Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ramazan Oruca nasıl niyet edilir? Ne zaman niyet edilir?

        Bereketiyle müjdeleri içerisinde barındıran Ramaza ayında, oruç nasıl tutulmalıdır? Oruç tutarken nasıl niyet edilir? İşte oruca niyet edilirken dikkat edilmesi gereken hususlar...

        ORUCA NASIL NİYET EDİLİR?

        Orucun en önemli şartlarından olan niyet, Ramazan ayının başlamasıyla birlikte tekrar tartışma konusu haline geldi. Peki sahur vakti içilen son bardak suyun ardından nasıl niyet edilmesi gerekiyor?

        Farz olan oruçlarda şafak sökmeden niyet etmek farzdır. Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, “Fecirden önce oruca niyetlenmiyenin orucu yoktur” buyurmaktadır. Yine “Oruca geceden niyetlenmeyen kimsenin orucu yoktur” buyurmaktadır.

        Niyetin yeri kalptir. Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi Vesellem ve Ashab’ından niyetlerini dil ile söyledikleri asla nakledilmemiştir.

        Niyet zamanı itibariyle oruçlar ikiye ayrılır:

        1- Akşamdan itibaren gündüz kuşluk vaktine kadar niyet edilebilen oruçlar:

        Bunlar Ramazan ayında tutulan, belirli günlerde tutulması için adanan oruçlar ile nafile olarak tutulan oruçlardır.

        Bu oruçlara geceleyin imsak vaktinden önce niyet edilebileceği gibi gündüz kuşluk vaktine kadar da niyet edilebilir. Ancak gece niyet etmek daha faziletlidir.

        Gündüz oruca niyetin caiz olması, imsaktan sonra bir şey yemeyip içmemeye ve orucu bozan bir iş yapmamaya bağlıdır. Eğer oruca aykırı bir şey yapılmış ise gündüz niyet caiz olmaz.

        2- İmsak vaktinden önce geceleyin niyet edilebilen oruçlar:

        Bunlar da; Ramazan ayında tutulamayıp başka zamanda kaza edilen Ramazan oruçları ile her çeşit keffaret oruçları, başlanıpta bozulan nafile oruçların kazası ve mutlak olarak adanan (zamanı belirlenmeyen) oruçlardır.

        Bu oruçlar için belirlenen bir vakit olmadığından bunlar için imsaktan önce geceleyin niyet etmek lazımdır. Bu oruçlara tan yeri ağırdıktan yani imsak vakti geçtikten sonra niyet edilmez.

        Ramazan orucuna akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Şöyle ki: Normal olarak oruca sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın.

        Niyet esasen kalb ile olur. Yani geceleyin, yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimsenin bu düşüncesi de niyettir. Oruca kalb ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalb ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli hem de dil ile: “Niyet ettim Ramazan-ı Şerif’in yarınki orucuna” demelidir.

        Her günün orucuna ayrı niyet etmek gerekir.

        Ayrıca sahura kalkmak istemeyen bir kimse akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir, geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi gerekmez.

        ORUÇTA NİYETİN HÜKMÜ NEDİR?

        İbâdet niyet ile olacağı için oruç ibâdetinde de niyet şarttır. Niyet, asıl insanın kalbindedir. Yarın oruç tutacağını bilmek ve içinden geçirmektir. Dil ile söylemek ise, şart olmamakla beraber sünnettir. Gece sahura kalkmak da niyet yerine geçer.

        ORUCA NE ZAMAN NİYET EDİLMELİDİR?

        Ramazan orucuna, zamanı belirlenmiş adak orucuna ve nâfile oruçlara; akşamdan itibaren ertesi günü kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Ramazan orucunun kazası ile vakti belirtilmemiş adak orucuna, nâfile olarak başlanıp bozulmuş oruçların kazâsına ve keffâret oruçlarına niyet ise, akşamdan itibaren imsâk vaktine kadar yapılır. Bu vakitten sonra yapılan niyetle bu oruçlar sahih olmaz. Şâfiîlere göre, nâfile oruç için, güneş batana kadar niyet câizdir. Yeter ki niyete kadar orucu bozucu birşey yapılmasın.

        -Bir kimse geceleyin herhangi bir oruç için niyet ettiği halde, imsâk vaktinden önce bu niyetinden dönse, bu dönme sahihtir.

        -Ramazan-ı şerîfin her günü için ayrı niyet lâzımdır. Çünkü araya geceler girmekte ve her günün orucu, ayrı bir ibâdet sayılmaktadır.

