Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Yaşar Gündem: 'Baba' kendimizle hesaplaşmaya fırsat veriyor - Magazin Haberleri
        1

        'Baba'nın senaryosunda sizi en çok ne etkiledi? Hikâyeyi nasıl buldunuz?

        Bir Anadolu hikâyesi, hemen yanı başınızda olan, her an görebileceğiniz! Hatta hikâyenin içinde varlığınızı bile hissettiren bir yaşam biçimi. Ailenin bir arada yaşaması, toplu akşam yemekleri ki günümüzde nerdeyse yok denecek kadar az, böyle sıcak bir atmosferde yaşanan olayların televizyon dizisi olarak çekilmesi çok güzel. Elbette sokaklar bu kadar masum değil; var olan yaşanan ve yaşatılan bir aile kavramı var. Hikâyenin bu aksiyonda yürümesi ve insani değerler üzerinden ilgiyi üzerinde tutması çok takdir edilecek bir çalışma. Benzeri gibi olmasa da eski mahalle film ve dizileri anımsatıyor. "İkinci Bahar" gibi "Mahallenin Muhtarları" gibi… Bu tarz diziler ile nasıl birbirimizden uzaklaştığımız sorusu gündeme gelebilir. İnsanlar kendilerinden bir şeyler bulduğunda sorular sormaya başlayabilir. Aileyiz, bir aradayız ama konuşamıyoruz. Birbirimizi tanımıyoruz. Yan yana ama yabancı gibi… Ekonomik kriz ve bir sürü dış etken uzaklaştırıyor bizi ve yalnızlaştırıyor. Bu dizi kendimizle hesaplaşmaya fırsat veriyor. Yalnızlığa ayna tutuyor.

        2

        Canlandırdığınız rolle gerçek karakterinizin uyuştuğu noktalar var mı?

        Dizide 'Cemal' karakterini oynuyorum. 'Emin Saruhanlı’nın (Haluk Bilginer) eski arkadaşı ve sırdaşı. 'Kadir Saruhanlı'nın (Tolga Sarıtaş) manevi babası ve dert ortağı. Senarist eğer beni tanımış olsaydı bu kadar beni yazabilirdi diye düşündüm. Sırdaşlık, can dostluk beni tarif eden karakteristik tavırlar. Her sabah "Sorunun değil çözümün parçası olmak lâzım" der ve başlarım güne. 'Cemal' karakteri ise olaylar dizisinde elinden geldiğince ve senaryo müsaade ettiği ölçüde sorunları çözmeye odaklı.

        3

        Sizi bir yapımda rol almaya yönlendiren ana unsurlar nelerdir?

        Öncelikle Ay Yapım’ın işi olması. Ülkenin en ciddi yapım şirketi! Haluk Bilginer oynuyorsa bir dizide zaten koşa koşa gidersiniz. Daha önce "Hercai", "Çukur" gibi dizlerde de rol aldım. Sene başında "Kırmızı Oda”da oynadım. Menajerim (Mustafa Ayata) ile birlikte kararlarımızda seçici olmaya çalışıyoruz. "Baba" dizisi teklifi geldiğinde Senarist Gökhan Horzum (Gökhan Hoca’yı Çukur'dan biliyoruz), Ekin Atalar... Yönetmen Çağrı Bayrak ve ikinci yönetmen Ezgi Çil isimlerini gördüğümüzde bu işin içinde olma isteği uyanır içinizde. Haluk Bilginer ve Tolga Sarıtaş'ın başrolde olmaları ve 'Cemâl' karakterinin bu ikili ile oynayacak olması 'Burada mutlaka olmalıyım!' heyecanını yaşattı. Diğer oyuncu arkadaşlara haksızlık yapmayalım. Çok geniş bir kadrosu var. Hepsi birbirinden yetenekli oyuncular.

        4

        Haluk Bilginer ile karşılıklı oynamak nasıl bir duygu?

        Tatlı severseniz 'kadayıf' derim. 'Mutlu musun?' diye sorulursa kaymaklı kadayıf Uluslararası Emmy’lerde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü almış bir sanatçıdır. Çektiği filmler ve diziler çoğu insan tarafından biliniyor. Oyun Atölyesi Tiyatrosu gözler önünde. Ben bir usta ve derya ile oynayacağım. Oynarken ondan çok şey öğreneceğim...Dokunacağım, gözlemleyeceğim, tavırlarını kaydedeceğim daha ne olsun. Onunla oynamayı unutup bir kenara bırakıp metni, 'Emin' ve 'Cemal' gibi didişiyoruz. Hikâyede çok eski iki dost ama hiç anlaşamayan ve kavgasız sohbetleri olmayan iki huysuz ihtiyar. Anthony Hopkins ile oynasam (mümkün değil elbette) bu kadar sevinmez havalara uçmazdım. Dur ya! Allah mı söyletti, hadi hayırlısı... Özetle; Haluk Ağabey’le oynamak diye bir şey yok. Sette sohbet eden ve bu sohbetten zevk alan iki aktör var.

