Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam İlişkiler AYRILIK ÇANLARINI GÖSTEREN İŞARETLER

        Çiftler terapiye başvurduğunda en sık duyulan cümleler "Eşimle eskisi kadar çok vakit geçirmiyoruz", "Birlikte hiçbir şey paylaşmıyoruz", "Aynı evde iki yabancı olduk", "Cinsel hayatımız çok kötü", "Sanki beni hiç duymuyor, ne söylesem ona ulaşamıyor gibi hissediyorum", "Tek ortak noktamız çocuklar oldu. Baş başa hiçbir şey yapmıyoruz", "Çok fazla tartışıyoruz ve hiçbir şekilde uzlaşamıyoruz" "Eşim çok değişti, artık benimle hiç ilgilenmiyor" oluyor. Ancak ne olursa olsun bunların hiçbiri tek başına ilişkinin bittiğini ya da biteceğini göstermek için yeterli olmuyor. Bu olumsuzlukların bazıları ilişki üzerinde yıkıcı etkiye sahip olabilse de, bazıları sanıldığı kadar olumsuz etki etmiyor.

        Davranış Bilimleri Enstitüsü'nden Uzman Psikolog, Çift ve Aile Terapisti İnci Canoğulları, bu tür konularda önemli çalışmaları bulunan John Gottman'ın ilişki laboratuvarında yaptığı araştırmalar sonucu, tartışan bir çifti 10 dakika gözlemleyerek boşanıp boşanmayacaklarını tahmin edebileceğini söylüyor. Hem de yüzde 91 doğru oranda! Peki bu mümkün mü? Dr. Gottman bir ilişkinin bitip bitmediğini anlamak için nelere bakıyor? Uzm. Psk. Canoğulları, Gottman'ın "Mahşerin Dört Atlısı" olarak isimlendirdiği, ilişkilere en fazla zarar veren yanlışları Formsante okurları için anlattı.

        SUÇLAMA

        "Sen her zaman..." ya da "Sen hiçbir zaman..." diye başlayan cümleler şikayet değil, suçlama içeriyor. Şikayet ve suçlama arasındaki fark büyük önem taşıyor. Bu nedenle tartışmalarda ikisini ayırmak gerekiyor. Şikayet şu şekilde olabilir: "Akşamları eve geldiğimizde benimle konuşmaman beni çok üzüyor." Bu cümle karşımızdaki kişi ile ilgili herhangi bir suçlama içermiyor. Ancak suçlama içeren cümleler, problemi konuşmak için sert bir başlangıç oluyor. Negatif duygular uyandırarak karşımızdaki kişinin öfkelenmesine yol açıyor. Suçlama doğal olarak savunmayı doğuruyor. Partnerinizi suçlamaya başladığınızda ise o da kendini savunmaya başlıyor. Herhangi bir saldırıya maruz kaldığında kişi kendini savunmaya başlıyor. Bunu da yaptığı hatayı kabul etmeyerek, aksine "İSTER KADIN İSTER ERKEK OLSUN, KONUŞMAYI YAPAN KİŞİNİN PARTNERİNİ KIRICI, AŞAĞILAYICI, GURURUNU İNCİTİCİ KONUŞMALARDAN KAÇINMASI GEREKİYOR. BUNU E-POSTA, KISA MESAJ GİBİ YOLLAR YERİNE YÜZ YÜZE YAPMAK HEM İLİŞKİYE HEM DE KARŞIMIZDAKİ KİŞİYE VERDİĞİMİZ DEĞERİ GÖSTERİYOR." karşısındaki kişinin, bu hatayı yapmasına engel olmadığı için onu suçlayarak yapıyor. Bu durum, karşı tarafın da kendini savunmasına yol açıyor. Yaşananların sorunun çözümlenmesine hiçbir şekilde katkısı olmadığı gibi, içinde bulunulan durumu daha da kötüleştiriyor.

        AŞAĞILAMA-HOR GÖRME

        Bu durum, tartışmalar sırasında karşımızdaki kişiyle dalga geçme, alay etme, küçük düşürme gibi sözler ve bunlara uygun beden hareketlerini içeriyor. Ayrıca gözleri devirme, küçümseyerek bakma gibi bazı mimikler içinde bulunulan durumu daha da kötüleştiriyor. Hal böyle olunca aşağılandığını, küçük düşürüldüğünü düşünen taraf için problemle ilgili konuşmak ve çözüm aramak imkansız hale geliyor. Bu durumda ya ortamı terk ediyor ya da iletişimi kesiyor.

        Boşanmanın en önemli belirleyicisi de bu oluyor. Mutlu evliliklerde aşağılama ya da hor görmenin neredeyse sıfır olduğu biliniyor.

        İLK YEDİ YILA DİKKAT!

        John Gottman ile Robert Levenson tarafından yapılan ve 14 yıl süren araştırmanın sonuçlarına göre evliliklerinin ilk yedi yılında boşanan çiftlerde suçlama, savunma, duvar örme ve aşağılama-hor görmeye daha fazla rastlanıyor. İlerleyen yıllarda ise ayrılan çiftler en çok duygusal olarak bir bağın olmaması, özellikle tartışma sırasında olumlu herhangi bir duygunun gösterilememesi nedeniyle boşanma kararı alıyor.

        NEYİ, NASIL SÖYLEDİĞİNİZ ÖNEMLİ

        Partnerlerden biri tek taraflı ayrılık karan aldığında bunu karşı tarafa nasıl söyleyeceği önem taşıyor. Uzman Psikolog İnci Canogulları, bunu konuşabilmenin iki taraf için de çok kolay olmayacağını belirterek, şunları söylüyor "Bu yüzden ayrılık kararının açıklandığı konuşmanın mümkün olabilecek en iyi şekilde yapılmasını sağlamak ve bu konuda bazı şeylere dikkat etmek gerekiyor. Öncelikle ister kadın ister erkek olsun, konuşmayı yapan kişinin partnerini kırıcı, aşağılayıcı, gururunu incitici konuşmalardan kaçınması gerekiyor.

