Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol İngiltere Manchester City'nin 10 yıllık dönüşümü - Futbol Haberleri
        1

        Manchester City, 2007-08 sezonu sonunda Şeyh Mansour tarafından satın alınmış ve sadece İngiltere'yi değil, dünya futbolunu değiştirmeye başlamıştı. Mansour yönetimindeki Manchester City, sadece transferleriyle gündeme gelse de kulüpteki değişim bundan farklıydı. Mansour, Eylül 2008'de yaptığı açıklamada "Yıldızlar takımı için değil, gelecek bir yapı inşa ediyoruz" ifadeleri kullanmıştı. Birçok yıldız transferi gündeme gelse de City, dünyanın en iyi futbol tesislerinden birini inşa etti. A Takım, Kadın Futbol Takımı ve altyapı bu tesiste antrenman yapıyordu.

        2

        Eylül 2008'de Robinho, Jo, Nigel de Jong, Craig Bellamy, Wayne Bridge, Shaun Wright-Phillips, Shay Given, Vincent Kompany, Pablo Zabaleta, Tal Ben Haim gibi transferler yapıldı ve 157 milyon Euro'luk bir gider oluştu. Manchester City gibi 2003 yılından bu yana Commonwealth organizasyonlarında bir kupa alamamış bir kulüp için anlaşılır bir hamleydi, Manchester şehri için ise öyle değil. Kulübün onursal başkanı olan Bernard Halford, Robinho transferinden sonra stadyum etrafında büyük hareketlilik olduğunu, kornaların susmadığını ve İngilizler için 'bilinmeyen' bir futbolcuya, 32 milyon sterlin verildiğini dile getiriyor ve ekliyordu: "Manchester City, tek bir oyuncuya 32 milyon sterlin verdi. Bu parayla bir takım kurulmasını bekliyorduk. Her şey bir gecede değişmişti"

        3

        Mansour, 1996-2008 yılları arasında Nike'ta çalışan Garry Cook ile anlaştı, 83 sayfalık bir portfolyö hazırlandı. Uzak Asya ve dünyanın genelinde bilinmeyen bir kulüp olarak tanınırlık artırılması için harekete geçildi. Otomobillere, sim kartlara, giysilere, hatta restoran zincirlerine reklamlar verildi. Bu planlar hiç bitecek gibi görünmüyordu. Cook'un aktardığına göre kulübün yeni sahipleriyle bitmeyen telefon trafiği durumu oldukça karmaşık hale getiriyordu. Cook, bir telefon görüşmesinde Barcelona'ya 30 milyon sterlinlik teklif yapıldığını ve "Hadi Messi'yi alalım" dendiğini söylüyordu. Manchester City, Messi'yi alamasa da Emmanuel Adebayor, Carlos Tevez, Joleon Lescott, Kolo Toure, Gareth Barry gibi yüklü transferler yaptı.

        4

        2009'un sonuna gelindiğinde Mark Hughes ile yollar ayrılmış ve yeni bir yola girilmişti. Menajerlik için Roberto Mancini'yle anlaşılırken imza attırılan oyuncuların da profili artmıştı. Edin Dzeko, Yaya Toure, Mario Balotelli, David Silva, Aleksandar Kolarov, Jerome Boateng gibi isimler, 2010-11'de Manchester City'nin yolunu tutan isimler oldu.

        5

        Şu anda Demir Grup Sivasspor forması giyen Robinho, Manchester City'de 15 ay kaldı. Sheikh Mansour'dan önce geliri 104 milyon sterlin olan (Fenerbahçe'nin o yılki bütçesinden daha az) kulüp, her zaman gözünü diktiği oyuncuları alamadı ama büyümeye devam etti. Kaka için verdikleri 100 milyon sterlinlik teklif reddedildi. Son yıllarda ise Kevin de Bruyne, Leroy Sane, Gabriel Jesus gibi daha niş transferler yapıldı.

