Uzmanlar ABD’de yaygın kullanılan yeni uyuşturucunun Türkiye’ye girmesinden korkuyor
Alkol ve madde bağımlılığında çember daralıyor, kurban sayısı artıyor. Uzmanlar alkolün maddenin önüne geçtiğine, kumar bağımlılığında ise son iki yılda 2 kat artış olduğuna dikkat çekiyor. Sayıları giderek artan ve bağımlılık yaşı düşen çocuklar, iyi bakamadığımız için yaşamını yitiren bağımlılar, eksiklerimiz nedeniyle tedaviye başvurmaya çekinen ve damgalanan kadınlar… Konunun uzmanlarına göre 2008 yılından sonra bağımlılıkla ilgili araştırma yapılmaması ve yapılmış araştırma sonuçlarının yayınlanmaması önümüzü görmemizi ve tedbir almamızı engelleyip karanlık bir tablo çiziyor. En büyük korku ise ABD'de yaygın kullanılan ve Avrupa ülkelerini de ürküten o maddenin Türkiye'ye girip girmeyeceği. İşte "Bağımlılık Tehlikesi" konulu yazı dizimizin ilk bölümü ve tehlikeye dair çarpıcı gerçekler. Habertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu'nun haberi.
ABONE OLKişinin, kullandığı madde üstündeki hakimiyetini kaybetmesi durumu “bağımlılık” olarak tanımlanıyor. Bu durumda olan kişi kendini bu maddeyi kullanmaktan alıkoyamıyorsa, zarar görmesine rağmen kullanmaya devam ediyorsa, miktar zaman içinde artıyor ve kişi günlük hayattaki sorumluluklarını yerine getirmekte zorlanıyorsa bu bağımlı olduğu anlamına geliyor. Madde bağımlılığı ile duygusal bağımlılık mekanizmaları birbirine çok benzese de madde bağımlılığı bir hastalık olarak değerlendirilirken diğer bağımlılık türleri henüz hastalık kategorisinde yer almıyor. Bağımlılık konusunda deneyimli bir uzman olan Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kültegin Ögel, bir bağımlılık türüne “hastalık” diyebilmek için bu alanda yapılmış geniş tabanlı araştırmaların ve soruna yönelik özel tedavilerin geliştirilmiş olması gerektiğini söylüyor. Kısaca kumara, akıllı telefona, aşk gibi duygulara duyulan bağlılık alkol ve madde bağımlılığı mekanizmalarıyla benzerlik gösteriyor.
Prof. Dr. Kültegin Ögel26 yıldır bağımlılık üzerinde çalışan Prof. Dr. Kültegin Ögel, bağımlıların toplumda değerlendirilme biçimiyle ilgili çarpıcı bir saptamada bulunarak; “Bağımlılar toplumda kötü insanlar olarak görülüp dışlanıyor. Halbûki onlar kötü değil, kötülükle yoğrulmuş insanlardır” diyor. Ögel’in bu yorumda bulunmasının bir nedeni var. Yapılan araştırmalar bağımlıların yüzde 80’inde ek bir psikolojik sorun bulunduğunu gösteriyor. Kişiden kişiye değişmekle birlikte en çok karşılaşılan ruhsal problemlerin başında yüzde 80 oranında çocukluk ve gençlik çağı travmaları geliyor. Bu noktada bağımlılığı başlatan faktörlerle sürdüren faktörlerin birbiriyle aynı olması dikkat çekiyor. Sorunu başlatan şey çoğunlukla bir travma olduğu için travma devam ettiği sürece sorunla ilgili iyileşme sağlanması mümkün olmuyor. Bağımlılık türlerinden biri olan alkol bağımlılığında ise bağımlıların yüzde 30’unda kaygı bozukluğuna rastlanıyor. Bu kişilerin, kaygılarını gidermek için ilaç niyetine alkol tükettikleri belirtiliyor. Depresyonu gidermek için ise madde ve kumar bağımlılıkları ile karşılaşılıyor. Prof. Dr. Kültegin Ögel, “Bu karışık yapı nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi bizim de bağımlılığı ayrı bir kategori olarak değil ruhsal sorunların içinde yer alıp tedavi edilmesi gereken bir konu olarak görmemiz gerek” diyor.