Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Talisca ve hayatını değiştiren 9 dakika - Futbol Haberleri

        Kaçınılmaz bir yolculuktu. Başladığı noktayı seçememişti ve herkesin gitmek istediği yere varmadan önce, kimsenin beklemek istemediği yerde durması gerekiyordu. Mecburdu. Zaten o ânâ dek hayatı boyunca her şeye mecbur olmuştu. Hiçbir şeye mecbur olmamak için 9 dakikası kalmıştı. Sezonun bitimine bir hafta varken Bahia bir alt kümeye doğru yol alıyordu. Anderson Talisca ya o dokuz dakika içerisinde bir şeyler yapacak ya da “

        Süresi değişebilir ama aşağı yukarı tüm Brezilyalı ve yetenekli siyah futbolcuların hikâyesinde benzer bir kesit bulunabilir. 1888’de ülke genelinde köleliğin kaldırılmasından sonra beyazlar, yeni yeni popülerleşen futbola kendi iktidar ve üstünlüklerini güçlendirmek üzerinden bakıyordu. Tamamı beyazlardan oluşan seçkinci kulüpler kurulmuştu ve ligler onlara aitti. Siyahlar dışlanmıştı. Bazıları suratlarını pirinç ununa bulayarak oynamak zorunda kalmıştı. Aslına bakılırsa siyahların futbol oynamaya pek vakti de yoktu. Beyazlar eşeği sağlam kazığa bağlayıp liglerde top koşturmak için amatör olma şartı koymuştu. İş bulmaları bile mucize olabilen siyahların gün içerisinde bedava gösteri yapamayacağını biliyorlardı.

        Ta ki cesur birkaçı çıkana dek. Aralarında örgütlenip yetenekli siyahların oynayabileceği kulüpler kurdular ve istihdam yarattılar. Beyazlar pas demedi elbette, ceketlerinin iç kolunda sakladıkları kartı kıvrak bir hamleyle açtı. Ligde oynayabilmek için okur yazar olma ve imza atabilme zorunluluğu getirdiler. Kölelikten yeni çıkmış siyahların çoğunluğu ne eğitim alabilmişti ne de okuma biliyordu. Yine de vazgeçmediler. Kurslar açıldı ve işleri hızlandırmak için kısayollara başvurdular. Souza ve Silva isimlerinin yaygınlaşması da bu döneme rastlar. Zira yazması, imzalaması kolaydı. Uyanık siyahların pekçoğu isimlerini Souza veya Silva diye değiştirerek futbola yöneldi. Yeterince ilerleyip sivrilebilenlere sayı bağlamak yerine ayırıcı özelliklerine göre ya da bazen hiçbir anlamı olmayan lakaplar verdiler. 100 yılı aşkın süredir bu gelenek sürüyor.

        Anderson Souza ileride “Talisca” lakabıyla anılmaya başlamadan ve o dokuz dakikalık sırat köprüsünden geçmeden önce ataları kadar dikenli yollardan geçmedi ama az şey de yaşamadı. Tolstoy’un dediği gibi; “Mutlu aileler birbirine benzerler. Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.

        Ayrılık, açlık ve yasaklar içinde futbol

        Talisca'nın ailesiyle Feira de Santana şehrindeyaşadığı derme çatma gecekondu.

        Talisca’nın mutsuzluk hikâyesi Bahia eyaletinin başkenti Salvador’a yüz kilometre uzaklıktaki Feira de Santana’da başladı. Kentin okyanus manzaralı turistik bölgesinin yakınında bile değildi. Gecekondu mahallesinde fakir bir ailede gözlerini açınca zaten maça handikapla başlamıştı. Çıkarması da kolay olmadı. Yaşadığı Rua Nova bölgesi, koloni döneminden gelen bir rivayet göre, Portekizli general Luis Barreto’ya suikast düzenleyen başarısız bir direnişçinin cesedinin, ibret olsun diye, şehrin ortasında sandalyeye bağlanıp tanınmaz hale gelene dek sergilendiği bir yerdi. Rivayetlerin zamanla gerçekler yanında sıradanlaşabildiği bir çukur. Kurşun, bıçak ve dehşetin adresi.

