Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İnanç Son dakika haberler! Bu sene açılamayan Hırka-i Şerif nasıl korunuyor?

        Hz. Muhammed'in vasiyeti üzerine Veysel Karani'ye bırakılan önemli kutsal emanetlerden Hırka-i Şerif koronavirüs önlemleri nedeniyle bu sene ziyarete açılamadı. Veysel Karani´nin 59 kuşaktan torunu Barış Samir, Ramazanın simgesi olan bu kutsal emanetin, dünyanın en yüksek standartlarında korunduğunu anlattı.

        Hırka-i Şerif, Hz. Muhammed'e ait olduğuna inanılan ve Fatih'teki Hırka-i Şerif Camii'nde bulunan hırka, Hz. Muhammed'in miraca çıkarken üzerinde bulunduğu ve vasiyeti üzerine Hz. Ali ve Hz. Ömer tarafından Veysel Karani'ye verildiğine inanılır. Bu kutsal emanetin sergilendiği cami içindeki bölüm ise asma kilitlerle kapatılmış durumda.

        'RİSK ALMANIN, ZORLAMANIN BİR ANLAMI YOK'

        Veysel Karani'nin 59 kuşak torunu Barış Samir, bu kutsal emaneti nasıl koruduklarını, bu sene ziyarete açılamaması konularını Demirören Haber Ajansı'na (DHA) anlattı. Barış Samir, "Gönül isterdi ki biz her sene olduğu gibi bu sene de vatandaşlarımıza bu mübarek emaneti ziyaret ettirme fırsatı sunalım. Ancak kurallar çok belli burada bir risk almanın veya bir şeyi zorlamanın çok bir anlamı olmadığını düşünüyoruz. Zaten ülkemizde belli önlemleri aldığı için biz de uymakla yükümlüyüz açıkçası. İnşallah seneye Hırka-i Şerif'e kavuşacağız. Her sene orada, bu dönemi herkes sağlıkla atlatsın, kimseye bir zarar gelmesin ondan sonra seneye herkes ziyarete gelir inşallah" dedi.

        'VİTRİN İÇİNDEKİ KORUMASI ŞU ANDA EN ÜST SEVİYEDE'

        Samir, bu mirasın nasıl korunduğuna dair ise, "Senelik bir bakımı yok ancak belli dönemlerde oluyor. Son konservasyon 2010 yılında yapılmıştı. O zamandan bu yana herhangi bir bakım yapılmadı. Ama 20-30 senelik dönemlerde genel bir bakım yapılıyor. 2010 yılındaki konservasyonda çok kapsamlı bir bakım yapıldı. Çünkü hem üzerinde teşhir ettiğimiz kaidesi ve içinde tamamen farklı bir iklimlendirme tertibatı olan, dışarıdaki havayla hiçbir bağlantısı olmayan Hırka-i Şerif şu andaki dünyanın en yüksek standartında koruyan bir vitrine yerleştirildi. Bu şekilde korunuyor. Bu bağlamda bakım için aslında gerekli sürelerde uzayacak çünkü şu anda bize göre de değil bilim kurulundaki hocalarımıza göre gayet iyi korunuyor. Vitrin içindeki koruması şu anda en üst seviyede diyebiliriz. Onun için her sene bir bakım gerektirmiyor" diye konuştu.

        HIRKA-İ ŞERİF VAKFI NE YAPIYOR?

        Barış Samir, Hırka-i Şerif Vakfı hakkında da şunları söyledi: "Hırka-i Şerif'in ramazan ayındaki ziyaret esnasında bütün operasyonel ve lojistik desteği sağlamak. Biz ramazan ayında yaklaşık 30-35 kişiyi 1.5 aylığına işe alıyoruz. Onların ramazandan önce belli görev dağılımları oluyor, eğitimleri oluyor. Daha sonra ramazan sırasında da bu kişiler tamamen o ziyareti organize etmekle görevliler. Vakfın birinci görevi zaten bu. Ramazan esnasında en iyi şekilde aileyle birlikte koordineli çalışarak bu ziyaretlerin operasyon kısmını yürütmek. Onun dışında vakfın çok güzel aktiviteleri var. Bir kültür merkezi var. Burada çeşitli sempozyumlar düzenleniyor. Yazın ayrı, kışın ayrı olmak üzere çeşitli kurslarımız var. Ebru, hat, ney gibi. Vakfın bir kütüphanesi var bu çevredeki öğrenciler ve okumaya meraklı insanlar vakfın kütüphanesinden istedikleri zaman faydalanabiliyorlar. Bu gibi aktiviteleri de artırmayı düşünüyoruz."

