Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Kaz Dağları'nda altın madeni polemiği

        Türkiye’nin akciğerlerinden Kaz Dağları yakınlarındaki Çanakkale’nin Kirazlı köyünde başlatılan altın arama faaliyetleri tartışma yarattı. 45 bin ağacın kesilebileceğini belirten ÇED (çevresel etki değerlendirmesi) raporuna rağmen Kanadalı şirket Alamos Gold’un faaliyetleri için 195 bin ağaç kesildiği öne sürüldü.

        Tarım ve Orman Bakanlığı, bu sayının 13 bin 400 olduğunu açıkladı. Bakanlık ayrıca arama faaliyetlerinin Kaz Dağları’na 40 kilometre uzaklıktaki Kirazlı-Balaban Tepesi’nde olduğunu, çalışmaların tamamlanmasının ardından sahanın yeniden ağaçlandırılacağını bildirdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan yapılan açıklama da "Altın dahil, madenlerin aranması ve çıkarılması süreçlerinde doğal ortamda siyanür ya da türevi bir madde kullanılmamaktadır" ifadeleri dikkat çekti. Açıklamaları çevrecilerin tepkisini dindirmezken Habertürk TV’de Meltem Acet'e konuşan uzmanlar konuyu hem çevre hem de madencilik açısından değerlendirdi. İşte görüşler...

        Tarım ve Orman Bakanlığı'nın iddialara karşı hazırladığı grafik.
        Tarım ve Orman Bakanlığı'nın iddialara karşı hazırladığı grafik.

        Prof. Dr. Derin Orhon (Bilim Akademisi üyesi):

        “MİRAS MAHVEDİLİYOR”

        Bizi idare edenlere her şeyimizi, doğamızı emanet ediyoruz. Doğamızın aynı hassasiyetle korunmasını kendilerinden bekliyoruz. Bu konuda Türkiye’nin çok büyük sorunu var. Salda Gölü’nde bizzat Çevre Bakanı millet bahçesi yapılacağını söylüyor. Eskişehir’de ovada termik santral yapılması söz konusu. Artvin’de hidroelektrik santraller yapıldı. Kültürel, tarihi mirasımız da mahvediliyor. Doğanın korunması söz konusu olduğunda bunun değeri nedir acaba? O doğayı yeniden yakalayabiliyor muyuz? Mesele kaç ağaç kesildi meselesi değil oranın yapısının değişmesi meselesi. Sadece Kaz Dağları değil, o bölgede Madra Dağları da var. O bölgede 6 bin hektardan daha fazla bölümde belki 7-8 tane arama ruhsatı verilmiş. Bu durumda bir şeye güvenmemiz lazım. ÇED’e güvenelim… Katiyen güvenemeyiz, ÇED iptal ettiği halde ruhsat var.

        “EN OLMAYACAK YER”

        Altın madeni orada işleyecek, 5 sene 10 sene altın çıkacak, işlevini yitirecek. Kaz Dağları’nın olduğu yerlerde müthiş bir ekosistem gelişmiş vaziyette. Burada olan tahribatı biz ne kadar zamanda eski yapısına getireceğiz? Her şeyin maliyeti var, doğa tahribatının maliyeti yok. Altın madeni veya bir başka maden aramak için hiç yapılmaması gereken bir yer seçmek söz konusu olsa o yerin ben Kaz Dağları olduğunu söylerdim. Kaz Dağları’nı biraz bilen birisi bunu söyleyebilir. Orada Türkiye’yi ayakta tutan tarımsal faaliyetler var. Bunların başında zeytincilik geliyor. Kaz Dağları’na o altını çıkarmak için bir zarar verirsek bu tahribat paha biçilmez olacaktır. Bunları söylemek için çevreci olmaya gerek yok. O bölgedeki faaliyetleri biliyorum. Daha evvel ben de çalışmalar yaptım. Mesela Bergama altın madeni için çalışırken inceleme fırsatı buldum. Ama Bergama örnek tesis olarak literatüre geçti. Bergama’da bu yapıldı diye Kaz Dağları’nı mahvetmeye hakkımız yok.

        Çevrecilerin nöbeti

        Prof. Dr. Güven Önal (Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı):

        “DEVLETE GÜVENMELİYİZ”

        Devletin makamlarına güvenmek zorundayız. Her şey kural içinde yürür. Orman Bakanlığı kesilen ağaç sayısını en iyi bilendir. 13 bin 400 dediyse ben Orman Bakanlığı’nın rakamlarına inanırım. ÇED’e göre 45 bin ağaç kesilecekse işletme safhasında demek ki bunlar da kesilecek. Kaz Dağları önemli bir bölge. Enerji Bakanlığımız zaten sit alanı, su havzası gibi yerlerde zaten ruhsat vermez. Demek ki böyle bir tehlikenin olmadığı yerde izin vermiş. Çevre Bakanlığı da ÇED hazırlayarak bunu teyit etmiş. O zaman bize düşen devlete güvenmek. Ama bir taraftan da bunu denetlemek. Çevre kuruluşları, halk burada yapılan işlerin izinlere uygun olup olmadığını denetlemek durumunda.

