15. yüzyıl kölelik sisteminin işleyişini anlatan üzücü detaylar
Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, tarihin bazı lekeleri silinmiyor. Yüzyıllar boyu siyahi insanların, "köle" olarak görülmesi bugün bile kapanan bir yara değil. Hatta bu konu hakkında açılan bazı müzeler, o günleri anlamamızı sağlayan detaylar sergiliyor.
Tarihin birçok döneminde kölelik sistemi görülmüştür. Her devlet bir dönem, kendince seçtiği milleti köleleştirmiş ve köleleri çeşitli biçimlerde kullanmıştır. Ancak biz, 15. yüzyılın kölelik dünyasını ele alacağız. Bu yüzyıllarda yaşayan insanların başına öyle üzücü şeyler gelmiş ki dünyanın geride bıraktığı bu dönemi anlamak oldukça zor.
Fotoğraf: Bir köle odası
15. ve 19. yüzyıllar arasında Afrika ve siyahi yerliler, kölelik sistemi nedeniyle zorla topraklarından koparılıyordu. Aslında Avrupa'yı oraya çeken şey kölelik değil, altın madenleriydi ancak zaman içerisinde her ikisine de sahip olmak istediler.
Fotoğraf: Çatısı kaldırılmış bir köle kabini
Köleler, toplandıkları bölgelerden Amerika kıtasına insanlık dışı koşullar altında götürülüyordu. Tarihte buna "middle passage" yani orta geçit deniyor.
Şartların ağır olması sebebiyle herkes diğer tarafa geçemiyordu, bu yüzden "orta" deniyordu. Yani; henüz geçiş tamamlanmadı, yalnızca başaranlar diğer tarafa geçebilecek.
Fotoğraf: Alabama Kölelik Müzesi
Köleleri alan şirket, kölelerin karışmaması amacıyla kölelerin göğüslerine kızgın demirle şirketin logosunu işaretlerdi.
Fotoğraf: Louisiana Müzesi - Çocuk köle heykelleri
Yola çıkılacağı gün kölelere bolca yemek verilirdi. Bu, onların Afrika’ya veda edeceklerinin işaretiydi. Doyurulduktan sonra ayak bileklerinden ikişer ikişer zincirlenmiş şekilde gemilere götürülürlerdi.
Fotoğraf: Uluslararası Kölelik Müzesi - Timalle heykeli
Gemiye bindiklerinde tamamen soyulurlardı. Bazı tarihçiler bunu bir temizlik kontrolü olduğunu söylüyor. Çıplak kadın ve erkekler farklı hücrelere konurdu.
Bazı gemilerde kölelerin, iki sıra halinde biri diğerinin üstünde istif edilmiş şekilde taşındığı biliniyordu.
Fotoğraf: Smithsonian Afro-Amerikan Müzesi - Bir köle kulübesi
Kölelerin hepsi, güvertenin altında yarı veya tamamen karanlığa hapsedilmişti. İyi havalarda güverteye çıkartılıyor ancak kendilerini denize atmamaları için zincirleniyorlardı.
Fotoğraf: Uluslararası Kölelik Müzesi - Liverpool Köle Gemisi Yerleşim Düzeni
Kölelere günde iki öğün yemek verilirdi. Aslında, kadın kölelerle ilişkiye girmek yasaktı ancak tarihte birçok kadının bu şekilde istismar edildiği biliniyor.
Fotoğraf: Uluslararası Kölelik Müzesi - Kölelerde kullanılan demir zincirler
Gemilerde şartlar ağırdı. Birçoğu taşıma sırasında ölüyordu. Hatta bazen gemideki kısıtlı kaynaklardan dolayı canlı bir şekilde denize atlıyorlardı.
Kölelik yapacakları bölgeye getirildiğinde, başka kurallar onları bekliyordu;
* Hiçbir köle, sahibinin yazılı izni olmadan çiftliğinden ayrılamaz.
* Köleler müzik aletleri çalamaz, davul çalamaz, korna çalamaz veya isyana işaret edebilecek yüksek sesler çıkaramazdı.
Fotoğraf: Uluslararası Kölelik Müzesi - En Blanc heykeli
* Beyazlar, sokakta herhangi bir siyahi kişiden geçiş izni istemezdi. Hatta beyaz halk, siyahileri sebepsiz yere silah veya kaçakçılık için aramaya teşvik edildi.
* Siyahilar, diğer siyahilar hakkında bilgi vermeye, kaçışları önlemeye ve kaçakları teslim etmeye teşvik edildi. Bunu yapanlar; yeni kıyafetler ve daha iyi muamele ile ödüllendirildiler. Ayrıca hepsine "sağ kolunda tüm iyi insanlar tarafından tanınabileceği ve sevilebileceğini anlatan bir kırmızı haç rozeti" takıldı.
Fotoğraf: Uluslararası Kölelik Müzesi - Kölelerde kullanılan prangalar
KÖLELİK NE ZAMAN KALDIRILDI?
İlk kanunlar İngiltere’de ve ABD’de 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, 1807 yılında çıkarılmış, daha sonra diğer Avrupa devletleri onları izlemiştir. Ancak; dünya bu medeni kararı verene kadar milyonlarca kişi istismar edilmiş ve öldürülmüştür.
Fotoğraf: Uluslararası Kölelik Müzesi - Siyahi karşıtı örgüt Ku Klux Klan kostümü