        6

        İngiltere'nin büyük 4'lüsüne girebilmeleri için kupa kazanmaları gerekiyordu. Devir teslimden önceki son iki şampiyonluğu, ezeli rakipleri Manchester United kazanmıştı. Manchester City ise Middlesbrough'ya 8-1 kaybetmiş bir takımdı. Manchester City, 2011 yılında FA Cup'ı kazanarak kupa hasretine son verdi. Devamındaki yıl da 44 yıl sonra ilk kez Premier Lig şampiyonu oldu hem de unutulmaz bir sonla! Manchester United'ın maçının sona erdiği anlarda Manchester City, Etihad Stadyumu'nda 90 dakika sona ererken 2-1 gerideydi. Önce Edin Dzeko sonra da Sergio Agüero uzatmalarda attıkları gollerle City'yi 89 puana çıkardı ve şampiyon oldular!

        7

        Mansour'dan önce Manchester ve civar bölgelerdeki yetenekli gençleri United kapıyordu. Mansour yönetiminden sonra ise cazibe noktası şehrin diğer kulübü oldu. Hatta öyle noktaya geldi ki eski Manchcester Unitedli oyuncular Robin van Persie, Darren Fletcher ve Phill Neville bile çocuklarını Manchester City altyapısına gönderir oldu. Bu da meyvelerini yeni yeni vermeye başladı. Geçen sezon Premier Lig tarihinin en genç oyuncusu olan Phil Foden, Manchester altyapısından yetişti.

        8

        ETIHAD KAMPÜSÜ

        Mansour, dünyanın en iyi futbol tesislerinden birini inşa etmek istiyordu. Dünyanın hemen hemen her yerini gezip basketbol, softball ve amerikan futbolunun önde gelen spor tesislerini incelediler. Sonunda Real Madrid'in 13,5 sahalı tesisinden daha büyüğünü inşa ettiler! Tamamen sentetik kapalı sahaların da bulunduğu bu kampüs, 5 yıldızlı oteller düzeyinde odalar, son teknoloji ürünlerle donatılmış spor salonları, tam teşekküllü hastaneleri aratmayan medikal bölümleri içeriyor. Daha da önemlisi altyapı oyuncularıyla A Takım futbolcuları birlikte çalışıyor, birlikte kamp yapıyor.

        9

        PEP GUARDIOLA DÖNEMİ

        Mark Hughes, Roberto Mancini ve Manuel Pellegrini'den sonra Mansour ve yönetimi için gidilecek tek isim vardı, o da Pep Guardiola'dan başkası değildi. Nispeten kısa kariyerine onlarca kupa sığdırmış Guardiola, Manchester City'nin yapmak istediği değişim için biçilmiş kaftandı. Ancak yaratmak istediği değişim, onun çalışma şekli, insanlara yaklaşımı, futbol anlayışı ve kişisel özellikleri bilinmeden olmazdı. İspanya ve Almanya gibi Premier Lig'e göre daha yumuşak liglerde başarı kazanmış Pep'in Manchester City'de başarılı olup olamayacağı birçokları için soru işaretiydi. Onun yarattığı değişimi anlayabilmek için oldukça detaylı bir araştırma gerekiyor.

        10

        OTORİTESİNİN SORGULANMASINI İSTEMEZ!

        Pep Guardiola, bir kulüpte devrim yapacaksa otoritesi asla sorgulanmamalı. Yyönetim kurulundan antrenman sahasına kadar her yerde sevildiğini hissetmesi gerek. Barcelona’nın hararetli başkanı Joan Laporta yönetimi altında “basın sözcülüğü” görevinin getirdiği iş yükünü kaldırmakta zorlansa da, kendisine B takımını emanet ederek antrenörlük hayatında büyük çıkış yapmasını sağlayan bu adama sonsuz destek verdi. 2010 yılının başlarında göreve Laporta yerine Guardiola’nın güvenmediği Sandro Rosell’in gelmesi, Pep’in 2011-12 sezonu sonunda Barcelona’dan ayrılarak New York’ta bir süre dinlenmeye çekilmesiyle sonuçlanan soğukluk sürecinde önemli rol oynadı. Guardiola, huzuru Rosell’le arasına koyduğu 6 bin kilometrede bulmuştu.

