Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Murat Bardakçı: Haneden Atatürk'e laf ettirmezdi

        Murat Bey, tarihçi sıfatıyla piyasada kitapları olan isimler, bir televizyon programında, Atatürk ve manevi kızı Afet İnan hakkında çirkin iddialarda bulundular. Ne diyorsunuz bu işe?

        Bu adamlar tarihçi falan değil, ideolojik tüccar. Bunların ortak özellikleri devlete, Atatürk’e, kurucularına ve Cumhuriyet’e hakaret etmektir. Çünkü bu onların ekmek parası. Tarihçi diye geçinirler ama hayatları boyunca tek bir belge yayınlamamışlardır.

        Amaçları Kemalizm eleştirisi mi?

        Eleştiri yapılabilir fakat bunlar Kemalizm’i eleştirmiyorlar. Bunlar küfrederek para kazanıyorlar. Konferansları paralı. Kitaplar satıyorlar. Her şeyi kendilerine geçim kaynağı yaptılar. Söylediklerine inananlar var. Bu çok uzun zamandır devam ettiği için bir hayran nesli yarattılar ve birkaç nesli zehirlediler. Daha kötüsü, sonradan kendi söylediklerine inanmaya başladılar. Bunların çıkış noktası, Rıza Nur’un söylediği abuk sabuk şeylerdir.

        REKLAM

        Rıza Nur’un Atatürk ile kişisel bir husumeti var mıydı?

        Hayır, adam deliydi. Rıza Nur, dönemine göre çok iyi bir tarihçidir. Eski Türkçe ile yazılmış 14 ciltlik ‘Türk Tarihi’ adlı bir kitabı var, çok güzel bir kitap. Paris’te yaşadığı yıllarda ‘Türk Bilik Revüsü’ adlı bir Türkoloji dergisi çıkarmıştır. Bugün birinci derece kaynak olan bazı eserleri o bulup birleştirmiştir. Sinop’ta muazzam bir kütüphanesi vardır. Ama sonrasında delirmiş. Şizofren ve paranoyak olduğu söyleniyor. Ben Rıza Nur’u yakından tanıyanları tanıdım, “Uyuşturucu kullanıyordu” diyorlar. Atatürk ile arasında somut hiçbir husumet yok. Atatürk, ‘Nutuk’ta aleyhinde bazı sözler söyler, bundan paranoyaya kapılır, çeker gider. Yani böyle bir zırdeli. Hatıralarını da maalesef kafayı yediği dönemde yazmış. Atatürk hakkında söyledikleri tamamen asılsızdır. Zübeyde Hanım hakkındaki iddiaları da Rıza Nur ortaya attı. Sonra bunu Cemalettin Kaplan diye bir adamın grubu sahte belge haline getirdi.

        REKLAM

        TARİHÇİ DİYE GEÇİNENLERİN 4 ORTAK ÖZELLİĞİ

        “Şimdilerde tarihçi diye geçinen bu adamların 4 ortak yönü var: Birincisi, Sultan Hamid’i pazarlamaya çalışıyorlar. İkincisi, Atatürk’ün çok yakını olup görüş anlaşmazlığı içerisine girdiği Kazım Karabekir, Rauf Bey gibi isimleri Atatürk’e karşı parlatmaya girişiyorlar. Üçüncüsü, Atatürk’ü kötülüyorlar. Önceleri Atatürk’e direkt laf edemedikleri için çevresinin etrafında dolaşırlardı. İsmet Paşa’ya demedikleri kalmazdı. Atatürk’ü Koruma Kanunu senelerce işletilemediği için şimdi Atatürk’e hakaret etme fırsatını buldular. Dördüncü ortak yanları da bu işi belgesiz yapmaları. Tarih belgeyle olur. Bunlar uyduruyorlar. Ama bundan para kazanıyorlar. Maalesef bunlara inanan kalabalık bir kesim var.”