        Harita

        Henüz 5 yaşındayken Ivone ve Carlos çifti ayrılınca babası ve çok sevdiği babaanesiyle kalmaya başladı. 11 yaşına geldiğinde yeniden annesinin yanına döndü. Ivone’un yaşadığı Aviario da eski muhiti Rua Nova’dan pek farklı sayılmazdı. Sokaklarını zehirli otların çevrelediği, insanlık adına utanç tuğlalarıyla örülü, motosiklet sesinden bile irkilen şüpheci bakışların olağan olduğu, uyuşturucu çeteleri ve polislerin izinin karıştığı ama ölümün izinin çıkmadığı mahallelerden.

        Ivone, oğlu futbol için yanıp tutuşmasına rağmen böyle bir ortamda evde olabildiğince fazla zaman geçirmesini istediği için ona futbolu yasakladı. Hatta, varoşların ortasında dört duvarın parasını zar zor denkleştirmesine ve Talisca iki yıl boyunca genellikle bulgur, ekmek ve meyve suyuyla yarı aç hayatını sürdürmesine rağmen tehlikeli sokaklardan uzak kalıp okusun diye ona özel hoca dahi tutmuştu. Yine de başarılı olamadı.

        Sergen’e at yarışı oynamasın diye göz kulak olmakla görevlendirilmiş Gökhan Keskin misali, öğretmeni Jessica Vasconselos sağolsun, iyi ki Talisca’ya futbol oynaması için destek vermiş. Onu, ödevlerini yaptıktan sonra fakir çocuklara rehberlik hizmeti ve eğitim veren bir kamu projesi olan FAMFS’ın desteklediği Astro takımının antrenmanlarına götürüyordu. Talisca bir yandan dersleri aksatmazken bir yandan da annesine yakalanmamak için kaçak göçek arkadaşının evinde duş almak gibi hınzır çözümler bulmuştu.

        Anderson Souza isminin tarihe karıştığı dönem tam da bu zamanlar. Arkadaşları arasındaki ismi, bir bakıma nâmı, Doda. Talisca yeni habitatında sadece futbol değil, müzik ve kapoera da öğrenerek sınıfının en iyileri arasına girince ödül olarak İsviçre’de bir futbol turnuvasına gitme fırsatı yakaladı. Annesi de artık direnmeyi bırakarak yelkenleri suya indirdi. Talisca’yı, hep hayâlini kurduğu yolculukta destekledi.

        Evsizlik ve isminin hikâyesi

        2007 yılında, 13 yaşına geldiğinde Bahia’da düzenlenen bir turnuvada Vasco başkanı

        Hayatı boyunca dört dörtlük bir kariyer süreci geçiremeyen Talisca’nın o dönemki şanssızlığı ise Vasco’nun yaşadığı yöneti kriz olarak karşımıza çıkıyor. Rio’da geçirdiği bir yılın ardından, Teknik direktörünün bir sene daha kalmasını istediği halde, Talisca’nın olabilecek en saçma sebeplerden biri nedeniyle Vasco’dan ayrılma vakti gelmişti. Tesislerde kalacak oda yoktu. Annesinin küçük kardeşine hamile olması ve memleketten gelen haberle eğrisi doğrusuna denk geldi. 13 yaşında kıpırdayan şansı bir kez daha gülümsedi. Yeni adresi şehirdeki yerel kulüplerden biri değil eyaletin en iyi takımı Bahia oldu. Takımın altyapı direktörü olan Newton Motta o dönemi şöyle anlatıyor:

        • Newton Motta

        Benfica transferi gerçekleştiğinde Talisca kulüp televizyonuna verdiği röportajda, ilk idmanı öncesinde verilen konçların bacağından sürekli düşüp durması üzerine bir arkadaşının kendisine tahta parçası anlamına gelen Talisca diye seslendiğini ve bir daha da Anderson Souza ya da Doda olarak çağırılmadığını anlatmıştı.

        Profesyonelliğe amatörce geçiş

        Bahia altyapılarında, başta Copinha olarak bilinen ülkenin en önemli altyapı organizasyonu Sao Paulo Gençler Turnuvası’nda, ismi gittikçe daha da yankılandı. 2011 yılında finalde Flamengo’ya kaybeden takımın parçasıydı. 2012’de aynı başarıyı sergileyemediler ama Talisca yavaş yavaş A takıma göz kırpıyordu. Ne var ki, henüz tam anlamıyla görücüye çıkmadan, futbolundan önce kontrat konularıyla gündeme geldi.