        5

        Oyunculuk hikâyeniz nasıl başladı?

        Uzun, çok uzun bir hikâye! Ama özetlemek istersek, 12-13'lü yaşlarda mahalle çocuklarına Hacivat ve Karagöz oyununu oynayarak başladım, tiyatronun "T" sini bilmeden. Televizyonda gördüklerim, evde kendi imkânlarım ile yaptığım tasvirlerden ve evin arka bahçesinde bulunan odunluğu tiyatro salonuna dönüştürerek oyun sergileme alanına haline getirdim. Girişler gazoz kapağı ve sakızlardan çıkan artist resimleri oldu. Özel tiyatromu o zaman kurmuşum. Ailem mutaassıp. Babam, Emin Bey gibi asabi ve katı kuralları var. O zamanlar ne tiyatrosu Samsun'un Çarşamba ilçesinde... O dönemlerde Anadolu'da tiyatroya ‘aylak işi’ diye bakılırdı. Yani iş olarak görülmezdi. Ki elbette tiyatro bir iş değil aşktır. Fakat ebeveynlerimiz bize meslek biçmek ve geleceğe hazırlamak derdindeler. Neyse, ilk gösterimden bayağı kazançlı çıktım, elbette babamdan yediğim dayağı saymazsak… Sonra ara verildi oyunculuğa uzun bir süre. O tokat beni suskunlaştırdı. Sonra lisede edebiyat öğretmeni teşvikiyle yıl sonu müsameresi ve askerlik... 1989'da Samsun Belediye Oda Tiyatrosu’nda tiyatro ile tanıştım işte bu uzun yolculuk başladı.

        6

        Samsun Sanat Tiyatrosu'nun kurucususunuz, pandemide gösteri sanatları zor günler yaşadı. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

        Pandemi sürecine tüm dünya hazırlıksız yakalandı. Avrupa’nın gelişmiş ülkeleri ekonomisi ile bu süreci daha az sancılı atlattı. Türkiye'de ise sizlerin de bildiği üzere halen sıkıntılar devam etmekte. Tıpkı büyük deprem gibi, şimdi artçıları geliyor ardı sıra. Bütün gösteri sanatları durdu. Kapalı alanlara girilemez oldu. Salgın etkisini az da olsa kaybettiği dönemlerde AVM’ler açıldı, ama bizim sahne sanatları hep üvey evlat muamelesi gördü. Bugün bile her yer sınırsız açıkken müzik yapan mekânlarda saat 00.00’de müzik sonlanıyor. Zaten çok parlak olmayan gösteri sanatları, pandemi sürecinde onarılamayacak yaraları ile uğraşmakta. Özellikle salonu olan özel tiyatroların birikmiş kira ve diğer giderleri hakkında bir şeyler söylemek çok zor. Şimdi hem birikmiş borçlarını ödemeye çalışıyorlar hem de son zamlar ile gelen ağır yükün altından kalkmaya çalışıyor. Ezcümle olarak; bütün toplum bir şekilde ezberimizi bozan bu salgın ile baş etmeye hem de ekonominin kötü gidişine ayak uydurmaya çalışıyoruz. Ama insanoğlu var olduğundan bugüne kadar bir şekilde ayakta kalmış ve doğanın ona sunduğu değişkenliklere uyum sağlamıştır. Kâh doğayı katlederek, kâh ona uyum sağlayarak!

        7

        Pandemide sahnelerden ayrı kaldığınız dönemde neler hissettiniz?

        Sahnede olmak benim için nefes almak gibi, aşk gibi bir şey. Hatta gibisi fazla! Öncelikle durumu kavramaya ve kendimizi hastalıktan korumaya yönelik titizlendik. Sonra uyum süreci başladı. Evdesin ve hiç istemediğin kadar zamanın var. Okunmayan kitaplar öncelikli yerini aldı. İzlenecek filmler diziler, izlendi. Bu arada Cem Kükey'in "Rejinin Kadınları" adlı romanını oyunlaştırdım. Hazır iki oyunum olan "Kuvâ-yi Milliye Destanı" ve "Gölgesinde Çınarın" adlı oyunları Instagram sayfasından canlı yayın yaparak seyircime evde kalmasını ve tiyatroyu bir şekilde evlerine getireceğimi bildirdim. Oyunları her akşam birer bölüm olarak yayınladım. Güzel ilgi gördü. Aslında samimi belirtmek gerekirse, ilk önce kendim için oynadım. Sahneden uzak kalmamak adına antrenman gibi düşündüm. Seyirci ile de paylaştım bu konuyu. Bir tartışma programı gibi sunarak acaba dijital tiyatro olur mu olmaz mı diye fikirlerini de aldım.