        11

        Bayern Münih’te sık yaşanan sakatlıklardan sorumlu tuttuğu, takımın 38 yıllık doktoru Hans-Wilhelm Müller-Wohlfahrt ile arasında yaşanan sürtüşme, doktorun istifasıyla sonuçlandı. Bayern Münih’in eski başkanı Uli Hoeness, vergi kaçakçılığı suçu nedeniyle hapishaneye girmeden önce neredeyse her gün Guardiola ile yemek yiyor ve sosisli sandviç eşliğinde birbirlerine hikayeler anlatıyordu. Guardiola, antrenörlük yeteneğine hayran olduğunu belirten Karl-Heinz Rummenigge ile de sık sık kahve içip sohbet ediyordu ancak ikili arasındaki ilişki, Rummenigge’nin Temmuz 2015’te düzenlenen Çin turunda “liderleri” olmadan da başarılı olacaklarını söylemesi sonrası sarsıldı.

        12

        Hepimiz Guardiola’nın çalışma temposunu biliyoruz. Uyanık kaldığı neredeyse her saati antrenman programlarını ayarlamaya, yeni taktiksel şemalar hazırlamaya, transfer çalışmalarına ve rakip analizlerine ayırıyor. Sürekli olarak takımı nasıl oynatacağı, sahadaki oyuncu etkileşiminin nasıl olacağı veya en iyi performansı verip veremeyeceği gibi konulara dalıp gidiyor. Yardımcısı Manel Estiarte bu durumu “32 Dakika Kanunu” olarak adlandırmış.

        13

        Guardiola’nın düşüncelerinin futboldan maksimum uzak kalabileceği süre zarfı bu kadar. Bazen yemeğe çıkması veya evde çocukları Maria, Marius ve Valentina ile oynaması gerekiyor. Yarım saat sonra ya kendini ofisine kapatmış, ya da düşünceleri futbola kaymış oluyor. Estiarte bu kanunu Pep Confidential’a şöyle açıklamıştı: “Tavanı incelemeye ya da beni dinliyormuş gibi yapıp kafaını sallamaya başladığı zamanlarda muhtemelen karşı takımın sol bekini düşünüyordur!”

        14

        DEFANSİF AKSİYONA, HER ŞEYDEN DAHA FAZLA ÖNEM VERİR!

        Pep’in akıcı oyun yapısına dayanan felsefesi pek çok kişiye ilgi çekici gelebilir ancak o, defansif organizasyona her şeyden fazla önem verir. Takıma katıldığı günden 2015-16 sezonunun devre arasına kadarki süreçte Bayern’in 85 Bundesliga maçında yalnızca 49 gol yiyip, 50 maçta kaleyi gole kapatması bunun bir kanıtı. Bir keresinde “Hücum daha ziyade doğuştan gelen bir yetenek” demişti. “Savunma ise ne kadar çalıştığınızla alakalı. Fazla hücum yapmak istiyorsanız kesinlikle iyi bir defansif stratejiye ihtiyacınız var.”

        15

        Javi Martinez adam markajı uygulanan Athletic’ten, Guardiola’nın akıcı alan savunmasına geçiş aşamasına adapte olurken neredeyse yürümeyi bile tekrar öğrenmek zorundaydı. Sabener Strasse tesislerinde sık sık şu bağırışlar yankılanıyordu: “Javi, hücuma çık!”, “Hayır, şimdi değil Javi!”, “Dante’ye bak Javi!” Yine de bütün bunlar işe yaradı. Martinez düz bir orta saha oyuncusuyken, Avrupa’nın en iyi savunmacılarından birine dönüştü ve artık Pep’in planlarında önemli bir yere sahip. “Çok fazla taktik çalışması yaptık” diyor Martinez. “Bana 200’e yakın video izletti ve ne zaman topla çıkacağımı, ne zaman markaj yapacağımı ve nerede duracağımı öğretti. Her toplantıda bir fikri vardı ve neyi nasıl öğreteceğini iyi biliyordu. Gerçekten inanılmaz biri.”

