek olmasından gurur duyuyoruz. Bunu yaptığımız için de gurur duyuyoruz. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere, tek başımıza daha hızlı ilerleyemeyiz ancak daha ileri gitmek istiyorsak birlikte ilerlememiz gerekir" dedi.