        2012 sonlarında ayda 900 real, yaklaşık 300$ kazanan Talisca’nın 2013 Şubat sonunda bitecek sözleşmesinin yenilenmesi krizi başladı. Bahia’nın yeni teklifi ayda 15 bin real olmuştu. Üstüste 5 kez profesyonel maça çıkarsa aylığı 30 bin real olacaktı. Talisca teklifi beğenmedi. Sao Paulo kulüplerinin ona ayda 100 bin önerdiği haberleri çıktı. Bahia teklifi belirli bir süre karşılayamazsa Talisca’nın Pele kanunu kullanarak bedelsiz ya da cüzi bir miktarla ayrılmaya çalıştığı senaryosu, bilhassa yerel medyada, sıkça işleniyordu.

        Elveda Bahia. Talisca artık yok. Bahia sınıfta kaldı. Kulüp gençlerine değer vermeyi bilmiyor.

        10 gün sonra ise aynı hesaptan özür diledi.

        • Anderson Souza

        Sonunda istediği değeri görmüştü. Sözleşmesi uzatılartak 250 bin $ imza parasının yanı sıra maaşı da hatırı sayılır derecede arttırılmıştı ama Bahia taraftarı bu süreci öyle kolay unutmadı. İlk önemli kontratının ardından lüks bir muhite taşınması, 20 bin $ verip aldığı kırmızı renkli spor arabayla verdiği pozlar, küpeleri, hırpani kıyafetlerinden sonra giydiği şık, markalı kreasyonlar ve Mohawk kestirdiği yeni saçlarıyla verdiği imaj sakız gibi çiğnendi. Bahia tribünlerine yön verenlerin bir bölümü, bir zamanlar mahallelerine yaşayan bu genç adam için sokak argosunda kibirli, burnu büyük, poz atan manasına gelen “Marrento” demeye başladı.

        https://www.instagram.com/p/TbHlsmlVPS/

        Tribünlerle savaş

        Oysa Talisca as takımla boy gösterdiği

        Brezilya Serie A için geri sayım başlamışken Talisca ilk kez milli takıma çağırıldı. Dünya’nın en prestijli gençler turnuvalarından olan Toulon Turnuvası çok büyük fırsattı. Şampiyonluğun tadını öğrendi ama sadece 2 kez oyuna sonradan girebilmişti. İsim yapamadı. Ligde bu sırada 5 maçı da kaçırdı. 5 maçta 8 puan toplayarak 8. sırada olmak Bahia için hiç de fena bir başlangıç değildi.

        Konfederasyonlar Kupası arası bittikten sonra Talisca kariyerinde ilk kez ulusal ligde vitrine çıktı. Corinthians son lig ve Libertadores şampiyonuydu ve sadece ülkenin değil kıtanın da en iyi takımıydı. Talisca’nın olgunlaştırdığı atakta şu an Fenerbahçe’de oynayan Fernandao boş kaleye dokunamamış, kullandığı duran topta şu an Kasımpaşa forması giyen Titi’nin golü sayılmamış ve üzerine aylardır gol atamayan Pato iki tane sıkıştırınca Bahia kaybetmişti. Attıkları 7 şutun 5 tanesini Talisca gönderdiği halde maç boyu yuhalanmıştı.

        ESPN Brezilya’ya maçtan sonra verdiği röportajda Corinthians maçındaki tepkinin normal olduğunu, olanlardan sonra bunun başına geleceğini bildiğini fakat ne yapabileceğini gösterdiğini, artık yuhalanmaması gerektiğini söylüyordu. Hızını alamadı. Konuşmaya devam ederek, araba ve imaj polemiklerinde kendisini eleştiren ve “Marrento” tespitine destek veren eski teknik direktörü Jorginho için “Ağzı olan konuşuyor. Beni bilen biliyor, bunlar beni daha da motive ediyor.” demişti.

        İlk gol ve düşüş

        Gerçekten de motive olmuştu. Ertesi hafta Sao Paulo deplasmanında kariyerinin ilk lig golünü atıp maçı kazanmışlardı. Velakin Fonte Nova Stadı’na geri döndüğünde taraftarla arası yine de düzelmemişti. İç sahada bir grubun protestosuna maruz kalmaya devam etti. Grafiğinin gitgide düşmesi, “bencil” ve zaman zaman fazla gösterişe kaçan futbol tarzı ve isteksizliği nedeniyle tribünlerin bir bölümündeki takıntı her tarafa sıçradı.

