Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik İnsanın insanı öldürme oranı % 1’in altında

        Ümran AVCI / HABERTÜRK

        HABERTÜRK yazarı Neva Çiftçioğlu’nun dün kaleme aldığı “Dünyanın en barışçıl dönemi” başlıklı yazısı tartışma yarattı. Çiftçioğlu’nun yazısına göre; 1945’ten bu yana birbirini öldürme oranı süratle düşüyor. Tanınmış psikolog Steven Pinker’ın yapmış olduğu derlemeye göre dünya 50-60 yıldır “en barışçıl” dönemini yaşıyor. Kabilelerde birbirini öldürme oranı yüzde 20-60 arasındaydı. Şimdi ise yüzde 1’in altında. Özellikle son zamanlarda akan kan, IŞİD’in dünyanın gözü önünde yaptığı katliam Pinker’in bu sözlerinin tartışılmasına neden oldu. Sosyologlar “dünyanın en barışçıl dönemi” sözlerini yorumladı. Görüşler şöyle:

        Sosyolog Doç. Dr. Şükrü Aslan

        ‘Yaşadığımız dönem daha vahşi bir dönem’

        EĞER bu istatistiki bilgi doğruysa bunun bize gösterdiği sosyal sonuçlar şunlar olabilir: Dünyada insanın insanı kırdığı barbarlık rejimi devam ediyor. Esasında bu barbarlık bakımından bir süreklilik var. Sanayi devriminin, onun üzerinden gelişen kapitalizmin, teknolojinin ve insanın medeniyetine ve refahına dair bütün söylemlerinin de çok fazla karşılık bulamadığını görüyoruz. İkincisi de, her ne kadar 20. yüzyılda katledilen insan sayısının azaldığı söyleniyor olsa da bunun önceki dönem uygulamaları ve kitlesel kırımlarla çok farklı özellikler taşıyan bir dönem olduğunu söylemek gerekir. Çünkü bu dönem, insanlığın barışı, ideal rejim, refah ve ilerleme gibi söylemler üzerine kurulu bir dönem. Önceki dönemlerde bu yönlü bir söylem ve idealize edilmiş bir rejim arayışı ya yoktur ya da hemen hemen yoktur. Bu yönde bir mücadele de yoktur. Bu bakımdan 20. yüzyılda nüfusa oranla öldürülen insan sayısı azalmış olsa bile idealize edilmiş projelerle birlikte düşünüldüğünde daha vahşi bir dönem olduğunu söylemek gerekir. Kitlesel soykırımlar, katliamlar, etnik temizlemeler, inanç kimliklerine yönelik kitlesel temizlemeler bu vahşiliğin en somut örneğidir. Bugün de Ortadoğu’da sınırlarımızda yaşanan katliamları bunun bir parçası olarak görmek gerekir.

        Sosyolog Prof. Dr. Ferhat KENTEL

        ‘Öfke ve nefret sürüyor’

        BANA pek öyle gelmiyor biraz şaşırdım. Tabii 20. yüzyıl bayağı savaşlarla, katliamlarla, soykırımlarla dolu bir yüzyıl olduğu için bol miktarda kan revan var. Öyle bir şeyden tam çıkmışız gibi düşünmüyorum. Çok yüksek dozda devam ediyor. Böyle bir sonuca varmak istatistiksel olarak belki birtakım rakamlar bunu ispatlıyor ama ruh hali olarak ben çok barışçıl bir dönemde olduğumuzu düşünmüyorum açıkçası. En azından Kuzey-Güney ya da Doğu-Batı dediğiniz coğrafyalar arasında ciddi bir ve nefret var yani.

        Sosyolog. Prof. Dr. Nilüfer NARLI

        ‘Şimdi savaşlarda daha çok sivil ölüyor’

        ARAŞTIRMANIN dayandığı kaynakları gözden geçirmeden yorum yapabilmem çok zor. Fakat şunu söyleyebilirim: Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nda cephede askerler ölüyordu. Sivillerin ölüm sayısı daha düşüktü fakat son yıllarda savaşlarda sivillerin ölüm sayısı çok daha yüksek geçmişe göre. O yüzden bu veriye biraz şaşırdım. Geçmişteki savaşlarda cephede askerler ölüyordu, fakat son yıllarda yaşanan savaşlarda sivil ölümleri çok daha yükseldi. Son beş yıldır devlet dışı aktörler de artık savaşlar başlatabiliyorlar. Onların başlattığı savaşlarda çok sayıda insan ölebilir

        Sosyolog Prof. Dr. Mazhar BAĞLI

        ‘Hümanist tezi doğruluyor, şaşırtıcı’