        ‘SAĞCISI DA SOLCUSU DA NEFRET KUSUYOR’

        REKLAM

        Atatürk’e karşı tepkilerin haklı bir tarafı var mı?

        Olur mu, devleti kurmuş; bunların nasıl haklı bir tarafı olabilir? İttihat ve Terakki’nin son dönem erkanının, hemen hemen hepsinin özel evrakı benim elimden geçmiştir. Vatanseverdiler ama Atatürk olmasa biz perişan olurduk.

        Neden?

        O kafa, o görüş maalesef hiçbirinde yok. Hepsi memleketi kurtarmak istiyor ama hayalperestler. Atatürk aya- ğını sağlam basıyor; iki adım sonrasını düşünüyor. Onlardan biri olsaydı, biz mahvolurduk. Bugünkü Türkiye olmazdı. Milli mücadele çok ciddi bir şeydir.

        Türkiye’de alternatif tarih demek nefret tarihçiliği demektir. Sağcısı da solcusu da nefret kusuyor ama ortada belge falan hiçbir şey yok. Tarih, devlet arşivinde veya özel arşivde yapılır. Oralarda çalışma izniniz varsa, girdiğiniz saat, incelediğiniz belgelerin listesi yazılıdır. Bu lafı edenlerin hangisinin arşivde kaydı var? Ben haftada 2 gün gidiyorum, hiçbirini görmedim. Buna solcular da dahildir. Bugün, Ermeni meselesi konusunda, “Türkiye şunu yaptı, arşivler açılsın” diyen serserilerin hiçbiri arşive gitmiyor. İnkılâp tarihçilerinin çoğu da gitmiyor. Bir de bu gibi adamları o eski aileler yanlarına yaklaştırmaz. Atatürk’e en muhalif kişilerin ailesi bile Atatürk’e laf ettirmezdi. Şahsi meseleyi ve memleket meselesini ayırırdı. Şimdi birileri “Hanedandanız” diye çıkıp konuşuyor. Onlara bakmayın, yeni şeyler. Siz Neslişah Sultan’ın, Hümeyra Hanım Sultan’ın, Hanzade Sultan’ın yanında Atatürk’e bir laf etseydiniz... Gençlikleri sefalet içinde geçmişti. “Giyecek etekliğimiz olmazdı, okula gidemezdik” diye anlatıyorlardı ama yine de Atatürk’e laf ettirmezlerdi. “Yahu adam memleketi kurtarmış, daha ne?” derlerdi.

        REKLAM

        ‘LATİFE HANIM'IN MEKTUPLARI ÖZEL HAYATTIR’

        Mustafa Armağan tepkiler üzerine, “Latife Hanım’ın mektuplarını gizleyenler suç işlerken biz açıklayanlar linç ediliyor” şeklinde bir açıklama yaptı. Latife Hanım mektuplarında bir şey mi diyor?

        Bir kere böyle dediyse konuyu bilmiyor. Ailesi, Latife Hanım’ın vefatından sonra, bu mektupları böyle adamların kullanma ihtimalini önceden fark ederek, “Açmayalım” dedi. Ordinaryüs Profesör Reşat Kaynar’a tasnif ettirdiler ve muhafaza etsin diye Tarih Kurumu’na verdiler. Bu mektuplar siyasi değildir, özel hayattır. Zabıtta hepsi var. Siyasi olmadıkları bellidir. Herifler okumuyor.

        Mustafa Armağan mektupların içeriğini bilerek mi konuşuyor?

        ‘Boston Globe’ diye uyduruk bir gazetede, Latife Hanım’a atfedilen İngilizce bir mektup çıkmış, onu kastediyor. ‘Derin Tarih’ var ya çukur tarih, onun bu haftaki kapağında var. Atatürk hakaretçilerinin yayınladığı tek bir gerçek belge yoktur; onun bunun yayınladığını makaslayıp tersine yorumlarlar. Rıfat Bali, 10 küsür sene önce İngilizce bir kitap çıkarttı. Bu mektup orada var ama mektubun orijinali yok. ‘Boston Globe’da İngilizce bir metin var. Armağan bu ay başında o mektubu makasladı. Zaten Latife Hanım’ın mektubunun orjinali yok, İngilizce bir tercüme var.