        Ponte Preta maçında orta saha oyuncusu Paulo Roberto’ya attığı tokada hakem sarı kart göstermesine rağmen video görüntülerinden 4 maç ceza aldı. 3 sarı kart toplamından aldığı ekstra bir maçlık ceza, bileğindeki sakatlık ve özel hayatındaki sorunlar derken Talisca ligin 16-30. haftaları arasındaki 11 maçta hiç oynamadı. Kalan 4 maçta ise toplam 95 dakika forma giydi. Ne bir gol atabildi ne de asist yapabildi.

        A takım formasıyla yılını dahi doldurmadığı halde yıldız bir futbolcunun paylaşılamadığı en iyi dönemlerindeki krizleri yönetmeye çalışıyordu. Hiç kimse olarak doğup biri olmaya çalışırken koca bir şehir onun yeteneklerini kurtarıcı olarak görmüş ve sonrasında âdeta lanetlenmişti. Aynı dönemde bonservisinin % 40’ının ismi bilinmeyen bir şirkete Kasım 2012’de çekirdek parasına satıldığı ayyuka çıktı. Talisca’nın tam da sözleşmesinin uzatıldığı zamandı ve bonservisinin yarısı, oyuncuya ödenen imza parasının yarısına uçup gitmişti. Taraftarlar ve bir kısım gazeteci kulüp başkanı ve yöneticilerini finansal darboğazdan dolayı istifaya çağırıyor, Talisca’yı da yuhalıyorlardı.

        Doktorluk günah keçisi

        31. haftadaki kritik Atletico Paranaense maçı çığrından çıkmışlığın bir bakıma zirvesiydi. Talisca, takımın sakatlanan maestrosu Marquinhos Gabriel yerine girer girmez, savunma arkasına koşan Obina’ya gönderdiği 40 metrelik nefis aşırtma pasla golü attırmıştı.

        Zamanların en iyilerindendi ama zamanların en kötülerinden olmasına da ramak kalmıştı.

        Rakip 10 kişiydi. Bahia ikinci golü ararken avlandı. Yana yakıla galibiyet golünü ararlarken Talisca yere kapaklandı. Baldırına basıp geçildiğinde skorbordu da kronometreyi de unuttu. Doktor istedi. İstemez olaydı. Unutulmuş gibi yapılan eski, tozlu defterler saniyeler içinde açıldı. Protestolardan sonra gözlerindeki bakış Dünya’nın diğer tüm günah keçileriyle aynıydı.

        Fenerbahçe’de Selçuk Şahin, Galatasaray’da Sabri, Beşiktaş’ta İbrahim Üzülmez vardıysa Bahia’da da Talisca vardı. Fonte Nova Stadı’nın at nalı tasarımı ona hiç şans getirmemişti. Belki de Pituaçu’da top topladığı, acı dolu çocukluğudan hiç çıkmamalıyım diye düşündüğü anlar dahi olmuştur.

        3 gün sonra ancak kendine gelip A Tarde gazetesine konuşabildi. “Adam ayağımda tepindi. Ben ne yaptım ? Bu adil değil.” dedi ve içini döktü. Bir yandan da bahanesinin olmadığını düşüşte olduğunu kabul ediyordu. Sahi, yükseleli ne kadar olmuştu ki? Saha dışından etkilendiğini, kendini veremediğini de sözlerine ekledi ama bencil olduğunu keskin bir dille reddetti. Son sözü ise sahaya çıktığı ilk günkü gibi cesaretlendirilmeyi dilemekti.

        Kimileri için Talisca’nın yuhalanması gerçekten de adil değildi. Kırmızı kart gören Helder, dökülen Titi ve Raul da yuhalanmalıydı. Kimileri de “çık topunu oyna, kendini yıldız zannedip yürüyenleri değil oynayanları destekleriz.” diyordu. 3 maç üstüste gol atamadılar. Çeke çeke kısalan halat herkesin elini kesmiş ve tutacak pek bir tarafı da kalmamıştı. Bitime 3 hafta kala küme düşmemeye oynayan iki ana rakipleri ve şampiyon Cruzeiro ile çarpışacaklardı.