        16

        Guardiola’nın her şeyden önce istediği, rakip atakları yüksek baskıyla boğan bir organizma mahiyetinde işleyen ve bütün olarak hareket eden bir defansif yapının olması. Savunmanın ortasında oynayan oyuncu baskı yapıyorsa “maestro” onun açığını kapamak için arkaya yönelir; aynı şekilde kanat oyuncusu da bekin yerini doldurur. Guardiola’nın Bayern’inde Heynckes dönemine oranla 7 metre daha geniş bir alanda savunma yapılıyor. Bu tarz proaktif bir savunma anlayışını yalnızca ilk önce gerekli “manevraların” öğretildiği sıkı çalışmaların sonucunda elde edebilirsiniz.

        17

        Ne var ki Guardiola’nın savunma stratejisi, top kendi takımındayken de sona ermiyor. Maestroya tüm orkestranın kontrolünü verebilmek için savunma da topun yönüne göre ileri çıkmak zorunda. Guardiola takımının doğru şekilde yerleşmesi ve rakibin pozisyon alışını bozmak için 15 pasın tamamlanmasını istiyor. Bunun rakibi boğacak olan atağa geçiş sürecini başlatmasının yanında, defansif olarak bir mantığı da var çünkü efektif bir şekilde uygulanırsa rakibin kontratağa çıkmasını da önlüyor. Tahammül edemediği şey ise bu 15 pasın sonunda hiçbir yere varamamak…

        18

        TİKİ-TAKA'DAN NEFRET EDİYOR!

        Guardiola, tiki-taka'dan nefret ediyor. Evet, gerçekten de tiki-taka’dan nefret ediyor. Yarattığı oyun anlayışıyla en fazla özdeşleştirilen kavram, aslında Pep’in pek de hoşlandığı bir şey değil. “Tiki-taka tamamen saçmalık, uydurma bir terim!” İlk kez 2006 Dünya Kupası’ndaki İspanya-Tunus maçında yorumcu Javier Clemente’nin dile getirdiği bu kavramla ilgili Pep’in duyguları tamamen bu yöndeydi.

        19

        Birçokları Pep’in oyun anlayışını taklit etmeyi denedi ama topa sahip olmayı temel hedef olarak gördüklerinden hücumda üretkenliği bir türlü sağlayamadılar. Antrenmanlarda boş alan bulmak için yapılan saatlerce çalışmayı küçümsemelerinin sonucu elbette bu olacaktı, başka bir şey değil! Barcelona’da Guardiola’nın stratejisi zaten uzun yıllardır güçlü bir temele sahip olmanın avantajıyla parladı.

        20

        Premier Lig’e geldiğinde, tıpkı Bayern Münih’in başına geçtiğinde yaptığı gibi, yeni oyuncularına özellikle ilk ay boyunca sistemini aşılamak için ciddi mesai harcadı. Oyuncularından yüksek konsantrasyon bekler çünkü futbol için gerekli kas gelişimin sağlamak için zihinsel anlamda top seviyede olması gerektiğine inanır.

        21

        Katalan menajerle birlikte dünyanın en iyi oyuncularından birine dönüşen Kevin de Bruyne, Guardiola'yı dinlemezseniz takımında yer olmadığını şu sözlerle dile getiriyor: “Bize çok net bir şekilde sistemine adapte olamayan oyuncularla çalışmayacağını söyledi. Bu takımda ya onun istediği gibi oynarsınız ya da gidersiniz.”

        22

        Pep’in antrenmanlarının mihenk taşı, “rondo” denilen çalışma. Her idmana bu ortada sıçan oyunuyla başlıyor. Oyuncular topu son sürat çevirirken bir yandan da yüksek sesle sayıyorlar ve 30 pasa ulaşınca bir gol sayılıyor. Topu kaptıranda herkesin bildiği üzere ceza olarak ortaya geçiyor. Rondo’nun bir diğer versiyonu ise fazladan üç oyuncu gerektiriyor. Bu oyuncular, dörde dört yapılan çalışmada top hangi takımdaysa oraya dahil olup egzersizi yediye dört haline getiriyor. Burada kural, topu kaybeden tarafın hemen pres yapıp topu geri kazanmaya çalışması. Bu sayede hem topu kaybettikten sonraki refleks süresini geliştirmeye, hem de topu kazanan tarafın çok daha dikkatli davranmasına yönelik çalışması yapılıyor.

