HT Gastro
Keşfet

Hatırlamak gerek bazen

Günümüz koşullarında ramazan ayı da her şey gibi eski görkemli günlerini eskilerde bıraktı.

Giriş: 24.04.2022 - 18:45 Güncelleme: 24.04.2022 - 18:46
Haberler Gastro Keşfet Eski ramazanlar

Nerede o eski bayramlar, nerede o eski Ramazanlar, nerede o eski sokaklar, nerede o eski aşklar? Hepimizin ağzında koro halinde hep aynı sözler... Günümüz koşullarında ramazan ayı da her şey gibi eski görkemli günlerini eskilerde bıraktı.

Aradıklarımız, uzak kaldıklarımız, hatırlamak istediklerimiz belki de tekrar yaşamak istediğimiz anılarımızdır. Öyleyse hep birlikte, hani o eski ramazanlar vardı ya deyip, ramazan ayının bize lezzet ve huzur verdiği o güzel eski günlere gidelim mi? Gidelim, gidelim ki içimiz ısınsın.

Mesela pidenin o sıcacık kokusu, hurmanın müjdeymiş gibi tadı, uzaktan usulca ama heyecanla beklenen o topun sesi, gece uykularımızın arasında bizi güzel nağmeleri ile camımızın önünde ışığımız yanıncaya dek bekleyen Ramazan davulcusu. Top patlamasından 10 dakika önce eve çağırılan çocuklar...

En toy, mazinin en ucundaki renk budur belki de bizler için. Tekne orucu tutan çocuklar kimi yerde karşımıza annesine babasına oruç satan ya da oruca direk vuran çocuklar olarak da hatıralarımızda yer etmişlerdir.

Bir de iftar öncesi dağıtılan o mis kokulu pişi. Kapılar çalınır, çoktan orucuna direk vurmuş çocuklara ve ailelerine pişiler dağıtılırdı. Pişiyi dağıtan kişiyi camdan izlemek ve olduğun yerde onun gelmesini beklemek, biz o zaman ki çocukların gözündeki apayrı bir heyecan olarak kaldı akıllarımızda...

Peki ya Ramazan’ın ilk sahuru?

Sahura kadar uyanık kalanlardan değilseniz, sahur yapmak için davulcunun biricik manileriyle uyandığınız o anlar, paha biçilemeyen başka bir renkti. Normalde yataktan asla kalkmayacağınız saatlerde, Ramazan ruhu ile sakin sakin yatağınızı bırakmak belki de başka hiçbir zaman bu denli tatlı bir tonda olamazdı. En eğlenceli anılardan biri belki de o dolu dolu geçen iftar sofralarıydı...

İftar sofraları adeta bir tuval gibi, maharetlerin ortaya konduğu yerlerdi. Çat kapı gelen misafirler ile de kalabalıklaşan bu sofralardaki çeşit çeşit yemekler, tatlılar, sarı kola ve meşrubatlar... Hepsi iftar sofrasının ayrı bir rengi, ayrı bir güzelliği olurdu. Bu tat ve bu güzellik sohbete karışır, o sohbetler ile kahkahalar da havaya karışırdı. Bir de bu iftar davetlerinin karşı daveti olurdu, sen sofrayı ne kadar donattıysan bir o kadar da karşı taraf donatırdı. Güllaç, ince ince usul usul belirirdi Ramazan ayı gelince ve o uçtan uca uzanan sofraların en zarif konuğu olarak kendine yer edinirdi. İftar sonrası içilen o keyif kokan çay ve sohbet...

Kıraathanelerin vazgeçilmezi çay, iftar sonrası sanırım daha bir tatlı oluyordu. Evlerin erkekleri, kıraathanelerde toplanıp, çay eşliğinde sohbetlerini ederken birebir aynısını evlerde toplanan hanımlar da yapardı. Çayı kaç şekerle içtiğin hiç önemli değildi o an. O çay, içtikçe daha tatlı gelir, sohbet daha da koyulaşırdı. Bu toplanmaların sokaklardaki yankıları da çocuklardan gelirdi. Mahyaları ile iyice ışıl ışıl olan, adeta bu önemli ayda ruhaniyet ile kucaklaşan camilerde kılınan kalabalık Teravih namazları sonrasında, şimdilerde adı zar zor hatırlanan çelik çomak, yedi taş gibi oyunlar, çocukların şen kahkahaları eşliğinde oynanırdı...

Bir de bayram alışverişi heyecanı vardı...

Bayram, Ramazan ayının en kalabalık rengiydi her zaman. Belki aylardır göremediğimiz kuzenlerimiz, başka şehirlerdeki amcalarımız, teyzelerimiz, yani ailemizin her bir ferdini bayramlarda katardık kendi renklerimize... E, tabii böyle bir an için de önceden hazırlıklar başlardı. Aileler “bayram alışverişi” için kendini hazırlar, en güzel kıyafetleri alırlardı. Podyum tadında bayramlardı anlayacağınız... Küçükler bayramlıklarına bakarak uyur, uyanır uyanmaz da üzerlerine geçiriverirlerdi... Bayramın her bir günü, ayrı bir temaya sahip “moda şovu” idi kısaca...

Hepsinin yanında bir de cümbür cemaat katıldığımız ramazan şenlikleri vardı. Karagöz ve Hacivat adeta ilk günkü gibi cana bürünür, gecelerimize tarihi bir mutluluk tozu serpiştirirdi... Şimdiki gençler pek aşina değildir böyle şeylere belki de ama onlardan önceki nesillerin heyecan ile beklediği Ramazan şenlikleri o günlerin büyük bir rengiydi elbet...

Bu yıl da bir ramazan şenliği olsa da katılsak diyenler, belediyelerin takvimlerini incelemeliler. Bu şenlikler, o günlerin neşesini, coşkusunu yine, yeniden yaşatmak için gayet güzel gözüküyor.Uzun lafın kısası, Ramazan ülkemizde kırmızıdan maviye, yeşilden mora rengârenk bir ay oldu hep. Bu renkler hayatımıza kazınmış, geçmişimize karışmıştır. Bu Ramazan ve bundan sonraki tüm Ramazanlarınız, bayramlarınız hep bir öncekinden çok daha renkli, çok daha şenlikli geçer!

Bu içeriği paylaş
İLGİLİ İÇERİKLER