        '59 KUŞAKTIR GELEN BİR MİRAS'

        Samir, "59 kuşaktır gelen bir miras, ben 59. kuşağıyım. Bu çok kıymetli bir şey, dünyada hangi aile 59 kuşak gerisini biliyor. Ayrıca böyle bir emanetle birlikte çocukluğumdan bu yana aldığım eğitim ve ramazan süresince orada bulunmaktan dolayı belli bir süre sonra pişiyorsunuz ve artık son kuşak bunu devralması gerekiyor. Ben de 2010 yılından bu yana bu görevi devralmış durumdayım. Hem şerefli bir görev, zor da bir görev ama bizi çok mutlu eden bir görev. Çünkü 1 milyonun üzerinde insan her sene Hırka-i Şerif'i ziyaret ediyor. Orayı aile olarak peygamber efendimizin bir makamı olarak ve onunla buluşma noktası addediyoruz. Sanırım ziyaret edenler de böyle addediyor. Çünkü oraya çok büyük bir aşkla geliyorlar. Ziyaret ettikten sonra da gerçekten bir maneviyatla birlikte evlerine dönüyorlar. O yüzden insanların maneviyatlarıyla alakalı bu şekilde bir ziyarete vesile olmak bizim için çok büyük mutluluk verici bir olay" dedi.

        HIRKA-İ ŞERİF'İN TARİHİ

        Veysel Karani evlenmediği ve evladı da olmadığı için bu hırka, ölümünden sonra kardeşi Şihâbeddîn el-Üveysî'ye geçmiştir. 1500 yıllık bu kutsal emanet, bugün Karani'nin torunları tarafından korunmaktadır.

        Kutsal emanete sahip olan Üveys ailesi, Irak ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ikâmet ettikten sonra burada sık sık meydana gelen çarpışmalar nedeniyle Ziver el-Üveysî zamanında Kuşadası'na göç ederek burada Hacı Lolo mahalline yerleşmişlerdir. Aile uzun müddet ziraatla meşgul olmuş ve aşiret halinde yaşamıştır. Sahip oldukları emanet nedeniyle bu aileye saygı gösterilmiş ve kendilerine "hırka-i şerif şeyhleri" adı verilmiştir.

        Aile, 1600'lü yılların başlarında Sultan I. Ahmed'in isteği üzerine İstanbul'a gelmiş ve reisleri olan Şükrullah el-Üveysî'nin Fatih civarında kiraladığı evde Hırkâ-i Şerif halkın ziyaretine açılmıştır. Bu evin yetersiz kalması sebebiyle I. Abdülhamid, günümüzde Hırka-i Şerif Camii avlusunda kalan mekana bir oda inşa ettirmiştir ve Hırka-i Şerif, söz konusu odada 1780'den itibaren sergilenmeye başlanmıştır.

        Ziyaretlerin yoğunlaşması sebebiyle bu oda da yetersiz kalınca, 1811 yılında, zamanın padişahı Sultan Mahmudû Adli tarafından oda yeniden düzenlenmiştir. Daha sonra bu oda da yetersiz kalmış, Sultan Abdülmecid, 1847 yılında Hırka-i Şerif Camii'ni yaptırmıştır. Günümüzde halen Hırka-i Şerif Camii'nde sergilenmektedir ve 1500 yıllık bu kutsal emanetin sorumluluğu, Karani soyundan gelen şahıslara aittir.

        1980'lerde, Fatih Müftüsünün emri ile hırka alınmak istenmiş fakat uzun uğraşlardan sonra aile tekrar Hırka-ı Şerife sahip olmuştur. Veysel Karani'nin 57. kuşaktan torunu olan Haşim Köprülü'nün eşi Nuriye Köprülü'nün 2005 yılı kasım ayındaki vefatından sonra, kızı Gülay Köprülü bu görevi üstlenmiştir. Hırka-i Şerif, her yıl ramazan ayının on beşinden Kadir gecesine kadar öğlen ve ikindi namazları arasında ziyarete açılır.

        HIRKA-İ ŞERİF'İN VEYSEL KARANİ HAZRETLERİNE İNTİKALI

        Hz.Muhammed (s.a.v.), dünya gözü ile göremediği Üveys'in, gösterdiği sadakat, muhabbet ve bağlılığa karşılık hırkasını çıkararak Veysel Karanî'ye hediye edilmesini Hz.Ömer (r.a.) ve Hz.Ali'ye (r.a.) vasiyet buyurmuşlardır.