        REKLAM

        ‘AFET İNAN'I TANIRDIM, O TAM BİR HANIMEFENDİYDİ’

        Peki, Afet İnan’la ilgili iddiaları da Rıza Nur’a mı dayandırıyorlar?

        Dedim ya bu adamlar cahil, terbiyesiz, nadan, dangıl dungul... Kıçlarından uydurarak tarihçilik yaptıklarını zannediyorlar. Ayıptır, bir de “Müslüman’ım” diyorlar. Bu kadıncağız evli barklı, düzgün bir hanımdır. Bunu diyenlerin annesi için birisi böyle bir laf etse gider adamı vurur. Afet Hanım’ın kızı Arı Hanım yine annesi gibi hanımefendi, “Dava açmayacağım, bunlara değmez” diyor.

        Arı Hanım’la konuştunuz mu, o nasıl hissediyor?

        Tabii ki konuştum, “Annem sağ olsaydı, ‘Kızım bununla mı uğraşacaksın’ derdi, değmez” diyor. Nasılsa artık devlet bunun hesabını soracak.

        Murat Bey, siz Afet İnan’ı tanıyordunuz değil mi?

        Evet, tanırdım. Halamın sınıf arkadaşı, dedemin de ahbabıydı.

        REKLAM

        Nasıl bir kadındı?

        Tam bir hanımefendiydi, anneydi. İyi bir insandı. Hanımefendi deyince sosyetik bir hanımefendi düşünmeyin. Hani böyle efendi, ailesine düşkün tipte bir hanımdı. Sağlığında da çok uğraşanlar oldu. Onlara bile laf ettirmezdi, çok kibardı.

        Atatürk’le anılarını size anlatır mıydı?

        Onu bir baba olarak görür müydü, sever miydi? Her şeyini ona borçlu olduğunu söylerdi. Okutmuş, etmiş. Bir de ben Afet Hanım’ı kitaplardan tanımadım ki ilk gördüğümde Atatürk ile anılarını sorayım!

        ‘KAFATASI İNCELEMELERİ BÜTÜN DÜNYADA YAYGINDI’

        Afet Hanım’ın Atatürk’ün manevi çocukları arasında özellikle öne çıkmasının nedeni tarihçi olmasından mı kaynaklıydı?

        Atatürk manevi evlatlarının hepsini okutmuştur. Mesela Abdürrahim Bey’i mühendis, Sabiha Hanım’ı pilot yapmıştır. Tarihçilik her zaman göz önünde olan bir şeydir.

        REKLAM

        Afet İnan, Eugene Pittard’ın yanında doktora yapmış ve doktora tezinde 64 bin kişinin kafatasını incelemiş. Irkçılık suçlamalarına ne diyorsunuz?

        Bugün tarihçilikte Fransızların ‘Analles ekolü’ diye bir moda var. O zamanın modası da kafatası ölçümleriymiş. Sadece Türkiye veya Hitler falan yapmıyor. O dönemde birçok ülkede yapılıyor.

        ‘ŞEKERİM, HERİFLER CAHİL!’

        Nur Cemaati’nin Okuyucular kolundan Hasan Akar diye bir adam da Atatürk’e küfretti ve annesi Zübeyde Hanım için de iğrenç bir iftirada bulundu...

        Şekerim, herifler cahil. Rıza Nur’un halt etmesi bunlar. Vaktiyle imlâ hatası dolu, mahkeme ismi bile yanlış yazılan sahte bir belge de imal ettiler. Bunu söyleyen herif cahil ama bir de İslami bir cemaatin üyesi. Bunun yaptığı İslami açıdan büyük günahtır. Yani, zinanın ispatı için İslamiyet’te belli şartlar vardır. İsnadı bile 80 sopadır!

