Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Serhat Hacıpaşalıoğlu: Ülkemde de beğenilirse oldukça mutlu olurum

        Mehmet ÇALIŞKAN / HABERTURK MAGAZİN

        ‘Je M’adore’ adlı single’ıyla Avrupa müzik listelerinde ilk sıralara yerleşen Serhat Hacıpaşalıoğlu, Avrupa’da oldukça beğenilen şarkısı için ‘Ülkemde de beğenilirse oldukça mutlu olur, gururlanırım’ sözleriyle yorumladı.

        SERHAT Hacıpaşalıoğlu’nun ‘Je M’adore’ adlı şarkısının Avrupa’daki müzik listelerinde ilk sıralarda yer alması, hatta listeye girmenin oldukça zor olduğu İngiltere’de bile ikinci sırada yer alması ıskalandı, fazla gündeme gelmedi. Hacıpaşalıoğlu’nun ofisinde buluşup bizim için sıra dışı olan bu başarının sırrını konuştuk. Sohbet müzik odaklı olunca konu Eurovison’a da geldi, 18 yıldır düzenlediği Vodafone FreeZone Liselerarası Müzik Yarışması’na da.

        ‘Je M’adore’ Avrupa müzik listelerinde üst sıralarda yer aldı. Alışık olmadığımız bu durum nasıl gerçekleşti?

        Daha önce de yurtdışındaki listelere giren iki şarkım daha olmuştu. Böyle bir başarı elbette bir gün de elde edilmiyor. Hiçbir başarı tesadüfen elde edilmez. Her başarının bir temeli, bir altyapısı vardır. ‘Je M’adore’un bir altyapısı vardı. Hedefim uluslararası bir başarı elde etmeye yönelik olduğu için son 3 yılımı Fransa ve Belçika’da oluşturduğumuz ekiple çalışarak geçirdim. Bu uluslararası bir proje. ‘Je M’adore’ için Avrupa’dan Amerika’ya, Avustralya’dan Japonya’ya kadar birçok ülkede farklı tanıtım mekanizmalarını işlevsel hale getirdik. Bunların doğrultusunda müzik listelerinin en üst sıralarında yer alıyoruz.

        Altyapı çalışmalarınızdaki en önemli etmenler hangileridir?

        Her şeyden önce iyi bir şarkı ve onu iyi seslendirebilecek bir şarkıcıya gereksinim vardır. Elbette prodüksiyon önemli bir etmen. En iyileriyle çalışarak prodüksiyonu kotardım. Onun ardından da iş, fotoğraf çekiminden, röportaja kadar birçok alanı kaplayan paketleme bölümüne geliyor. Ve elbette pazarlama. Bu etmenlerin hepsi doğru zamanda bir araya getirilince ortaya başarılı bir iş çıkıyor. Bunlardan birinin bile eksik olmaması gerekir.

        Özellikle İngiltere’de listelere girip üstlerde yer almak çok zordur. Bu başarınız size nasıl kazanımlarda bulundu?

        Açıkçası listelere girmek biraz hızlı oldu. Tabii bu daha işin başlangıcı. Dünya pazarı çok zorlu bir pazardır. O pazarda ayakta durmak, ön planda olmak belki normalin 10 katı daha fazla çalışmayı uğraştırmayı gerektirecek. Ama yolun başını iyi bir şekilde geçtik. Dünyanın en önemli şarkıcılarıyla aynı listede olarak, hatta onları geçerek motivasyon açısından büyük bir kazanım elde ettim. Türk şarkıcı olarak dünyada bu kadar ses getirebilmek, beğenilmek gurur verici. Hedef kitlem uluslararası ama ülkemde de beğenilir ve sevilirse çok mutlu olurum.

        ‘YURTDIŞININ DENKLEMİ VARDIR’

        Yurtdışında biz neden hiç yokuz? Neyi başaramıyoruz?

        Bu bir tercih meselesi. Herkesin tercihine saygı duyuyorum. Türkiye’de çok değerli isimler var. Demek ki yurtdışına açılmayı düşünmemişler, burada mutlu olmuşlar. Bu çok normal, saygı duyuyorum. Dünyanın birçok ülkesinde aynı durum söz konusu. Ayrıca yurtdışında var olabilmenin bir denklemi vardır.

        O denklemin açılımını yapabilir misiniz?

        Az önce de sözünü ettiğim gibi. İyi şarkı, o şarkıyı iyi seslendirebilecek şarkıcı, prodüksiyon ve paketleme. Bunlar yerli yerindeyse yurtdışında başarılı olunur. Ben hedefimi 12 yıl önce belirledim. ‘Bunu yapmak istiyorum’ dedim. Ve kendi yatırımımı, kendi tecrübelerimi, yeteneklerimi bu yola kanalize ettim. Belki yapmak isteyip de yapamyanlar veya hiç yapmak istemeyenler vardır. Ayrıca her ülkenin kendi lokal zevklerinden kaynaklanan bir dünyası var. Her ülke kendi müziğini her ülkeye benimsetemez. Müzik her ne kadar evrensel olsa da bizim kültürümüzden kaynaklanan belli ritimler, belli melodiler sadece bizi ilgilendirir. Örneğin biz Çin müziğini, Japon müziğini Norveç müziğini dinliyor muyuz? Ne var ki Yunan müziğini dinliyoruz. Çünkü Yunan müziğinin tınısıyla bizim müziğimizin tınısı birbirine yakın. Çünkü her iki ülkenin kültürleri birbirine yakın. Evrensel tınılara sahip müzikle yurtdışına açılmak için de sözünü ettiğim denklemin olması gerek. Bu arada Eurovision Şarkı Yarışması’nda komşu ülkelerin birbirine yüksek puan vermelerinin nedeni siyasi değildir.

        Nedir?

        Sözünü ettiğim gibi komşu ülkelerin doğal olarak müziklerinin birbirine yakın olması. Danimarka’ya yüksek puanı elbette ki İsveç verecektir. Yunanistan da doğal olarak en yüksek puanı Güney Kıbrıs’a verecektir. Bize yüksek puan veren ülkeler neresi? Elbette Türklerin olduğu ülkeler. Almanya, Fransa... Bu nedenle komşunun komşuya oy vermesi son derece doğaldır.

        "GENÇLERİ AYAKTA ALKIŞLIYORUM"

        18 yıldır Liselerarası Müzik Yarışması’nı da düzenliyorsunuz. Bu yarışmanın ana amacı nedir?

        Alman Lisesi’nden mezun olduktan sonra diş hekimliği okudum. Okul yıllarında da orkestra, koro, dansla çok ilgiliydim. Çok klişe bir laf ama olsun yine de söyleyeceğim. Gençleri çok önemsiyorum, onlar her daim umudumuzdur. Bazen jüri üyeleri ‘Buraya nasıl bir ekip çıktı? diye takılıyorlar. Ben de onlara her zaman ‘Bırakalım da yapacakları en kötü şey kötü müzik olsun’ diyorum. Kötü çalsalar ve seslendirseler bile en azından kötü bir alışkanlıkları yok, kimsenin ayağına da basmıyorlar. Kötü icra ediyor olsalar da sanatın bir dalıyla uğraşıp eğleniyorlar. Kişiliklerine nasıl kazanımlarda bulunduğundan zaten söz etmeye gerek yok. İçlerinden yetenekli olanlar müzik sektörüne girer-girmez, önemli olan o değil. Önemli olan o yaşlarında kendilerini ifade etmek için müziği araç olarak seçmeleri. Açıkçası 18 yıldır yarışmaya katılan her genci ayakta alkışladım, alkışlamaya da devam edeceğim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