        23

        “Buradaki amaç, savunmada olan tarafın topun durumuna göre pozisyon alma becerisini geliştirmek” diyor Pep. “Bunu yaptığınızda, kanat değiştirip hücum etmeyi öğreniyoruz. İşte bu yüzden pası belli bir amaç doğrultusunda vermelisiniz. Rakibin pozisyonunu gözlemle ve sonra ani bir darbeyle yumruğu indir!”

        24

        Tabii bunu yapabilmek için oyuncuların fizik olarak en üst seviyeye gelmesi gerek. Bu yüzden sezon öncesi kamplarında genelde günü iki idmanla geçirir. Bayern’deki ilk sezonunda, ekim ayına kadar 100 antrenman yaptırmıştı bile. İşin püf noktası; diğer birçokları gibi oyuncularının topa dokunması için günlerce beklemesi gerekmiyor çünkü Pep’e göre topsuz antrenmanın hiçbir faydası yok.

        25

        “Ortada sıçan oynarken bile herkesten yüzde 100’ünü vermesini isterim” diyordu Pep. “Ya öyle yaparsınız, ya da hiç yapmayız! Oyuncularım bunu istemiyorsa dağa çıkıp koşabilirler. Tabii bu şekilde potansiyelimize ulaşmamız mümkün değil!” Kondisyoner Lorenzo Buenaventura yönetimindeki yoğun çalışmalar da Pep’in antrenman programının en önemli bölümleri. Ayrıca 2007-08 sezonunda şampiyonluk yaşadığı Barça B takımında yaptırdığı idmanların CD’leri de hâlâ duruyor.

        26

        ÖZEL EKİBİNİ GETİRDİ

        Guardiola’nın kariyeri boyunca edindiği yol arkadaşları, onu Bavyera’dan sonra İngiltere’de de yalnız bırakmıyor.

        DOMENIC TORRENT - Yardımcı antrenör

        2007’den bu yana Guardiola’yla çalışan Torrent, Barcelona B takımında scout’luk yaparak başladığı macerayı Bayern’de yardımcılık göreviyle devam ettiriyor. Torrent, Pep ayrıldıktan sonra Barcelona’da bir sene daha kaldı ama çok geçmeden Almanya’da eski dostunun yardımına koştu.

        27

        Torrent, yedek kulübesinde iPad’ini bir an bile düşürmemesiyle dikkat çekerken, Guardiola’nın Philipp Lahm’ı orta sahada oynatmasının arkasındaki fikir babası olarak övgüleri toplamıştı. “O hamleyle bütün parçalar yerine oturdu” diyordu Guardiola, 2013’teki UEFA Süper Kupa maçının ardından. “Kazanmamızı ona borçluyuz.”

        28

        MANEL ESTIARTE - Özel asistanı

        Tarihin en iyi su topu oyuncularından biri olarak kabul edilen Estiarte, Guardiola’yla 1982 Barselona Olimpiyatları’nda tanıştı ve o günden itibaren aralarında sıkı bir dostluk başladı. Barcelona’da dış ilişkiler departmanının başında yer aldıktan sonra Pep’in özel asistanı olarak Bayern Münih’te göreve başladı.

        Pep, 2013’teki UEFA Süper Kupa maçı seri penaltılara gittiğinde Estiarte’nin su topu becerilerini kullanarak Jose Mourinho’nun Chelsea’sini alt etmeyi başardı. “Dünyanın en iyi penaltıcısı o” diyordu Pep oyuncularına. “Ondan iki şey öğrendim: Sakın fikir değiştirmeyin ve gol atacağınızdan şüpheniz olmasın!” Sonuç? Bayern bütün penaltıları gol yaptı!