        Hz.Muhammed'in (s.a.v.) vefatından sonra, Hz.Ömer (r.a.) ve Hz.Ali (r.a.) Resûlullah'ın bildirdiği alametlere göre Üveys'i araştırmışlar, gerek Yemen ve gerekse Kûfe civarından Medine'ye gelen bütün kafilelere onu tanıyıp tanımadıklarını sormuşlardır. Ancak gizliliği çok şöhreti de az olduğundan onu tanıyan kimse çıkmamıştır.

        Hz.Ömer (r.a.) ve Hz.Ali (r.a.) Kûfe'ye geldiklerinde, Hz.Ömer (r.a.) hutbe esnasında:

        "Ey Necid'liler, kalkınız" dedi, kalktılar.

        "Aranızda Karen köyünden kimse var mıdır? dedi.

        "Evet" dediler.

        Birkaç kişiyi ona gönderdiler. Hz.Ömer (r.a.), onlara Veysel Karanî'yi sordu. "Biliyoruz o, sizin bildiğiniz gibi biri değildir. Divanedir, insanlarla pek görüşmez" dediler.

        Hz.Ömer (r.a.) "Onu arıyorum, nerededir?" buyurdu.

        "Arne Vadisinde develerimize çobanlık yapmaktadır, biz de karşılığında ona akşam yemeği veririz, saçı-sakalı karışıktır, şehirlere gelmez, kimse ile sohbet etmez. İnsanların yediğini yemez, üzüntü ve neşe bilmez, insanlar gülünce, o ağlar, insanlar ağlayınca o güler." dediler.

        "Onu arıyorum" dedi, Hz.Ömer (r.a.) ve Hz.Ali (r.a.) ile onun olduğu yere gittiler. Veysel Karanî'yi namaz kılarken buldular. Karşılaştıkları perişan ve pejmürde kılıklı dervişin Üveys olduğuna inanamadılar. Ancak develeri onun yanından ayrılmıyor, çevresinde duruyorlardı. Allah develerini gütmesi için bir melek vazifelendirmişti. Namazı bitirip selam verince, Hz.Ömer (r.a.) kalktı ve selam verdi, Üveys selamı aldı. Hz.Ömer (r.a.),

        "İsmin nedir?"diye sordu.

        "Abdullah, yani Allah'ın kulu" dedi.

        "Hepimiz Allah'ın kuluyuz, esas ismin nedir?” diye sordu.

        "Üveys" dedi.

        "Sağ elini göster" dedi, Üveys gösterdi.

        Hz.Ömer (r.a.) "Peygamber Efendimiz size selam etti, mübarek hırkalarını gönderip; alıp giysin ümmetime de dua etsin diye vasiyet buyurdu" dedi.

        "Ya Ömer! Ben zayıf, aciz ve günahkar bir kulum. Dikkat buyur, bu vasiyet başkasına ait olmasın?" deyince, Hz.Ömer (r.a.):

        "Hayır ya Üveys, aradığım kişi sensin. Peygamber Efendimiz senin vasfını belirtti." cevabını verdi. Bunun üzerine Veysel Karani Hırka-i Şerif'i hürmetle aldı, öptü, kokladı, yüzüne gözüne sürdü ve ardından;

        "Siz burada bekleyin" diyerek yanlarından ayrıldı. Biraz ileride hırkayı hürmetle yere bırakıp, şükür secdesi için yüzünü yere koydu. Hak Teala Hazretlerine şöyle duada bulundu:

        “Ya Rabbi! Sevgili Peygamber Efendimiz, ben fakir, aciz kuluna Hz.Ömer (r.a.) ve Hz.Ali (r.a.) Efendilerimizle Hırka-i Şerif’lerini göndermiş” diyerek günahkar olan bütün Müslümanların affı için dua etti. Bir çok günahkar Müslüman’ın affolunduğu bildirilince, mübarek Hırka-i Şerif’i hürmetle giydiler.

        Sevgili Peygamberimiz; “Onun şefaati sayesinde Rabia ve Mudar kabilelerinin adedi kadar insanlar cennete girecektir” buyurmuşlardır.

        Kısacası; Hz.Ömer (r.a.) ve Hz.Ali (r.a.) Efendilerimiz Veysel Karanî Hazretlerini araştırıp soruşturmuşlar, onu bularak mübarek emaneti kendisine teslim etmişlerdir. Ayrıca Peygamberimizin kendilerine tavsiyesine uyarak onun hayır duasını almışlardır.

        Veysel Karanî Hazretleri hayatı boyunca bu mübarek hırkayı gayet itina ile korumuştur. (Kaynak: Hırka-i Şerif Vakfı)

        REKLAM
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