        İNSANLIĞIN giderek daha hümanist bir çizgiye doğru kaydığı, bir duyarlılık oluştuğuna dair bir tez var. Ben çok o kanaatte değilim. Hümanizmden kastımız; insanlığı ve insanlara değer vermekle kasıt sadece öldürmek yahut ortadan kaldırmak olarak bakılırsa belki doğru olabilir ama ben işin daha başka boyutlardan da ele alınması gerektiğine inanıyorum. Mesela kişinin inancına, kişinin değerlerine, yaşam tarzına, kişinin temel insan hakları ile ilgili pratiklerine saygı gösterilmesinde hümanizm açısından çok önemli olduğunu söyleyebiliriz. Kendi adıma böyle bir rakamsal veri beni şaşırttı. Ama demek ki şunu söyleyebiliriz; bu antropolojinin temel ilerlemeci teorisi açısından doğrulanan bir veri olarak görmek mümkün. Yani, insanlığın her geçen gün daha iyiye, daha hümanist bir çizgiye doğru evrildiğini iddia eden bir antropoloji tezi var. Bu tezi doğrulayan bir şey. Bence şaşırtıcı bu durum.

        İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Yrd.

        Doç. Dr. Nur Banu KAVAKLI BİRDAL

        ‘Demokratik çözüm için daha çok çaba var’

        PSIKOLOG Pinker, özellikle de 20. yüzyılın ilk yarısı ile son birkaç on yılı uluslararası veri setlerini kullanarak karşılaştırmış ve şiddetin ve insan kaynaklı ölümlerin küresel olarak azaldığını göstermiş. Kendisine Suriye’de yaşanmakta olan şiddet ve ölümler neticesinde bu tezini yeniden gözden geçirmek gerekip gerekmediği sorulduğunda da, bu bölgesel olayların şiddet ve ölüm vakalarını artırmakla birlikte küresel düşüşün devam ettiğini belirterek tezine sahip çıkmış. Pinker’in haklı olduğu noktalar var tabii ki. İnsanoğlu yerleşik ve devletli toplumsal yapıya kavuştuğundan bu yana sorunların çözümlenme şekli de değişti. Komşusu ile arazi ihtilafı yaşayan bir kişi bunu o kişiyi öldürerek halletmek yerine hukuki yollara başvuruyor (çoğunlukla). Ayrıca iki dünya savaşı da böylesi kitlesel felaketleri engellemek için çaba göstermek konusunda önemli deneyimler oluşturdu. Bilişim teknolojilerindeki ilerleme ile dünyanın bir yerinde olanı uluslararası kamuoyu kısa zamanda öğreniyor ve tepki de veriyor. Sorunların demokratik ve diplomatik kanallardan çözülmesi için daha çok çaba ve baskı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yanı başımızda yaşanan şiddet ve katliam ve bunun ülke içinde yarattığı kutuplaşma söz konusu iken ne kadar iyimser olunabilinir ki.

        Sosyolog ve Siyaset Bilimci Prof. Dr. Doğu ERGİL

        ‘Rakamlarla düşünecek olursak bu bulgu doğrudur ama...’

        İSTATISTIKLER rakamlarla konuşurlar. Fakat olgular insani ilişkiler üzerine bina edilir. Bu sözü edilen şey bir istatistiktir. Hakikaten büyük savaşların olmaması ve geçmişte her yıl ölçülen çatışmalarda insan ölüm sayılarının azalması böyle bir sonuç doğurabilir. Ama ülkemize ve çevremize baktığımızda bunun tam tersi bir tablo görüyor olabiliriz. Ama rakamlarla bu tespit doğrudur. Ne kadar çok devlet, millet bu çatışmaların içinde yer alırsa ölüm sayısı artıyor. Şimdiki çatışmalar devletler arası olmaktan çok devlet altı grupların kendilerini dünyada ve yaşadıkları bölgelerde bir yer aramasından doğuyor. Çatışmalar kitlesel ve devletler arasında olmaktan çok gruplar arasında oluyor. Gruplar da daha çok ideolojik. El Kaide, IŞİD ortaya çıktı. Bildik bütün değer ve gruplara saldırabiliyor. Fakat etki alanı çok geniş değil. Öldürülen insan sayısı çok fazla olmuyor. Çünkü kitle imha silahları yok işin içinde. Savaşlarda kitle imha silahları oluyor. O yüzden biz rakamlarla düşünecek olursak bu bulgu doğrudur. Ama dünyanın en barışçı dönemine girdik diyemeyiz; kavga ideolojilerde ve ideoloji haline getirilen inançlar arasında sürmekt

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