        -Bir kazâ orucuna güneşin doğuşundan sonra niyet edilse, o oruç kazâ yerine geçmez, nâfile oruç tutulmuş olur. Kazâ oruçlarına mutlaka imsâk vaktinden önce niyet edilmesi şarttır.

        -Bir kadın, henüz hayız hâlinde iken geceden oruca niyet etse, imsâk vaktinden evvel de hayız hâlinden çıksa, niyeti sahih olur, oruç tutması gerekir.

        DİYANET İŞLERİ BAŞKANI AYASOFYA'DA İLK PROGRAMINI GERÇEKLEŞTİRDİ

        Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Ramazanın rahmet iklimine en çok muhtaç olduğumuz bir zaman diliminde, ramazan imdada yetişti." dedi

        TRT Diyanet'in sahur programı Bereket Vakti'ne konuk olan Görmez, Ayasofya'da gerçekleştirilen yayının ardından AA muhabirine ramazana ilişkin açıklamalarda bulundu.

        Görmez, herkesin ramazanını tebrik ederek, "İslam coğrafyası olarak tam da ramazanın rahmet iklimine en çok muhtaç olduğumuz bir zaman diliminde ramazan imdada yetişti. Unuttuklarımızı bize hatırlatmak için, bize 'Nereye gidiyorsunuz, bu gidişat nereye' diye sormak için geldi. Ramazanın gerçekten kutlu bir misafir olarak her birimizin evine misafir olmasını ve bizi değiştirerek, dönüştürerek Rabbimizle aramızdaki ilişkiyi düzelterek bizden ayrılmasını yüce Allah'tan niyaz ediyorum." şeklinde konuştu.

        Diyanet İşleri Başkanlığının Kültür Bakanlığından aldığı izinle Ayasaofya'da ilk sahuru idrak ettiklerini dile getiren Görme, bundan büyük heyecan duyduğunu vurguladı. Görmez, "Burası nice ilim adamları, nice edebiyatçılar, nice büyük insanlar yetiştirmiş bir mekan. Fetih-i mübinden bugüne kadar, bu yüzyılın başına kadar burada secdeyi Rahman'a varmış bütün büyüklerimize bütün ecdadımıza Allah'tan rahmet diliyorum." dedi.

        DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ ORUÇ İLE İLGİLİ YAYINLADIĞI MAKALE

        Sözlükte, “bir şeyden uzak durmak”, “bir şeye karşı kendini tutmak” anlamına gelen “sıyam” kelimesi, hadis metninde bu anlamı öne çıkarılarak kullanılmış ve sadece yeme-içmeden uzak durmanın (es-sıyamu mine’l-ekl ve’ş-şürb) oruç için yeterli olmadığı, gerçek bir oruç için boş laf ve kötü sözden de uzak kalınması (es-sıyamu mine’l-lağv ve’r-refes) gerektiği vurgulanmıştır. Her ne kadar fıkıh kitaplarımızda oruç, “tan yerinin ağarmasından güneş batımına kadar, kişinin yeme-içme ve cinsel ilişkiden uzak durması olarak tanımlamışsa da”, ilgili bazı hadisler dikkate alınınca bunların âdeta asgari şart olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, sevgili Peygamberimiz’in, “yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı terk etmeyen kimsenin yemesini-içmesini bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.” (Buhari, Savm, 8) hadisi, oruç ibadetinin hakkıyla eda edilebilmesi için daha nelerin gerekli olduğunu bize hatırlatmaktadır.

        İslam dini, diğer ibadetlerde olduğu gibi oruç ibadetinde de, Allah’a yakınlaşma ve O’nun rızasını kazanma niyet ve amacının yanında, bunların getirisi olan ahlakî güzelliğe ve olgunluğa ulaşma hedefine de büyük önem vermiş, ilahî rızanın ancak böyle elde edilebileceğini bildirmiştir. “Şüphesiz namaz, insanı ahlaksızlık ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebut, 45) buyuran Cenab-ı Hak da; “oruç koruyucudur. Biriniz oruçlu olduğunuz zaman, çirkin söz söylemesin ve kabalık yapmasın…” (Ebu Davud, Sıyâm, 25) diyen Allah Rasulü de aynı hedefe işaret etmişlerdir. Orucun farziyetini gösteren Bakara suresinin 183. ayetinde de, “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınasınız diye, size de oruç farz kılındı.” buyrularak, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet ederek, kötülüklerden sakınma (ittikâ) hususu, oruç emrinin temel hikmeti olarak gösterilmiştir.

