Nissan X-Trail 2016 Test Sürüşü

Aslında 2002 yılında dünya üçüncüsü olan bir milli takıma sahip olmamıza rağmen Türk halkı için asıl unutulmaz olan yıl 2008'dir. Çünkü Avrupa Şampiyonası'nda İsviçre'ye karşı 0-1'den 2-1, Çek Cumhuriyeti'ne karşı 0-2'den 3-2, Hırvatistan karşısında 0-'den 1-1 ve ardından penaltılarla kazanılan maç... Her şey bitti denildiği anda gerçekleşen bu geri dönüşler, sadece Avrupa futbol otoritelerini kendine hayran bırakmamış, aynı zamanda Türk halkının da inanılmaz bir coşkuya kapılmasına neden olmuştu.
Bir tarafta dünya üçüncüsü olan bir takım, diğer tarafta Avrupa dördüncü olan bir takım. Hangisi hafızalarda daha çok yer etmiştir derseniz, çoğu kişi Avrupa dördüncülüğünü daha önce hatırlayacaktır. Çünkü hafıza biraz böyledir, dramatik geri dönüş anılarını her zaman daha ön tarafta saklar.

Nissan da buna benzer bir geri dönüşün mimarı. Aslında 1933 yılında kurulmuş olmasına ve dünyanın en önemli otomotiv şirketlerinden biri olmasına rağmen Nissan'ın yeniden doğuş yılı olarak 1999'u kabul edebiliriz. Finansal kriz nedeniyle bitkisel hayata girmek üzereyken Renault ile gerçekleştirdiği o an için fakir ama gururundan taviz vermediği ortaklıkla tekrar yükselişe geçen Nissan, belki de son 15 yılda otomotiv tarihinin en önemli başarı öykülerinden birini yazdı.
Renault ortaklığının üzerinden bir yıl bile geçmeden kara geçmeye başlayan Nissan, 2 yılın sonunda ise rekor bir karlılığa ulaşmıştı.

Japonların geleneksel çizgisinden Fransızların maliyet disiplinli organizasyon kültürüne adapte olan Nissan, 2000 yılı itibariyle yaşlı görünen çizgisinden hızla uzaklaşmaya başladı ve bunu çıkardığı modellere de aynı hızla yansıtmayı başardı.

NİSSAN'IN GERİ DÖNÜŞÜNE TANIKLIK EDEN SUV: X-TRAIL
İşte bu döneme ve müşteriye hızla adapte olan Nissan çizgisinin son örneklerinden biri Nissan X-Trail, bu haftaki test aracımız. X-Trail aynı zamanda Nissan'ın geri dönüş öyküsünü de barındırıyor. Ve bu geri dönüşün ne şekilde gerçekleştiğini üç nesilde bize anlatıyor. Çünkü ilk X-Trail'in piyasaya sürülüş tarihi de 2000 yılı.

Test ettiğimiz araç X-Trail'in üçüncü nesli. 2013 yılından itibaren vitrine çıkan üçüncü nesilde X-Trail, yumuşak gücü kullanarak piyasaya iddialı bir dönüş gerçekleştirdi.
İlk iki nesilde boks filmlerinden fırlamış aşırı kaslı ve sert suratlı bir boksörü andıran X-Trail, üçüncü nesilde ise oldukça başarılı ve doğal bir estetik operasyonla yüz hatlarını yumuşatmış ve daha sportif hatlara sahip olmuş.




Aslında araca ilk defa önden yaklaştığımda, organizasyonda bir hata olduğunu, X-Trail yerine bir Qashqai ayarlandığını düşünsem de yavaş yavaş aracın sürücü kapısına yaklaştığımda uzayan gövde ve arkaya doğru devleşen cüsse şüphelerimi azalttı.
Kapısını açıp, sürücü koltuğuna oturduğumda ise artık tüm düşüncem değişmişti.
İçerideki tasarımın kesinlikle Qashqai ile alakası yoktu.

ARKA KOLTUKTAKİLERİ ADAM YERİNE KOYAN BİR SUV
Açık renk döşeme, açık renk direksiyon simidi, oldukça derin sürücü diz mesafesi (ki genellikle boy sorunu yaşayan biri olarak koltuğa müdahale etmek ilk işim olur), enine geniş hareket alanı, yüksek tavan mesafesi 1.6 turbo dizel motorlu Platinum Premium test aracının sunroof'uyla ciddi bir ferahlık hissi yaratıyor.
Bir Qashqai ile X-Trail'i birbirinden ilk bakışta ayıran özellikler olarak bunlar dikkat çekiyor. Elbette, araçlar arasındaki uzunluk farkını unutmayalım. X-Trail 4 bin 640 mm uzunluğa, bin 830 mm genişliğe, bin 715 mm yüksekliğe sahip.

