Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi Para Piyasalar Merkez Bankası’nın mayısta faizleri 50 baz puan düşürerek % 9.5’e çekmesi piyasa için sürpriz oldu - Para Haberleri

        Cüneyt Başaran / HT GAZETE

        Merkez Bankası’nın mayısta faizleri 50 baz puan düşürerek % 9.5’e çekmesi piyasa için sürpriz olmuştu. Geçen hafta belirttiğimiz gibi piyasa, enflasyonda zirve yapılması beklenen haziran ayında ölçülü bir faiz indirimini bekliyordu. Dolayısı ile piyasa oyuncuları mayıs ayındaki faiz indirimi konusunda “Acaba gerekli şartlar oluşmadan mı faizler indiriliyor?” kaygısını dile getirmişlerdi. Sözün özü piyasa faiz indirimini fiyatlamış ama tam anlamı ile tatmin olmamıştı.

        BAŞBAKAN: FAİZ SEBEPTİR, ENFLASYON NETİCEDİR

        Bu hafta anladık ki TCMB’nin faiz kararını tam anlamı ile beğenmeyen tek merci piyasa değilmiş. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da hafta boyunca farklı açıklamalarında MB’nin faiz indirim kararını eleştirdi. Ancak bir farkla, Başbakan faiz indiriminin yeterli olmadığını düşünüyor ve MB Başkanı’na “Faizi yükseltirken 5 puan birden yükseltiyorsun, şimdi yarım puan indiriyorsun. Sen dalga mı geçiyorsun ?” diye sesleniyor.

        Erdoğan, daha sonraki demecinde ise “Bu reel faiz oranı yüksektir, reel yatırımın artması için faizin düşmesi gerekir... Faiz sebeptir, enflasyon neticedir” diyerek MB’nin enflasyon hedeflemesinde uyguladığı faiz politkasını eleştirdi. Ocak 28’de MB ani bir karar ile Türk Lirası fonlama koridoru olan üst bandı % 7.75’ten % 12’ye, daha sonra politika faizi olarak kullanacağı haftalık repo faizini % 4.5’ten % 10’a yükseltti. Başbakan’ın dediği gibi fonlama maliyetleri 35 puan arasında artırıldı. Peki neden böyle bir karar almak zorunda kaldık?

        Kurun sert yükselişinin önüne geçmek.

        2013 Aralık yılında FED tahvil alım programını azaltacağını (tapering) açıklayınca gelişen ülke kurlarında (EM) sert satışlar başladı. 2013 Mayıs Eylül arası ilk dalgalanmayı yaşayan EM kurları 2. darbeyi aralık ayında aldılar. Özellikle cari açık veren ya da ciddi borçlanma ihtiyacı olan EM ülkelerinde bu satış çok sert yaşandı. TL de bu çerçevede payına düşeni aldı. 17 Aralık operasyonu sonrası artan risk primi de bu olup bitene tuz biber oldu ve Dolar/TL paritesinde 2 ay içinde % 15’lik kayıp yaşandı.

        Demek ki “tapering” sonrası yüksek cari açığımız ve şirketlerimizin ciddi döviz borçluluğu yurtiçinde yaşanan siyasi gerginlikle birleşince yatırımcının paniklemesine neden oldu. Bu sebeple de faizleri artırmak suretiyle “Risk arttı ama getiri de yüksek” mesajı vererek sıcak paraya göz kırptık.

        PEKİ ŞİMDİ DURUM NE?

        Tapering: Tam gaz sürüyor. Ekimde tamamlanması bekleniyor.

        Yüksek cari açık: 2013 sonunda % 7.9 seviyesinde olan cari açığımız 1. çeyrek sonunda % 7.3’e düştü. İyileşme var. Ancak iyileşme devamına çok güvenemeyeceğimiz “altın” kaleminden geliyor.

        Enflasyon: 2013 sonunda % 7.70 civarında olan TÜFE, nisan sonu itibarıyla %9.40’a yükseldi

        Yüksek şirket döviz borcu: Şirketlerin 2013 sonunda 170 milyar $ olan toplam döviz borcu hemen hemen aynı yerde devam ediyor.

        Siyasi risk primi: Cumhurbaşkanlığı seçimine 2 ay kalmış olmasına rağmen adayların belli olmaması yakalanan iyimser havayı bozuyor. Özetle faiz artırımı gerektiren şartların çoğu yerinde duruyor. Kur üzerinde yaşanan iyimserlik ise bir miktar sermaye hareketlerinde lehimize gelişen aşamaların sonucu. Dolayısıyla siyasi baskı ile alınacak bir faiz indirimi mevcut pozitif gelişmelerin de bir anda aleyhimize dönmesine neden olabilir. Dikkat!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