        Nefis tezkiyesi, yani, kişinin kendini kötülüklerden arındırması açısından bedenin zekâtı sayılan oruç, yılın bir ayında, günün belirli bir süresinde, dünyevî ihtiyaç ve zevklerin bir kısmından uzak kalınarak gerçekleştirilen bir alıştırmadır. İnsanın en çok yoğunlaştığı ve ölçüyü kaçırdığı yeme-içme ve şehevî arzuların disiplin altına alınmasıyla, her şeyin bedenden ibaret olmadığı, dengeli bir hayatın ancak, bedenî ihtiyaçların yanı sıra ruhî melekelerin ve buna bağlı yüce duyguların aktif hale getirilmesiyle sürdürülebileceği anlaşılmış olur. Kendi iradesiyle helal olan şeylerden uzak kalabilen insan, haram olanlara hiç yaklaşılmaması gerektiği bilinci ve iradesini güçlendirir. Gerektiğinde meşru bedenî ihtiyaçlarına belirli bir süre oruç tutturabildiği gibi, nefsin ihtiyaç gibi sunduğu, dedikodu, gıybet, yalan, çirkin söz gibi kötü vasıflara sürekli oruç tutturması gerçeğini kavramış olur.

        Oruç tutan insan bir yandan sahip olduğu nimetlerin kıymetini idrak ederken, diğer yandan bu nimetlerden yoksun olan muhtaçların durumunu daha iyi anlayarak, toplum içinde kendisine düşen görevlerin farkına varır. Böylece, yardımlaşma, paylaşma, fedakârlık, dayanışma gibi erdemleri yaşama fırsat ve zevkine kavuşur. Bir yandan namaz, oruç gibi bireysel ibadetlerini yerine getirmenin manevi hazzını tadarken diğer yandan hemcinslerine karşı toplumsal görevlerini yerine getirmenin ve onlarla bu mübarek ayın kazandırdığı ortak duygu ve heyecanı paylaşmanın sevincini yaşar. Bu fırsatın iyi değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. Ramazanın sonuna kadar her gece bir münâdî, “ey iyilik isteyen, haydi koş. Ey kötülük isteyen, kötülüğü bırak,” diye seslenir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/411)

        Evet ramazan, iyilik sahiplerine kucağını ve cennetin kapılarını açan, kötüler için şeytanları bağlayıp cehennem kapılarını kapatarak fırsat sunan kutlu bir aydır. Bu fırsatı iyi değerlendirerek hayatını düzene sokan insanın, bu manevî doygunluğu sürekli kılması kendi elindedir. Her yıl tekrar eden ramazanlar, daha önce fırsatı kaçırmış olanlara her şeye yenden başlama imkânı sunmakta, zarardan samimiyetle dönenler için ömrün tamamını kâra çevirme şansını tanımaktadır. Onun için Peygamber Efendimiz, “Ramazan orucunu inançla ve karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, İman, 27) buyurmuştur.

        Orucun hikmeti insanı dayanamayacağı bir sıkıntıya sokmak değil, aç-susuz ve yoksul insanların halini anlayıp sıkıntılarına çare olmayı sağlamaktır. İnsanı ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılan Yüce Allah, oruç ayetlerinin sonunda hastaya ve yolcuya sağlanan kolaylıkları belirttikten sonra “Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez.” (Bakara, 185) buyurarak, muradının kullarına zorluk çektirmek olmadığını beyan etmiştir. Dolayısıyla orucu sadece belli bir süre aç-susuz kalmaya indirgeyerek, akşama kadar katlanılan mahrumiyetlerin acısını çıkartırcasına mükellef iftar sofraları için büyük masraflar yapıp, yanı başındaki insanların ihtiyacını görmeyen kimseler bu ibadetin anlamını kavramamış demektir.

        Özet olarak, tuttuğumuz oruçlar, bizi kötü iş ve davranışlardan tutup çevirmedikçe, bize diğer insanlarla paylaşacağımız güzel hasletler kazandırmadıkça, ramazan, gün boyu, iftar soframızın hazırlığı ve yiyeceğimiz nefis yiyeceklerin düşüyle geçireceğimiz bir diyet proğramına dönüşecektir. Dolayısıyla tuttuğumuz oruçların yerini bulması, o oruçların bizi tutup çekip çevirmesiyle çok yakından ilgilidir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