Kılavuza bakılırsa aks mesafesi de 2 bin 705 mm. Taban yüksekliği ise çarpıcı: 21 cm. Videoda kanıtını görebilirsiniz. Bu arada videoda aracın bazı 4X4 özelliklerini de göreceksiniz (lastiklere arazide uygulanan kuvvetlerin göründüğü). Bu bizim kullandığımız araçta söz konusu değil. çünkü Türkiye'ye gelen X-Tronic modeller 4X4 değil 4X2. 4X4 için sadece düz vites tercih edilebiliyor.

İç mekanda en çok dikkatimi çeken noktadan başlayayım: Arka sıra koltuklar. Genellikle küçük kardeşi Qashqai ile karşılaştırılmayaçalışılan X-Trail, arka sıra koltuklarda açıkara fark yaratıyor. Piyasadaki SUV'ların yüzde 90'ında zaten ön koltuklardaki hacim, genişlik ve derinlik sorunu çözülmüş durumda. Fakat önce can sonra canan felsefesinde sürücüyü tavlamaya çalışan markalar, arka koltuklarda oturacak yolculara genelde besleme muamelesi yapabiliyor. Dar diz mesafesi, basıklaşan tavan, koca koca SUV'larda arka koltukta seyahat etmeyi eziyete dönüştürebiliyor.
Eğer arka koltuktaki de çok rahat etsin diyorsanız, o zaman markalar genellikle cüzdanı işaret ediyor ve çok daha üst bir segmente küçük bir servet dökerek ancak bu konforu satın alabiliyorsunuz.
Bence en alt paket üzerinden bir hesaplama yaparsak, Nissan X-Trail ile bu konuda sektöre hareket getirebilecek bir çözüm sunmuş. Sadece bu çözümle bile hem rakiplerinden hem de küçük kardeşi Qashqai'den farklılaşmayı başarabilmiş. 

ASLAN PAYI ARKA ÜÇLÜNÜN
Haliyle bunu uzunluk ve genişlik farkıyla yaratmış. Peki arka koltuklarda kullandığı bu uzunluk farkının geri kalanı nereye gitmiş derseniz, yanıt iki seçenekli olacak. Eğer 5 kişinin üzerine iki küçük yolcunuz daha varsa arka üçlünün arkasında açılabilen 2 koltuk daha var. Fakat dediğim gibi, burası sadece iki çocuk için uygun ve o koltukları açtığınız anda oraya büyükçe bir valiz bile koymayı unutun. Çünkü bagaj hacmi Micra'nın bagaj hacminin bile neredeyse yarısına kadar iniyor. 5 koltuklu düzende bagaj hacmi ise 445 litre. Çocukları evde bıraktıysanız o zaman arka üçlüyü de yatırarak 1982 litrelik bir nakliye aracına dönüştürebilirsiniz.
Yani uzun lafın kısası uzun gövdede aslan payı arkadaki üçlü koltuğa, 40 litrelik bölümü de bagaja gitmiş. 

Bu açıdan belki geliştirilebilecek bir tasarım ayrıntısı olarak bu kadar geniş iç mekan yaratan bir modelde, sunroof'un da olmadığını varsaysak, ön cam boyu uzun olan biri için sanki bu genişliğe ayak uyduramamış yükseklik anlamında. Koltuğu biraz daha aşağıya aldığınızda ise bu defa görüş kısıtlanıyor. Şart mıdır? Değildir, ama hani olsa da fena olmazdı dedirten bir şey.
  
Biraz da diğer özelliklere bakalım. Geniş kapı içi cepleri, ayna kumandaları, metal görünümlü detaylarıyla sahip çok fonksiyonlu, üç kollu direksiyon simidi, renkli bilgi ekranı olan gösterge tablosu, dokunmatik ekrana sahip navigasyon ekranı, çift bölgeli, tam otomatik havalandırma sisteminin kumandaları dikkat çekiyor.

Direksiyon simidinin solunda ise gösterge panelinin parlaklığını ayarlamak için konulmuş kumanda, ESP, elektrikli bagaj kapağı, Eco modu, park sensörü ve start-stop kumanda düğmeleri var.

Deri topuza sahip vites koluyla zaten Qashqai'de tanışmıtık. İki adet bardaklık, koltuk ısıtma düğmeleri kolçağın hemen önünde. Kolçağın altında ise araçta çok fazla şey muhafaza edenler için resmen bir hazine var. Bu dev gözde ikinci soket bölümü de yer alıyor. İlk soket ise vitesin hemen önünde.