        "İlk senemde yuhalandım, sürekli eleştirildim. Çok zordu, artık huzur ve barış istiyorum." - Anderson Talisca

        Olmak ya da olmamak

        10 sene önce benzeri bir maçta

        Haftalar öncesinden şampiyon olan Cruzeiro taraftarı daha düdük çalmadan festivale hazırlanmıştı. Çoğu sarhoştu. Arada sırada kutlamayı bırakıyor ve birbirlerinin hissetmedikleri yüzlerine vuruyorlardı. Maç başladıktan sonra skordan bağımsız aşağı yukarı her pas esnasında oley çekerek yıllar sonra gelen zaferin keyfini sürenler de vardı elbette. Oysa futbolcular ligin bitmesine üzülür gibiydi. Zafer sarhoşluğundan eser yoktu. Hatta, sanki bir daha futbol oynayamayacakmış kadar iştahları açıktı. Küme düşmemeye oynayan rakipleri Bahia kalesini bombardımana tutuyorlardı.

        Gene 7 yiyebilirlerdi. Halbuki bu kez kalde Marcelo Lomba vardı. İki sezon önce boşuna ligin en iyisi seçilmemişti ama Cruzeiro’nun şut sağanağı arttıkça Pasifik’te avlanıp kayada dövülen bir ahtapot gibi yumuşuyordu. Cruzeiro stoperi Bruno Rodrigo kornerden gelen topa kafayı vurduğunda son gücünü de harcamıştı. Vinicius Araujo’nun 84. dakikadaki son dokunuşunda çaresizdi. 1-1 telef olmak demekti.

        Bitime 9 dakika kalmıştı ve Bahia'nın 2. golü bulması gerekiyordu.

        Üçrenkliler hücum ederken Helderriskli bir geri pası atınca Vinicius Araujo kaleci Lomba ile karşı karşıya kalmış ama kendini atmayı seçtiği için ucuz kurtulmuşlardı. Top hâlâ oyundayken ikili tartışıyordu. Havada süzülen top ise sanki yerçekimi kanununa direnircesine çimlere inemiyordu. Kafalardan seken top yine Helder ile buluştu. İnce bir dokunuştan sonra hamlesini yapan Dede geç kaldı, ıskalayıp Helder’i indirdi. Hakem düdüğü çalmaya hazırlanırken, top sol çizgiye doğru açılmıştı. Bekledi. Bekledi. Fernandao’nun yerine oyuna girmiş olan Souza boşta kalan meşin yuvarlağı aldı. Hakem Andre Luiz Freitas iki elini açıp koşmaya başladı. Dede geride kalınca Souza birkaç adım daha topla ilerleme fırsatını kullandı. Aynı anda, diğer kanattaki Talisca iç kulvardan yay paraleline doğru fırladı. Sezonun en iyi sol beki olan Egidio’nun önüne geçmişti.

        Dede geri dönüp rakibine yetişmişti ve Souza’nın topu ayağından çıkarmaktan başka çaresi yoktu. Kaldı ki, antrenmanda bile 5 adımdan fazla top süremeyecek ve sürmemiş, hareket becerisi de bir salyangozunkinden halliceydi ve bir saniye bile gecikse ofsayt olabilirdi. Talisca ceza yayının 10 metre önündeyken, kimsenin olmadığı penaltı noktasına doğru çok da iyi kullanamadığı sol ayağıyla kesti. Alçak giden top yerde bir kez sekti.

        Göz açıp kapayıncaya kadar Talisca beyaz noktasının biraz gerisinde pozisyonunu ayarlamıştı. Yarım metre havadaki topa en iyi yapacağı şey için hazırlandı. Sol ayağıyla gelişine, ikinci direğe sert bir plase çıkarmak üzereydi. Kaleci Fabio hissetmiş ve soluna doğru eğilmişken Talisca ıskaladı ve yalpaladı. Top, hâlâ yerde sabit duran destek ayağına geldi. Sağ diz kapağı kemiğine çarptı ve bir rüzgar gülü gibi yön değiştirdi.

