Mehmet Ağar 'o Kürt'ü' arıyor

Kurtlar Vadisi Irak filminde, kahraman Polat (ki Türktür), bir Kürt kızının verdiği Eyyubi Sultanı Selahaddin’in (ki kendisi Kürttür) tarihi hançeriyle, Kuzey Irak’taki para-militer ‘sömürgeci’ Amerakalı’yı öldürüyordu…

Filmin içine ustalıkla yerleştirilmiş, Selçuklu ‘arketipine’ de gönderme yapan ‘sterotip’, Türkiye içindeki ‘terör’ü de beslediği düşünülen Kuzey Irak’taki Amerikan varlığının çekilmesine imkan sağlayacak Kürt-Türk barışına yönelik bir reçeteye işaret ediyordu.

Mehmet Ağar’ı, terör ile girmiş olduğu sıcak mücadele dolayısıyla, bu analiz kapsamında filmdeki Polat Alemdar’a benzetmeme itiraz etmezsiniz sanıyorum.

‘Musul ile Yozgat’ın kaderini birleştirme’ söylemiyle başlayan, derinlikleri tartışma dışı bırakılan, ancak yazılı bir prosedür çerçevesinde artçılarının geleceği belli olan çıkışlarını da Türk, Kürt ve Acem/Azeri unsurları birleştiren ‘Selçuklu Vizyonu’ ile de benzetmeme, umarım izin verirsiniz.

Kurtlar Vadisi Irak filmine yerleştirilen bu ideolojik sembolizmin gerçekleşmesi için geride bir tek eksik kalıyor:

Hançer… (Yani alet…)

O alet elbette Musul ve Kerkük’ü içeren Misak-ı Milli kavramının yeniden yorumlanışı olabilir; ancak filmdeki ‘sterotipte’ de gördüğümüz gibi bu aleti bir Kürt’ün vermesi gerekiyor.

Mehmet Ağar, işte o hançeri, ve o aleti kendisine verecek Kürt’ü arıyor.

DYP’nin, bir zamanların Yeni Demokrasi Hareketi benzeri bir açılıma gitmesinin arkasında bu neden yatıyor…

‘O Kürt’ ise hala DYP’de zuhur etmiş değil.

İçeriden veya Kuzey Irak’tan DYP’ye bir el sallamış da değil.

Ağar’ın çıkışının ‘media coverage’ı dışında bir sonuç yazamamasının sebebi de bu ‘barış politikası’nı hal-i hazırda ‘Kürtsüz’ yürütmek durumunda kalması…

Yoksa kimse Ağar’ın Ortadoğu’da Amerikan siyasetini seslendirdiğini iddia etmesin.

Kuzey Irak’tan mümkün olan en az yarayı alarak çekilmek isteyen (yani sembolik düzeyde orada ‘ölmek’ isteyen) Amerika, olsa olsa, Mehmet Ağar’ın ‘O Kürt’ü bulma çabasını ilgi ile izliyor olabilir.