Benim test ettiğim Platinum Premium pakedinde deri döşeme, elektrikli ön koltuklar, sürücü koltuğu bel destek ayarı, 19 inç çaplı jantlar, elektrikli cam ve yan aynalar, elektrokrom iç ayna, açılabilir panoramik cam tavan, elektrikli bagaj kapağı, anahtarsız çalıştırma, USB ve Aux girişlerine sahip ses sistemi, SD kart yuvası, Bluetooth bağlantısı, çift bölgeli otomatik havalandırma sistemi, kör nokta uyarısı, hareketli nesne algılama sistemi, sürücü yorgunluk uyarısı, elektrikli park freni, öne, yan ve perde hava yastıkları, hız sabitleyici ve sınırlandırıcı, şerit takip sistemi, yol bilgisayarı, dokunmatik ekranlı navigasyon sistemi, ileri geri kaydırılıp sırt açısı ayarlanabilen ikinci koltuk sırası, ön ve arka park sensörleri, far ve yağmur sensörleri, arka koltuk için havalandırma ızgaraları, anahtarsız giriş ve çalıştırma, start/stop, trafik işareti tanıma sistemi, otomatik park yardımcısı, ön, arka ve yan aynalarda kameralar, far yıkama, ısıtmalı ön koltuklar ve otomatik far yükseklik ayarı standart. 

ÇOK TARTIŞILAN MOTOR...
Sürüş sırasında dikkatimi ilk çeken ise düşük devirde dizel motorun klasik iç mekana yansıyan sesi. Fakat biraz gaza basmaya başladığınızda yavaş yavaş motor sesli konuşmadan fısıldama moduna geçmeye başlıyor. Qashqai'de de bu araçta da genellikle sürücüler motor konusunda ikiye ayrılmış durumda. Kimine göre motor, performans açısından bu araca yakışmıyor. Benim de dahil olduğum ikinci gruba göre ise bence bu motor bu araç için harika bir motor. Bu motorla yakalanan yakıt tasarrufunun piyasadaki SUV'ların çoğunda (hele hele bu cüssede) bulmanın kolay olmadığı gözden kaçıyor.
Dürüst olmak gerekirse, test süresi boyunca tükettiği yakıt bana göre takdir edilecek seviyede.

5.1 litre karma yakıt tüketimine şehir içinde 5.8 litre, şehir dışında ise 4.7 litrelik yakıt tüketimiyle ulaşıyor X-Trail X-Tronic.

Üç kollu ve çok foksiyonlu direksiyon simidiyle kontrol edilen direksiyon ilk kalkışta biraz fazla yumuşak hissi verse de hızlanmaya başladıkça sertleşerek, sürüş disiplinini artırıyor. Sürekli değişken orana sahip olan CVT X-Tronic şanzımanın bu araç için ideal olduğunu söylemiştim, vites geçişleri de bence gayet iyi. Manuel moda alındığında ise 7 ileri orana ulaşıyor.

180 km maksimum hıza sahip X-Trail, 0-100 hızlanmasını 11 saniyenin çok az üzerinde tamamlıyor. 130 beygirlik motor 1750 devirde 320 nm tork üretiyor. Aynı motora sahip Renault kullananlar bu değerleri gayet yakından tanıyacaktır. 

Aracın çok sayıda güvenlik sistemi var, ben açıkçası sürüş sırasında herhangi bir güven problemi ile karşılaşmadım. Özellikle virajlarda tatmin edici bir güven hissi var. Hatta ESP biraz fazla hızlı devreye giriyor bile denebilir ki bunun iyiliği veya kötülüğü sürüş ve hız zevkinize göre değişir.

Ve son olarak biraz da bu SUV'un gösteriş kısmına geçelim. Aslında genellikle gösterişiyle pek fazla ilgilenmem bu türden araçların çünkü çoğu SUV zaten trafikte dikkat çekici bir dizayna ve gövdeye sahiptir. Fakat çok sayıda SUV içerisinde bu aracın yolda hem diğer sürücülerden hem de yayalardan gördüğü ilgi açıkçası beni biraz şaşırttı. Bu da Nissan'ın üçüncü nesildeki radikal değişiklik kararının işe yaradığını gösteren bir şey. Sonuçta aşırı sert hatlara sahip ilk iki nesilden sonra çok radikal bir kararla tamamen farklı yumuşak hatlara sahip bir SUV'a dönüş cesaret isteyen bir adımdı.