Borsa kalkışa mı hazırlanıyor?
Borsa İstanbul son 2 yıldır yatırımcısının yüzünü pek güldürmedi. Son 1 yalda enflasyonun yüzde 30'u geçtiği ortamda sadece yüzde 15 getiri sağladı. Ancak enflasyondaki gerilemeye paralel gelen faiz indirimleri, Türkiye'nin kredi risk priminin (CDS) 335'in üstünden 200'e doğru gerilemesi, petroldeki düşüş, doların zayıflığı, jeopolitik risklerin azalması, ABD ve Batı ile olan ilişkilerin rayına girmesi ve yavaş yavaş başlayan yabancı girişi 2026 için yatırımcıların umutlanmasını sağlıyor.
Borsa İstanbul dün neredeyse yatay kapanırken haftayı da yüzde 0,5 yükselişle 11 bin 341 puandan kapattı. Borsanın aylık getirisi yüzde 4 olurken geçtiğimiz aylara bakıldığında ağustos ve eylül ayları hariç hisse yatırımcısı için az olan kayıpsız aylardan birini yaşıyoruz. Çoğu yıllarda olduğu gibi borsanın bir Noel baba rallisi yaşayıp yaşamayacağı konuşulurken öyle anlaşılıyor ki umutlar 2026 başına kalmak üzere. Bu görüşün en önemli dayanağı ise ralli gibi önemli yükseliş için illa yabancı girişine ihtiyaç duyulması. Yabancılar ise 24 Aralık'ta tatile çıkıyor. Uzmanlar bu nedenle aralık sonuna kadar yükselişler olsa da önemli bir tırmanış beklemiyor. Ama yeni yıl için umutlar korunuyor. Önce tarihsel bir gerçeği vurgulayalım. Borsada Noel baba rallisi yoksa yükseliş ocakta oluyor. Çünkü başta yabancı yatırımcı olmak üzere fonlar ve büyük yatırımcılar Türkiye yönelik pozisyonunu ya yıl sonunda veya ocakta yapıyor. Eğer bu gerçekleşme aralıkta olmuyorsa ocakta beklemek lazım. Tabii ki bunun için sağlam gerekçeler de var.
HER ŞEYİN BAŞI ENFLASYON
Peki nedir borsada tünelin ucundaki ışık? Sadece bir tane değil ona yakın ışık birden sayabiliriz. Hadi tek tek bakalım. Öncelikle ekonomiyi olduğu gibi borsayı da heyecanlandıran beklenenden düşük gelen kasım enflasyonu başrol oynuyor. Hatırlatalım 0,87 olarak kayda geçmişti. Buna bağlı Merkez Bankası'nın politika faizini 150 baz puan indirerek 38'e çekmesini de yaşadık. Faiz yoksa borsa var. Aralıkta da enflasyon ve faizde başlayan sürecin devam etmesi bekleniyor. Faiz düşüşü bir yandan yatırımcıları para piyasası fonu ve mevduattan borsaya yöneltirken diğer taraftan azalan kredi maliyetleri kredili hisse alımlarını kolaylaştırıyor. En önemlisi düşen faiz oranları nedeniyle şirketlerin bilançolarında faiz maliyetleri azalıyor ve şirketlerin değerlemeleri de ucuzluyor. Borsa daha ucuz hale geliyor.
CARİ AÇIK SORUN OLMAKTAN ÇIKTI
Türkiye ekonomisinin sorunlarından olan cari açığın en azından şu anda sorun olmak çıktığını da belirtelim. Ekim ayında cari işlemler hesabı 457 milyon doları altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı ise 7 milyar doları fazla verdi. Yıllık açık 22 milyar dolar oldu. 60'ları 70'leri görmüş bir ülke için iyi bir rakam olmalı. Burada bir yandan tüketimde frene basılmış olması bir yandan da petrol ve enerji fiyatlarındaki düşüşü hesaba katmakta fayda var. Petroldeki düşüş de Türkiye'nin enerji faturasını azaltıp cari dengeyi iyileştirdiği için borsa için önemli.
Makro ekonomideki gelişmelere paralel Türkiye'nin kredi notu bir zamanlar yükseldiği 335'ten 200'e doğru yol aldı. Bu ise özellikle yabancı yatırımcıların borsaya gelmeleri için önemli bir gösterge.
BİLANÇOLAR DÜZELİYOR
Bir üçüncü olumlu gelişme çok temel bir gerçek. Kar etmeyen borsa şirketine kim neden ortak olsun? İşte üçüncü çeyrek bilançolarının iyi gelmesi, dördüncü çeyrekte önemli bir olumsuzluk beklenmemesi de yatırımcının gözünden kaçmıyor.
Çok önemli bir gelişme de doların zayıflığı. FED faiz indirimlerine devam ediyor, dolar zayıflıyor. Zayıf dolar gelişmekte olan ülkelere her zaman yarar. Global gelişmelere değinmişken risk iştahının artmasının yanında siyasal olarak ABD ve Batı ile aramızın düzelmiş olmasının ekonomi ve finans alanına olumlu yansımaması düşünülemez. Rusya-Ukrayna savaşının şu anda sıcaklığını kaybetmiş ve bitebilme olasılığının da artmış olması önemli. Tüm bu nedenlerle az da olsa borsaya yabancı girişinin başlamış olmasını da borsanın destekçileri arasında sayabiliriz.
BUNLAR DA RİSKLER
Peki riskler neler? En önemli risk globalde de yerelde de siyasi. Suriye hala Türkiye için tartışmalı bir alan. ABD-Çin ticaret savaşı da tüm dünya için öyle. İçeride de siyasi riskin ne kadar önemli oluğunu 2025 başlarında yaşadık. Son olarak Deutsche Bank'ın 2026'ya yönelik gerçekleştirdiği ve riskleri sorduğu bir anketi de hatırlatalım. Ankete katılanların, yüzde 57'si "Aşağıdakilerden hangisi 2026 yılında piyasa istikrarı için en büyük riski oluşturmaktadır?" sorusuna "teknoloji değerlemelerinin düşüşü ve yapay zeka heyecanının azalması" yanıtını verdi.
Katılımcıların yüzde 27'si ABD Merkez Bankası'nın (Fed) yeni başkanının "agresif faiz indirimleri için baskı yapabileceği ve bu durumun piyasalarda kargaşaya neden olabileceği" riskini öne çıkarırken, yüzde 22'si "sermaye piyasalarında kriz" ihtimalini önemli bir risk olarak gördü.
.png