        90. dakikada Fabio sağına doğru kıvrılmaya çalışırken top 6 pas ön çizgisi üzerine düştü. Talisca ise yerde kalmış ve kaderini izliyordu. Ardından ellerini yukarıya kaldırdı, dizlerinin üzerine çöktü ve gökyüzüne bakarak, dudakları tribünden dahi okunabilecek şekilde “Teşekkürler Tanrım.” diye haykırdı. “Teşekkürler”. Gollerini artık böyle kutlayacaktı.

        Aynı esnada tribünde, sonradan takımın savunma oyuncusu Demerson'un kardeşi olduğu ortaya çıkan, genç bir kadın eliyle göğsünü dövüyor ve beyaz tişörtünü sıyırıp Bahia Bahia diye haykırarak üzerindeki kulüp logosunu öpüyordu. Verdiği frikikle kısa süreliğine bir internet fenomeni oldu ama onun umurunda değildi. Stattaki bir avuç ve Salvador’daki binlerce Bahialı’nın o an hiçbir şey umurunda değildi.

        Zincirleme bir garabetten unutulmayacak bir kurtuluş efsanesi çıkmış ve takım kümede kalmayı garantilemişti. Dağılan bir okul kadar şendiler. 93. dakikada bitiş düdüğü çaldığında Talisca’nın yüzündeki en belirgin duygu ise rahatlamaydı. Maçtan sonra verdiği sayısız röportajların birinde o ânı şöyle anlattı.

        • Anderson Talisca

        Haklıydı. Bahia tribünleri için Talisca ile savaş o gün sona erdi. Kariyeinin en önemli ânı olduğunu söylüyordu. Yeni sezonun finalinde ise Vitoria derbisinde attığı gol ve gelen Bahia eyalet ligi şampiyonluğuyla artık bir kulüp idolü olmuştu. Geçen sezon 7-3'lük derbide kızağa çekilirken bu kez ligin de en iyisi seçilmişti. Bir zamanlar işler azıcık kötü gittiğinde her türlü protestonun odağı olan ve bununla yaşamayı öğrenen, bencil diye eleştirilmek pahasına hiçbir zaman o çok güvendiği şutunu atmaktan korkmayan Talisca artık işler kötü gittiğinde topu isteyen, sorumluluk alan takımın lideriydi. Kusursuz değildi belki ama en azından deniyordu.

        Tribünler, aradığı teşviği ona geç de olsa vermişti. Önyargılar kırıldığında marrento olmadığına hatta genetiğine kazanmış bir alçakgönüllülükle yaşadığına, gecekondu mahallesinden gelmiş biri olduğuna inanmaya başlamışlardı. İş futbola geldiğinde Cristiano Ronaldo ile karşılaştıranlar dahi vardı.

        Barış, huzur ve yükseliş

        Talisca için işler yolundaydı.Yeni sezonda 8 gole ulaşmıştı. Kendi tabiriyle gerçek olduğunu hissettiği sezonun ortası bile gelmemişken Bahia onu 4 milyon € karşılığında Benfica’ya sattı. Bahia o yıl sonunda küme düştü. Talisca ise ilk 9 maçında 8 gol atarak Rivaldo benzetmelerinin hakkını veriyordu. İncecikken gitgide heybetlenmesi Cristiano Ronaldo'yu da andırmıyor değildi. Sonrasında iniş çıkışları olsa da Avrupa’da ayağının tozuyla lig ve kupa şampiyonlukları kutladı ve Şampiyonlar Ligi’nde de ismini duyurdu.

        Aradan geçen bir yılda Bahia tribünleri ve kulübüyle yaşadığı kadar olmasa da Benfica kulübü ve taraftarıyla sorunlar yaşadığı bir gerçek. Beşiktaş formasıyla uzatmalarda attığı olağanüstü frikik golüyle eteklerdeki tüm taşlar saçılınca su daha da berraklaşıyor. Tartışmaların tüm ekseni Talisca açısından yine “değer görmek” etrafında düğümlendi.

        Hayatının büyük bölümünde ailesinden, forma giydiği kulüplere dek ‘değersiz” denebilecek süreçler içeren Talisca’nın kırmızı çizgisi bu.Artık önünde yeni bir sayfa var. Benfica kariyeri kapanmışa benziyor. Avrupa kariyeri ise ya benzer anektodlarla devam edip hiçbir zaman bitiremeyeceği ya da herkese anlatacağı bir roman olacak. Çıkış noktası da Beşiktaş.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