        “DÜNYA ÇAPINDA İKİ ÖRNEK”

        Bir ülke madenlerini üretmiyor ise o ülkenin kalkınması mümkün değil. Halk olarak hayat pahalılığından şikayet ederiz. Doğal kaynaklarımızı kullanıp üretim gerçekleştirirsek hayat pahalılığı azalacak. İşsizlik var diye şikayet ediyoruz, buralarda yatırımlar olup da iş alanı açıldığında bu sorun da azalacak. Ben size iki örnek vereyim. Son zamanlarda üretime başlayan iki büyük dünya çapında maden tesisimiz var. Biri Mazıdağı fosfat kompleksi diğeri de Ankara Kazan tabii soda kompleksi. Bu iki tesis de dünyada tektir. Bu ikisinde 2000 - 2500 kişi çalışıyor. Aileleriyle birlikte 10 bin kişi demek. 10 bin kişiye bir alan açılıyor. Bazı şeylerden şikayet ederken niye o halde olduğumuzu da düşünmemiz gerekiyor.

        “DOĞA KENDİNİ TAMİR EDER”

        Madencilik beli bir rezerv üzerine belli bir sürede yapılır. Bu süre bitince şirketler orayı eski haline getirmeyi temin ederler. Doğanın kendini tamir etmesi zaman alıyor. Ama doğaya kazandırılan yerler o kadar çok ki. Burada önemli olan alttaki değer nedir bunu bilmemiz lazım. Bu değerin dışında buradaki altın tarım vs hangisi değerliyse o yola gitmek lazım. Siyanürle altın aranamaz. Altın normal bir maden gibi aranır. Tesisin bulundukları yerde arındırmak için siyanür kullanılır. Bu da kapalı devredir, çevreye zarar verilmez. Bergama madeni 18 yıldır çalışıyor, çevreye en ufak bir zararı yok.

        Dr. Muhterem Köse (Altın Madencileri Derneği Genel koordinatörü):

        “YERİ SEÇME ŞANSI YOK”

        Kamuoyunda tartışmalı konular bilimsel olarak incelenmiyor. Türkiye’de nerelerde madencilik yapılır, nerelerde yapılamaz belli. Milli parklarda, doğal koruma alanlarında, özel çevre ormanlarında, kısa-orta mesafe su havzaları koruma alanlarında madencilik yapılamaz. Buralarda kimse ruhsat alıp da bu işe soyunamaz. Şu an yapılan madencilik faaliyetleri yasal. Ziraatçinin toprağı sürmesi neyse madencinin görevi yer altındaki madenleri toplumun ihtiyacı doğrultusunda çıkarmak. Madencinin diğer sektörlerden bir farkı var. Maden nerede ise onu oradan çıkarmak zorundayız. Bizim maden burada olsun deme gibi bir şansımız yok. Ama kurallara göre. Zorunlu olarak ağaç da kesilebilir. Eğer ağaç kesiliyorsa, orada birkaç katını yetiştiriyorsak yeraltındaki madenleri de toplumun hizmetine sunuyorsak yapılanın gayet doğru olduğunu söyleyebiliriz.

        SİYANÜR KULLANIMI

        Sanki topraklara siyanür dökülüyormuş gibi bilgi kirliliği var. Dünyanın her yerinde bakır, kömür madenleri nasıl aranıyorsa altın madeni de benzer yöntemlerle aranıyor. Siyanür nerede kullanılır? Altın madeni keşfedildikten sonra kayaçların içinde gözle görülmeyecek altın zerrecikleri varsa bunu çözüp sıvı hale getirmek için kullanılır. Dünyada 800’den fazla madende aynı yöntemle altın üretiliyor. Keşke yeri seçme şansı olsa. Madenciler yerin altındaki petrolü, uranyumu kömürü doğalgazı bulmasaydı insanlar neyle ısınırdı, fabrikalar enerji ihtiyacını nasıl karşılardı? Madenciler sayesinde ormanlar ayakta.

        "AĞACIN YENİSİ GELİR"

        Kemerburgaz’daki kömürleri çıkardık ve İstanbul ısındı. Para yoksa insanlar en yakın ormana gider ağaç keser. Madencilik faaliyetlerini doğa düşmanı olarak gösteremeyiz. Kötü örnekler var mı, evet var. Ama buna karşı denetim mekanizması var. Kazmayı vurmadan önce o bölgenin özelliklerini ölçüyoruz. Faaliyete başladıktan sonra da mukayese yapıyoruz. STK’lar, muhtarlar, DSİ bölge müdürleri, orman bölge müdürleri bu numunelerin analizini yaptırır ve olumsuz bir durum varsa önlem alınır. Bilimsel anlamda çevrecilik böyle olur. Ağaç kesilebilir yenisi yetişir ama madenin yenisi yapılamaz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