Kurban Bayramı ne zaman ve nasıl ortaya çıktı? Kurban Bayramı hikayesi, tarihçesi nedir?
Kurban Bayramı'nın nasıl ortaya çıktığı merak konusu oldu. Kurban Bayramı'nın gelmesiyle kurbanın tarihçesi araştırılıyor. Kur'an-ı Kerim'de kurbanın meşruiyetine işaret eden birçok ayet yer almaktadır. Ayrıca İslam Peygamberi Hz. Muhammed'de, kurbanı bir ibadet olarak kabul etmiş ve kendisi de kurban kesmiştir. İşte, Kurban Bayramı hikayesi ve tarihçesi
Kurban, Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve icmâ ile sabit olan ibadetlerden biridir. Kurbanın meşru bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de de pek çok delil bulunmaktadır. Kur'an'da Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir. İşte, Kurban Bayramı'nın tarihçesi ve hikayesi...
KURBAN BAYRAMI TARİHÇESİ
Diyanet TV’de ekranlara gelen bir programda konuşan Din Hizmetleri Genel Müdürü Bünyamin Albayrak Kurban Bayramı'nın ortaya çıkış hikayesi olarak kabul edilen Hz. İbrahim’in sadakati ve Hz. İsmail’in teslimiyetini Kur’an ve hadis ışığında anlattı. Bu olayın Hz. İbrahim'in sadakatini Hz. İsmail'in teslimiyetini ifade eden Albayrak, şöyle konuştu:
“Hz. İbrâhim, eşi Hz. Hâcer ve oğlu Hz. İsmâil’i çölün ortasında Rabbine emanet ettikten yıllar sonra tekrar yanlarına geri döndü. Ancak, Hz. İbrâhim’i bekleyen ağır bir imtihan daha vardır. Bu imtihan, Allah’ın emri karşısında gerektiğinde canından ve cananından vazgeçebileceğini göstermek olacaktır. İşte tamda sözün burasında yaşanan hâdiseyi Kur’an’dan dinleyelim:
Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrâhim ona, ‘Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?’ dedi. O da, ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın’ dedi.’ Bu ayetleri şöyle anlayabiliriz. Bu imtihanın asıl amacı, kurban olayının kahramanlarını tanıtmak ve olayın tarihsel gelişimini anlatmak değildir. Asıl amaç, Hz. İbrâhim’in tevhid mücadelesinden alınacak dersleri hatırlatmaktır. Onun çok sevdiği oğlunu bile Allah uğrunda feda etmekten kaçınmayacak kadar ilâhî iradeye teslim oluşundan ders almamızı sağlamaktır. Yine oğlunun da yaşının küçüklüğüne rağmen aynı teslimiyet şuuruna sahip olduğunu bir ibret levhası olarak ortaya koymaktır.
Her ikisi de ilâhî buyruğa teslim olunca ve babası da onu yüzüstü yatırınca, ‘Ey İbrâhim!’ diye ona seslendik; ‘Tamam, rüyanı gerçekleştirmiş oldun.’ İşte iyileri biz böyle ödüllendiririz. Bu, kesinlikle apaçık bir imtihandı. Biz, İbrâhim’e büyük bir kurbanlık vererek İsmâil’i kurtardık. Evet, Hz. İbrâhim ve oğlu Hz. İsmâil Allah’ın hükmüne razı oldular. İmtihan şuuruna erdiler ve başarı ile tamamladılar. Evet, Hz. İbrâhim, rüyasında defalarca oğlu Hz. İsmâil’i kurban ettiğini görmüştür. Bu rüyalarda ise açıkça bir işaret, anlamlı bir talimat vardı. Hz. İbrâhim, daha önce yakılmayı göze alacak derecede tehlikelere göğüs gererek putperestlere karşı mücadele verdiği gibi bu defa da evlâdını kurban etme buyruğuna da tereddütsüz boyun eğmiş; bu büyük özveriye karşı yüce Allah hem onun vaktiyle ateşte yanmasını önlemiş hem de şimdi oğlunu ölümden kurtarmıştır. Bu olay bize İbrâhim (a.s)’ın sadakatini İsmaîl (a.s)’ın teslimiyetini gösteriyor. Bir hakkı da teslim edelim ki, o da Hâcer annemizdir. O öyle bir çocuk yetiştirmiştir ki, ferman hak Teâlâ’dan ise canını seve seve verecek kemale ermiş imana sahip bir çocuk.”
Hz. İsmail’in sabrına dikkat çeken Albayrak, şu ifadelere yer verdi:
“Dikkat edilmesi gereken ve üzerinde hakikat nazarıyla tefekkür edilmesi gereken bir husus da şudur: Hz. İbrâhim’den gerçekten evladını kurban etmesi mi istenmiştir? Elbette ki hayır… Haksız yere bir cana kıymayı haram kılan, bir insanı kasten öldürmenin cezasını ‘ebedi cehennem’ olarak bildiren Allah’ın, bir babadan, oğlunu kurban etmek istemesi ve buna müsaade etmesi düşünülemez. Elbette ki hayır… Buradaki emrin hikmeti ve manası asla bu değildir. Peki, öyleyse Hz. İbrâhim’in ve oğlu Hz. İsmâil’in imtihan edildikleri husus nedir? Ayette ifade edilen asıl mesele ve bu Kur’an kıssasından alacağımız hisse, Allah yolunda kendimiz veya ailemizin başına bir musibet geldiğinde, hatta musibetlerin en büyüğü olarak gördüğümüz ölüm geldiğinde sabretmeliyiz. Küçük yaşına rağmen, ‘İnşallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın.’ diyerek sabır dersi veren Hz. İsmâil misali sabrı kuşanmamız gerekir.”