        29

        LORENZO BUENAVENTURA - Kondisyoner

        Buenaventura’nın özel egzersizleri olmasaydı Guardiola’nın teknik adamlık metotları yerle bir olurdu! Buenaventura, 1980’lerde Barcelona’yı çalıştırdığı dönemde Johan Cruyff’un ekibinde kondisyoner olarak görev yapan Paco’nun öğrencisiydi. Şu an birlikte çalıştığı Pep’in “Topsuz antrenman olmaz!” felsefesini sonuna kadar desteklemesinin yanı sıra, buna yönelik özel egzersizler hazırlayarak sistemin işlemesini sağlıyor. Kısacası; Pep’in antrenman kurgusunun arkasındaki yaratıcı beyin olarak öne çıkan Buenaventura, aslında birçok anlamda da genel olarak teknik direktörlüğüne en büyük etkilerde bulunan isim konumunda.

        30

        CHARLES PLANCHART - Analiz sorumlusu

        Münih’e Torrent’le aynı dönemde gelen Planchart, maçları tribünden izliyor ve izlenimlerini iPad aracılığıyla yedek kulübesine yolluyor. Devre arası soyunma odasına gidildiğinde bu analizleri değerlendirme görevi de Pep-Torrent-Planchart üçlüsüne ait. Pep’in Planchart’a hayran olmasındaki en büyük etken, bir sonraki maçta karşılaşacakları rakiplere yönelik yaptığı analizler. Planchart ve ekibi, rakiplerin son altı maçını seyredip detaylı incelemeler hazırlarken, bu sayede Pep’in daima birkaç adım önde olmasını sağlıyor. Oynadıkları maçların ertesi günü çalışmalarını teslim eden Planchart, antrenman programının hazırlanması konusunda da büyük katkı yapıyor.

        31

        Guardiola, taktiksel formasyonları “Anlamsız” ve “Bir avuç sayıdan başka bir şey değil!” diyerek ciddiye almadığını sürekli belli eden bir teknik adam. Takımının yapısıyla sürekli oynarken, akışkanlık ve esneklik ilkelerinin üzerinde özellikle durmayı tercih ediyor. Oynayacağı maça hazırlanırken rakip takımın son altı karşılaşmasını seyreden ve Planchart’ın hazırladığı özel sunumları inceleyen Pep, takımının kazanmasını sağlayacak kritik ayrıntıyı bulana kadar sabırlı bir şekilde arayışlarını sürdürüyor. “İşte bu mesleği anlamlı kılan da o an zaten” diyor Guardiola.

        32

        Mayıs 2009’daki El Clasico’da Lionel Messi’yi ikinci kez “sahte 9” oynatması, belki de şu ana kadarki en büyük buluşu. Maçtan bir gece önce Arjantinli oyuncuyu Camp Nou’daki ofisine çağıran Pep, saha içinde tam olarak hangi bölgeleri kullanması gerektiğini anlattı.

        Üçlü savunmaya geçişinin ardında yatan amaç da rakibe sayısal üstünlük sağlamak. Barça’da Gerard Pique oyunu geriden kurup savunma ile orta saha arasındaki hatları bağlarken, Bayern’de bu görev genelde Jerome Boateng’e aitti. “Yenilikçi biri değilim” diyor Pep. “Sadece fikir çalmayı seven bir hırsızım!” Zaten futbol anlayışında Cruyff’un Barcelona’sı ile Louis van Gaal’in Ajax’ının etkilerini görmemek imkansız; ki bunu kendisi de şöyle özetliyor: “Kusursuza erişme potansiyelleri yüksekti. Herkese futbol dersi verdiler.” Bunu görmek başlı başına bir meziyetten, Pep bu iki fikirden harika bir harman ortaya çıkardı.

        33

        BESLENMEYİ CİDDİYE ALIYOR!

        Üst düzey futbolcu olmak için buna yakışır şekilde beslenmelisiniz. Guardiola, Bayern’le çıktığı ilk antrenman sonrası oyunculara pasta ve kek verildiğini görünce derhal kulübün beslenme uzmanıyla bir toplantı ayarlamıştı. Artık oyunculara özel olarak hazırlanan menüyü yemek zorunluydu. Örneğin; Ağustos 2013’teki Nürnberg maçının ardından sadece dört oyuncunun bu programa uyduğunu görünce tepesi attı ve oyuncularına şöyle bağırdı: “Bir daha söylemeyeceğim! Hepiniz profesyonel futbolcusunuz ve sizin için hazırlanan programa uymalısınız. Bunu yapacağınız konusunda size sonuna kadar güveniyorum.”