        8

        Pandemi kısıtlamalarının kalkmasıyla birlikte tiyatroya yeniden yoğun ilgi olduğu söyleniyor...

        Seyircinin özlemi çok! Susamışlar hayata, sokağa ve etkinliklere. Oyunlarıma ilgi çoktu, bende oyunum olmadığı günlerde bile tiyatro izlemek için salonlara koştum. Şehir tiyatroları, özel tiyatrolar ve alternatif tiyatrolar dolu dolu temsiller veriyorlar. Artık herkes seyircisine kavuşmuş vaziyette geçmiş günlerin acısını çıkarıyordu.

        9

        Baktığımızda tiyatro, dizi ve sinemayı aynı anda ilerlettiğiniz dönemleriniz var. Bu süreçte birden fazla karakteri canlandırmak oyuncu için nasıl bir duygu?

        Hayatta en sevdiğim şey oynamak. Çocuk gibi doya doya oynamak. Çocukken gün bittiğinde çok üzülürdüm. Oyun alanından ev alanına olan o transfer anını hiç sevmedim. Oynamalara doyamadım, hâlâ doyamıyorum. Her oyunun kendi içinde ayrı kuralları ve rengi var. Oyunculuk da böyle bir şey! Oyun kişisini inşa süreci çok önemli. Çıkış anı karakteri yaratmak ve onunla dost olup yolculuklara çıkmak çok kıymetli. Hangi oyunu oynayacaksanız zaten o oyunun ya da dizideki karakterin yaratılışı beyninizde ve yüreğinizde duruyordur. Esasen oynamayı bıraktığın da başarıyorsun. Güzelliğe varmanın tek yolu samimiyet ve doğallık. Rolü samimi yaptığında ve abartmadığında varılıyor oyun alanına.

        10

        Tiyatro ile televizyonu kariyerinizde nasıl konumlandırıyorsunuz?

        Tiyatro benim yaşam biçimim. Kendimi en rahat hissettiğim alan. Tiyatroda birçok ustadan el aldım. Türkiye'de sahneye çıkmadığım il ve ilçe kalmadı gibi… 32 yıllık serüven hiç de kolay olmadı. Televizyon ise benim için yolun çok başı. Uzun yıllar dizilerde görev alsam da daha yolun başındayım. Her projede bir şeyler öğreniyorum. Deniyorum zaman zaman ve fazlalıklardan arınarak en saf oyunculuk yolculuğuna çıkıyorum televizyonda. Çıkış noktamız çocuk dedik ya; hep çocuğum ve öğrenmeye her zaman açım. Sorarım, denerim ve hep ararım. Bir kıvam vardır oyunculukta. O kıvama çalışarak gelinir elbette. Ama kendinizi beğenmeye başladığınızda hızla o kıvamdan uzaklaşırsınız. Soğuk, gazı kaçmış gazoz gibi olur oyunculuk.

        11

        Oyuncu olmasaydınız hangi mesleği icra etmek isterdiniz?

        Bu soruya gülümsedim Elimde olsa bir daha dünyaya gelsem yine oyuncu olurdum. Oyuncu olmasaydım, bir tiyatroda görev almak isterdim. Yer gösterici, dekor taşıyıcı ya da aklınıza ne geliyorsa.

        Oyuncu olmak isteyen birçok genç var. Gençlere nasıl önerilerde bulunursunuz?

        Gençler zaten kendi yollarını buluyorlar. İmkânları çok fazla; ulaşılacak bilgi ve deneyimlenecek sahne anlamında… Çağımızın hastalığı çabuk tüketiyoruz her şeyi. Aceleci de oluyoruz doğal olarak. Oyuncu olmak isteyen genç arkadaşım öncelikle çok ama çok okumalı, her şeyi okumalı. İzleyebildiği her tiyatroyu filmi izlemeli, iyi ya da kötü ayrımı yapmadan. Denemekten ve hata yapmaktan çekinmemeli. Ve unutmadan mutlaka günlük sporunu da yapmalı.

        12

        Sanat hayatınızın dışında arta kalan zamanlarda size ne yapmak iyi geliyor?

        Spor yapmak, müzik dinlemek, kitap okumak, film ve Fenerbahçe maçlarını izlemek Araba kullanmayı çok seviyorum. Arkadaşlarımla buluşup sohbet etmeyi de.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