Serdar Ali Çelikler: "Demek ki futbola güvenmek gerekiyormuş"

Yıllardır futbolumuzun içinde bir kanser büyüdü... "X takım şampiyon yapılacak..."; "Y takım küme düşürülecek..."

"Yayıncı kuruluş sezon heyecanı kaçmasın istedi, bize operasyon yapıldı..."

Yıllar yılı bu zehirli hücre futbolumuzun güven ortamını zehirledikçe zehirledi. Güven endeksini sıfırladı. Gerçekten de Haluk Ulusoy federasyonu döneminde istenilen şeylerin olması için alenen çalışıldı. İsmen hakem atandı. Atanan hakemler değiştirildi. Kupa finaline giden hakemlerin yanına uçakta mihmandar konuldu ki hakemin "istenilen sonucu uygulayabilmesi için" hiçbir anı boşlukta kalmasın...

Ancak Hasan Doğan döneminde başlayan temizlik ile birlikte bu unsurlar sistem dışına itildi. Her ne kadar o dönem sistem dışına itilen 2 hakem memleket kontenjanlarından bu seneki MHK'ya konulsa da etkileri minimize edilmiş şekilde kuruma girebildiler.

Yıllardır, "Ligin ismi falancanın. Bu sene o falancanın oynadığı kulüp şampiyon yapılacak..." gibi safsatalarla uğraşıldı.

Bu seneki moda da "Başakşehir şampiyon yapılacak..." şeklindeydi.

Hadi açık konuşalım... Bunu dile getiren herkes Başakşehir'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatı gereği şampiyon yapılacağını, TFF'nin de bu işin taşeronu olacağını ima ediyor.

Bu satırların yazarı ise yıllardır 2 unsuru savunuyor:

■ Futbol, basketbol gibi bir spor değildir. Basketbolda yalnızca 2 taraflı düdük size maç kaybettirir. Oysa futbolda maçı alıp bir taraftan diğerine vermek çok daha fazlasını gerektirir. Hele hele 34 haftalık maratonda bir takımı "şampiyon yapmak" operasyonel yöntemlerle olacak iş değildir.

■ Başaksehir'in seyircisizliği takım motivasyonunu olumsuz etkiliyor. Abdullah Avcı da 'final hocası' değil, winner biri değil.

Bu iki nedenin ikincisini fazla deşmeye ve açmaya gerek yok. İlk madde için ise şunu söylemeliyim. Evet, TFF ya da organizasyon düzenleyici hangi kurum olursa olsun 34 haftalık maratonda 2 bilemedin 3 maçta fayda sağlar. Bunun fazlası doğrudan talimatlı operasyona girer ki bu kimsenin alabileceği bir risk değildir. Evet, Göksel Gümüşdağ etkili biridir futbol dünyasında... Evet, Başakşehir'e hakemler 'yanlış' yapamazlar. Evet, Emre Belözoğlu'na ayrıcalıklı davranırlar. Evet, sezonda 2 ya da 3 maçı hakemler rakipten alıp Başakşehir'e vermiş olabilir. Ancak uzun maratonda ne yaparsanız kendi gücünüzle yapmalısınız. Hele ki VAR sistemi geldikten ve eyyam en azından ofsayt gibi kesin konularda ortadan kalktıktan sonra...

Yani demem o ki 'düzenleyici organizasyon' sizin önünüzdeki taşları ayıklayabilir. Yolunuzu temizleyebilir. Ama rakibinizden daha hızlı koşmanız için sizi itekleyemez. İteklemeye kalksa dahi sizin koşacak gücünüz yoksa o düz yolda dahi takılır düşersiniz. En basit örnek Real Madrid'dir. 3 sene üst üste Şampiyonlar Ligi'ni alan Madrid, her sezon bir kez (2 kez Bayern, 1 kez Juventus) eleme turlarında kollandı. Ama o maçlara kadar ve sonrasında hakettiği için kupayı aldı. Finallerde rakiplerini sürklase etti. Bu yıl, deplasmanda Ajax'ı 2-1 yenerlerken de hakem yardımı aldılar. Ama evlerinde 4 yemelerine kimse mani olamazdı, olamadı da...

Başakşehir'in başına gelen de budur. Son düzlüğü koşamayan bir organizasyon. Clichy ve Emre dışında ayağı titremeyen yok gibi. Avcı da harika bir teknik direktör ama asla winner değil. Çok fazla oyun odaklı düşünüyor. Sonuç odaklı düşünmesi gereken yerlerde çuvallıyor.

Futbola güvenelim. Futbolda önünde sonunda en az hatayı yapan kazanır.

Camianız, taraftarınız, politik gücünüz sizi bir yere kadar getirir. En sonunda çizgiyi geçiren takımınızın kalitesidir. Bu kalite oyuncu yeterliliği ve teknik adam farklılığının bütünüdür. Bu pazar, bu unsurları en çok barındıran iki takımın derbisi var.

Bence kazanan şampiyon olacak.

Yine, hemen hemen her zamanki gibi hakeden şampiyonluğa ulaşacak.