        34

        Guardiola’nın aşırı romantik bir futbol adamı olduğunu sanmayın. Manchester City'den önceki yedi buçuk sezonda 21 kupa kazanan biri olarak elbette yarıştığı her organizasyonu ilk sırada bitirmek istiyor.

        Tabii onun için daha önemlisi, güzel oynayarak kazanmak. Belki de bu yüzden Barcelona sonrası Bayern Münih’i tercih etti çünkü Jupp Heynckes’in bıraktığı takımı daha da mükemmelleştirmek istiyordu. Hatta Bayern’le imzalamadan önce Bundesliga’daki diğer takımların nasıl hücum ettiğini anlamak için detaylı analizler yaptı. Yine de video izleyerek, oyuncularla konuşarak, en ince detayı analiz ederek geçirdiği o vakitlerin, sahada galibiyet gelmediği sürece hiçbir anlamı olmayacak.

        35

        RUTİN TAKINTILARI VAR!

        Pep hiçbir şeyi şansa bırakmaz. Her maça hazırlanırken sıkı sıkıya bağlandığı aynı rutinleri kullanır. Bu sayede en kritik maçlardan önce bile sakin kalmayı başarır. Guardiola ile yardımcısı Torrent, her maçtan iki gün önce rakipleri analiz eder, video izler ve maça kadar bir araya gelmemeye çalışırlar çünkü birbirlerinin fikirlerinden etkilenmek istemezler. Daha sonra Guardiola tek başına saatlerce uğraşıp bir maç planı hazırlar. Bazen mola verip oğlu Marius ve en büyük kızı Maria’ya fikir danışır.

        36

        Maçlardan önce üç kez konuşma yapar. İlki, maçtan bir gün önce video analizlerinin sonuçlarını antrenmanda oyuncularına anlatırken gelir. İkincisi, maç sabahı savunma ve hücumdaki duran toplara yöneliktir. Son olarak da maçtan 2 saat önce hücum stratejisini anlatır ve oyuncuları motive eder. Maçlardan önce kesinlikle soyunma odasına girmez çünkü oranın oyunculara özel bir mabet olduğunu düşünür.

        37

        Maç içindeki davranışlarına dair de belli rutinler söz konusu. Yaptığı el hareketleri ve oyuncularına seslenmesi, analiz uzmanı Planchart’ın yedek kulübesine data yollaması ve yardımcısı Torrent’in iPad aracılığıyla bunlara ulaşması, Pep için sıradan bir maç deneyimini özetler. Devre araları, Pep’in maç bitene kadar soyunma odasına indiği tek zaman.

        38

        En rahat olduğu dönem ise maç sonraları. Daha konuşkan, cana yakın ve oyuncularıyla şakalaşmayı seven bir profil sergilediği bu süreçte, genelde maçta gördüklerini insanlarla paylaşır. Hatta bazen maç stresini üzerinden attığında oyuncularıyla yemek yerken başkalarının tabağından yiyecek çaldığı bile olur! Bütün bu eğlence sonrası tabii ki istikamet yine antrenman tesisleri çünkü artık sıradaki maça hazırlanmaya başlamak gerek.

        39

        ÖZELEŞTİRİ YAPMAYI SEVER!

        “Pep hiçbir zaman tatmin olmaz” diyordu, orta saha oyuncusu Thiago Alcantara. “Futboldan keyif almaz çünkü sürekli hata arayıp, onları düzeltmeye çalışır. Onu mutlu görmek çok zor çünkü o bir mükemmeliyetçi!” Çok az yenilgi yüzü gördüğünden olabilir ama mağlubiyet sonrası hiç kimse onun kadar üzülmez ya da suçluluk duygusu hissetmez.