        ‘SULTAN ABDÜLHAMİD BUGÜN KAMPLAŞMAYA ALET EDİLİYOR’

        REKLAM

        “Tarihçi diye geçinen adamların ortak yönü Sultan Hamid’i pazarlamaya çalışmaları” dediniz. Abdülhamid hayranlığının artmasının nedeni ne?

        Açıkça söylemem gerekirse, 12 Eylül döneminde “Atatürk, Atatürk” diye diye milleti bıktırdılar. Putlaştırdılar. Bunun tepkisi olarak bu durum oluştu. Bir de son zamanlarda ‘Han’ modası çıktı.Döneminin gençleri, “Sultan Hamid” derlerdi, hatta “İstibdat Devri” derlerdi. Ama ‘Cennet mekân Sultan Abdülhamid Han’ gibi söylemler yoktu.

        Abdülhamid otoriter miydi?

        Bugüne göre değerlendiremezsiniz. Mecbur muydu, değil miydi diye düşünmek lazım. Onu tanıyanları tanıdım. Hanımlar çok severdi. Ucuzluk vardı. Bazıları ‘Efendimiz’ diye bahsederdi. O zamanın delikanlıları, erkekleri pek sevmezdi. “Üç kişi yan yana yürüdüğümüz zaman Fizan’ı boylardık” derlerdi.

        Bugün Abdülhamid dönemini övgüyle anlatanlar o döneme ne kadar gerçekçi yaklaşabiliyor?

        REKLAM

        Hiç... Sultan Abdülhamid, Türkiye’nin çok önemli bir hükümdarıdır. Hiçbir şekilde kötüleyemez, hakaret edemezsiniz. ‘Kızıl Sultan’ gibi terbiyesizce ifadeler kullanamazsınız. Fakat “Tek karış toprak kaybetmemiştir” diye yere göğe sığdıramamak da çok büyük hatadır. Ayrıca reformlar II. Mahmud’dan itibaren başlar. Cumhuriyet’teki devrimler gökten zembille inmedi, o sürecin devamıdır.

        Padişahların Batılı bir hayat tarzı benimsemeleri, klasik müziğe ilgileri, içki içmeleri ile bugün muhafazakârların kafasındaki padişah algısı birbiriyle ne kadar örtüşüyor? Muhafazakârlıktan kasıt nedir?

        İslam tektir ama köyde ve şehirde anlayış farklıdır. Şehirde medrese olduğu için daha geniş görüşlüler. Kimin içki içtiğini bilemeyiz. Kayıtlara geçen, IV. Murad, V. Murad, Abdülmecid ve Sultan Mahmud’dur. Abdülhamid’in de gençliğinde bir müddet içtiği ama sonradan bıraktığı yazılıdır. Batı müziği dinlemek ile İslam’ın bir alakası yok, bu zevk meselesidir, kültür meselesidir. Sultan Mahmud özel hayatında son derece alaturka bir padişahtır ama aynı zamanda ilk reformları yapan insandır. Gündüz setre pantolon giyip askere talim yaptırıyor, saraya girer girmez entarisini giyip lobut oynatıyor. Kendisi alaturka bestekârı ama ilk bandoyu da o kurdurtuyor. Halife Abdülmecid ise orkestra eserleri besteliyor. Bu kavramları karıştırarak hata yapıyoruz.

        REKLAM

        Peki Abdülhamid üzerinden bir efsane yaratılması da Atatürk’e kızgınlığın bir sonucu mu?

        Türkiye’de kamplaşma var. Abdülhamid de ona alet ediliyor. Abdülhamid’i bazı siyasetçilerle özdeşleştirme çabasındalar.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı mı kastediyorsunuz?

        Ben öyle bir şey demem! (Gülümsüyor)

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