        Bunu e-posta, kısa mesaj gibi yollar yerine yüz yüze yapmak hem ilişkiye hem de karşımızdaki kişiye verdiğimiz değeri gösteriyor. Karşı taraf ilişkiyi bitirmek isteyen partnerden bu kararı almasına yol açan nedenleri duymak isteyebiliyor. Bu nedenle açık ve net bir konuşma yapmak gerekiyor. Mesleki deneyimlerimden edindiğim izlenimlere göre eşler zaten bu noktaya gelene kadar ilişkilerinde oldukça yıpratıcı dönemler geçirmiş oluyor. Dolayısıyla birbirlerini daha fazla üzmemek, kırmamak adına bazı şeyleri açıkça konuşmaktan çekinebiliyor. Ancak bu, durumu kolaylaştırmaktan ziyade kişinin diğer tarafı tatmin etmeyen açıklamalar yapmasına, dolayısıyla daha fazla kırmasına sebep oluyor. Yani aslında olmasından kaçınılan durum gerçekleşiyor." Bazen de ayrılmak istediğini söyleyen taraf, belki partnerini üzmek istemediği için belki de farklı nedenlerle ilişkiye bir şans verme kararı alabiliyor. Böyle durumlarda çiftler sorunlarını çözüp, ilişkilerine kaldıkları yerden devam edebiliyor. Ancak bazen bu süreçte sorunları çözmekten ziyade, hiçbir şekilde konuşamayacak, iletişim kuramayacak duruma da gelinebiliyor.

        Hatta bazen çözümün ne olduğu hakkında fikir birliğine dahi varılamıyor. Bu gibi durumlarda çözüm için oluşturulabilecek tek bir formül olmadığını belirten Uzman Psikolog Canogulları, "Her ilişkinin kendi içinde farklı dinamikleri var. Dolayısıyla çiftler bir uzmandan yardım alarak, kendileri için en doğru sonucun ne olacağına karar verebiliyor" diyor.

        DUVAR ÖRME

        Bu durumda partnerlerden biri, daha çok da dinleyici olan taraf, iletişimi kesip, çoğunlukla da ortamı terk ediyor. Karşımızdaki kişiyi gerçekten dinlediğimizde bunu beden dilimizle, yüz ifadelerimizle ve verdiğimiz tepkilerle belli ediyoruz. Ancak duvar ören taraf bunlardan hiçbirini yapmıyor. Gottman'a göre erkekler bunu kadınlardan daha fazla yapıyor ve oran yüzde 85'i bulunuyor.

        Bu yüzden Gottman bunu yapanın bir kadın olması halinde yaşanılan durumun boşanmanın habercisi olabildiğini belirtiyor. Erkek duvar ördüğünde bu durum kadın için çok üzücü oluyor ve konuyu uzatma eğilimini artırıyor. Dolayısıyla erkek bu davranışı konuyu bitirmek için yapsa da sonuçta tam tersine dönüyor.

        SORUN FARK EDİLMİYOR

        Bazı çiftlerde "Mahşerin Dört Atlısı" ;; olarak adlandırılan davranışların hiçbirine rastlanmıyor. Uzman Psikolog Canogulları, eşlerin bir uzmana başvurduğunda her şeyin yolunda olduğunu belirttiklerini söyleyerek, "Tam da bu sebepten ötürü neden çift terapisine geldiklerini kendileri de tam olarak bilemiyor. Dolayısıyla burada herhangi bir olumsuzluk olmaması, problem yokmuş gibi davranmaya yol açabiliyor. Ancak bir sorun olması için mutlaka olumsuzluk yaşanması gerekmiyor.

        Çiftlerin arasında herhangi bir duygusal bağın olmaması anlamına geliyor. Söz konusu gruba dahil olan çiftler birbiriyle şakalaşmıyor, espri yapmıyor, herhangi bir sevgi ve şefkat göstermiyor, hatta birinin diğerine ilgisi dahi kalmıyor" diyor.

        DEPRESYONA YOL AÇABİLİYOR

        Uzman Psikolog Canogulları, danışanlarından edindiği tecrübelere göre ilişkilerinde mutsuz olan ve sorunlarını konuşamayan çiftlerin çoğunlukla kendilerini kapana kısılmış, boğulacak gibi çaresiz hissettiğini belirterek, "Bazı kişiler bu durumda uzaklaşmayı tercih edebiliyor. Bu durumda duvar örüp, partneriyle iletişimi kestiğinde yaşanılanlar karşı tarafın öfkelenmesine ve en ufak bir şeyde bile öfke patlaması yaşamasına sebep olabiliyor. Alan Teo ve arkadaşları tarafından yaşları 25-75 arasında değişen, yaklaşık beş bin kişiyle yapılan ve 10 yü boyunca takipleri süren bir araştırmanın sonuçlarına göre; kişinin eşi, ailesi ya da arkadaşları ile olan ilişkisinin kalitesi gelecekte depresyon yaşama ihtimalini belirliyor. Araştırmada, ilişkilerini pozitif ve destekleyici olarak değerlendiren 15 kişiden sadece birinin 10 yıl içinde depresyon yaşadığı; ilişkilerini zayıf ve düşük kaliteli olarak değerlendiren kişilerde ise aynı durumun yedide bir oranında olduğu görüldüğü ortaya konuyor" diyor.

        Formsante

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