        40

        Real Madrid’e 4-0 kaybettiği maç, belki de kariyerinin en büyük pişmanlığı çünkü rakibe karşı orta sahada sayısal çoğunluğa ulaşmalarını sağlayacak üçlü savunmadan vazgeçip dört forvetle sahaya çıkınca yenilgi de kaçınılmaz olmuştu. Maçın ardından o kadar üzgündü ki, tesislerdeki odasına kapanıp gece 2’ye kadar maçın videosunu analiz etti.

        41

        REKORLARLA DOLU ŞAMPİYONLUK!

        Guardiola, Manchester City'deki ilk sezonuna iyi başlasa da kariyerinin ilk kupasız sezonunu geçirdi. Geçen sezon ise birçok rekoru barındıran Premier Lig şampiyonluğunu yaşadı ve İspanya ve Almanya'nın ardından İngiltere'de de lig şampiyonluğuna ulaştı.

        42

        Manchester United (1907-08 ve 2000-01) ile Everton'ın (1984-85) ardından ligin bitimine 5 hafta kala şampiyonluğa ulaşan üçüncü takım olan Manchester City, şubat ayındaki finalde Arsenal'i 3-0 yenerek Lig Kupası'nda da ipi göğüsledi.Premier Lig'deki toplam şampiyonluk sayısını 5'e çıkaran Manchester kentinin ekibi, son 4 yılda ikinci kez sezonu iki kupayla kapatma başarısını gösterdi.

        43

        İspanya ve Almanya'nın ardından İngiltere'de de zirveye çıkan 47 yaşındaki teknik adam, Avrupa futbol tarihinin en değerli teknik adamları arasına adını şimdiden yazdırdı. Teknik direktörlük kariyerinde görev aldığı 9 sezonun 7'sinde ligi zirvede bitiren Pep Guardiola, son başarısıyla İngiltere Premier Lig'de şampiyonluğa ulaşan ilk İspanyol teknik direktör oldu.

        44

        İspanya ve Almanya'da elde ettiği önemli başarıların ardından 2016'da Manchester City'ye imza atan İspanyol teknik adam, kupasız geçen ilk sezonun ardından kendisinden beklenen başarıları ikinci sezonunda yakaladı. Geçen sezon ligde 33 maçta sadece 2 yenilgi alarak şampiyonluğa ulaşan Manchester City, Guardiola yönetiminde birçok önemli rekora da imza attı.

        45

        Ligde üst üste 18 maçtan 3 puanla ayrılarak bu alanda lig rekorunu kıran Manchester City, deplasmanda ise üst üste 11 karşılaşmayı kazanarak bu alanda da Premier Lig rekorunu egale etti. Geçen sezon ligde 30, tüm kulvarlarda ise 28 maç üst üste kaybetmeyen Manchester kentinin temsilcisi, bu alanlarda ise kulüp rekoruna imza attı. Manchester City, geçen sezon Brighton ile oynadığı maçı 3-1 kazandı ve puanını 97'ye çıkararak Premier Lig'de bir sezonda en fazla puan rekorunu kırdı. Manchester ekibi ayrıca 105 gol ve 31 galibiyet rekorlarının da sahibi oldu.

        46

        Manchester City, teknik direktör Pep Guardiola'nın sözleşmesinin 2020-21 sezonu sonuna kadar uzatıldığını açıkladı. Kulüpten yapılan açıklamaya göre, 2016 yazından bu yana takımın başında bulunan 47 yaşındaki Guardiola, kendisini 3 yıl daha Manchester City'ye bağlayan sözleşmeyi imzaladı.

        47

        SON 5 YILDA YÜZDE 44'LÜK GELİR ARTIŞI!

        Manchester City, 2017-2018 sezonunda 500,5 milyon sterlinle rekor gelir elde etti. Kulüpten yapılan açıklamada, son 5 yılda yaşanan yüzde 44'lük artış sayesinde 2017-2018 sezonunda elde edilen gelirin 500,5 milyon sterline ulaştığı ve bu rakamın kulüp rekoru olarak kayıtlara geçtiği duyuruldu. Açıklamada, Premier Lig'in son şampiyonu Manchester City'nin geçen sezonu 10,4 milyon sterlin karla kapattığı da ifade edildi.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